
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Tek kelimeyle "İyi", iki kelimeyle "İyi değil"
Söylendiğine göre iktidar partisi üyelerinin başı çektiği bir heyet Süleyman Demirel’i ziyaretinde kendisine “ekonomideki gelişmeleri nasıl bulduğunuzu tek kelimeyle nasıl ifade edersiniz?” falan gibi bir soru soruluyor.
Demirel: “Tek kelimeyle ifade etmek gerekirse iyi” diye cevap veriyor.
Ardından…
-“Fakat iki kelimeyle ifade etmemi isterseniz, iyi değil.” diyor.
Süleyman Demirel’in bu işlerde usta olduğunu bilmeyen yoktur.
Ancak…
Bu söylemin, bugünkü koşullarda, “ekonomi ne haldedir?” sorusuna verilebilecek en doğru ve açıklayıcı cevap olduğunu düşünüyorum.
Zira…
Bir taraf, özellikle de hükümet kanadı, ekonominin hiç de kötü olmadığını söylüyor her fırsatta.
-“Rakamlar ortada. Kötü ekonomide böyle rakamlar olur mu? Gayet iyiyiz” diyor…
Diğer taraf ise, ekonominin son derece kötü olduğunu, iflasların ve kongordatoların birbirini izlediğini, işsizliğin artıp, intiharların başladığını söylüyor.
Hükümetin ekonomik rakamlarının ise aldatıcı olduğunu söyleyip, ülkenin hiç bu denli ekonomik zorluk içine düşmediğini ileri sürüyor.
Ne diyelim?
“İyi” diyenler, tıpkı Demirel’in söylediği gibi ekonomiyi tek kelimeyle ifade ederken, “İyi değil” diyenler, yine onun söylediği gibi ekonomik durumu iki kelimeyle ifade ediyor…
.....
Yuh yani!
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen Yunus Emre’nin kabrini ziyaret etmiş.
Ziyaretle ilgili sosyal medya’da yayınlanan fotoğrafın altına biri (Açık ismi yok. AK uzantılı bir takma isim)şöyle yazmış:
-“Yunus Emre şimdi mi aklına geldi? Seçim var diye şirin gözükmek adına mı ziyaret ettin?” diye…
Valla ne diyeceğimizi bilemedik!
Adam Anadolu üniversitesi’ni kurmuş, üniversitenin kampusüne “Yunus Emre” ismini vermiş.
Kampusün girişine, Yunus Emre’nin heykelini dikip, üzerine “Bu kapıdan eğri odun bile girmeyecek” sözünü yazdırmış.
Yunus Emre’nin kabrinin aynısını, yaptığı Büyük parkın içine koymuş.
Yunus Emre Orotoryosu’nun Eskişehir’de defalarca oynamasını sağlamış…
Yani diyeceğimiz o ki, konu Yunus Emre olduğunda biz dahil bu şehirde yaşayanların neredeyse tamamı suçludur…
Bu şehir Yunus Emre’ye gereği gibi sahip çıkamamış, onun adına yapılanların ya devamı gelmemiş ya da cılız kalmıştır.
Bir tek o sahip çıkmış ve halen de sahip çıkmaya uğraşmaktadır.
O yüzden…
Büyükerşen’e her şeyi söyleyin ama “Yunus Emre şimdi mi aklına geldi?” falan demeyin…
Hele hele bu işleri siyasete bağlayıp, gol atmayı falan da aklınıza getirmeyin…
çünkü fena çarpılırsınız!
.....
Kıssadan hisse anlayana…
İlkel kabilelerin birine sürekli bir arslan saldırmaktadır.. Kabile halkı, aslana bir başka düşman kabile tarafından, kendi kabilelerine saldırması için büyü yapıldığına inanmakta.. Bu kabileye göre aslan büyü yapıldığı için saldırmaktadır..
Saldırı altında kalan kabile de aslanın büyüsünü bozmak için kendi büyücüleri sürekli uğraşmaktadır..
Gel zaman git zaman neyse ki bir cengaver aslanı alt eder, öldürür. İlkel kabilede şenlikler, törenler, kutlamalar vs vs düzenlenir.
öyle ki aslanı alt eden, kabileyi aslan saldırısından kurtaran cengaverden hiç bahsedilmez. Aslanı alt eden yine büyücüdür. Büyücünün sayesinde aslanın gücü tükenmiş, aslanın gücü cengavere verilmiş ve aslan yenilmiştir..
Kollektif inançlar, kollektif simgeleri meydana getirir..
Bu simgeler halkın dokunulamaz bir değeri haline gelir..
.....
Her ekonomik kriz bir avantajdır…
Dün bir sohbete denk geldim.
Konu ekonomiden açılmış, öyle de gidiyordu.
Sohbet edenlerden biri, “Duydunuz mu? O da batmış” lafını attı ortaya…
Battığını söylediği kişi, Türkiye’nin en tanınmış müteahhidi.
Hani şu hükümete yakın, eşleri ve Dünya’da birkaç tane olan otomobilleri ile magazin gündeminde de bol bol görünen müteahhit…
-“İstanbul’da nereye baksan onun yaptığı inşaatları görüyorduk. Adam işin içinden çıkamamış ve bildiğin batmış işte!” diye devam ederken, tam karşısında bulunan başka biri onu lastiklercesine:
-“Zere bir şeyler muhakkak var… Uzun zamandır gazete ve televizyonlarda firmasının reklamları da çıkmıyor. Hâlbuki geçtiğimiz yıl hangi gazeteyi açsak, hangi kanalı izlesek, kendi ismini taşıyan firmasının reklamlarından geçilmiyordu. Bir yılı aşkın süredir tek bir reklamına rastlamadım” dedi.
O anda reklamın ne denli bir algı yaratma unsuru olduğuna yeniden inandım.
Zira…
Eğer bahsi geçen firma, eskisi gibi reklamlarına devam etmiş olsaydı, yukarıda bahsettiğimiz vatandaş muhtemelen “O firma batmış” sözüne pek itibar etmeyecek ve “Adam şakır şakır reklam yapıyor. Batan insan bunu yapar mı?” diyecekti…
O yüzden…
Süregelen reklamların bir anda kesilmiş olması, o firmaların zor durumda olduğunu adeta ispat ediyor…
Reklamların eskisi gibi dönmediğine dikkat eden vatandaş, o firmanın zor durumda olduğu ihtimaline daha çok inanıyor.
öte yandan…
Reklamları eskisi gibi devam eden firmalara olan güven ise devam ediyor…
Hani hep söylenir ya “Her ekonomik kriz bazıları için avantajdır” diye…
Reklam bunlardan biri ve en önemlisi olsa gerek…
.....
Biraz da gülmek lazım
Bir Amerikalı, bir İngiliz ve bir Iraklı kahvede oturmuş cay içiyorlar.Amerikalı çayını bitirince bardağı havaya fırlatmış,silahını çıkarıp bardağa ateş edip parçalamış:
- "Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere cay imceyiz"
İngiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardağı havaya fırlatmış ve ateş ederek bardağı parçalamış.
"Bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam için o kadar çok kumsal vardır ki, ayni bardakla iki kere cay içmeyiz"
Bunun üzerine Iraklı da çayını bitirmiş, bardağı havaya fırlatmış, silahını çekip Amerikalı ve İngiliz’i vurup öldürmüş:
-"Bağdat’ta bu İngiliz ve Amerikalılardan o kadar çok var ki,biz ayni adamlarla oturup iki kere cay içmeyiz...