
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TERÖRLE MÜCADELE MEŞRUDUR
Türkiye' den, 1127, uluslararası 356 kişi "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiri yayınladı. Bildiri de, Türkiye cumhuriyeti, vatandaşlarını, Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde, haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm edildiği belirterek, devleti suçladılar.
Ayrıca bildiri de," ...Bu kasıtlı ve planlı kıyım, Türkiye'nin, kendi hukukunun ve Türkiye'nin, taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir." görüşleri ise gerçekleri saptırmaktan başka bir şey değildir. Çünkü PKK terör örgütü, Güneydoğuda, özerklik, öz yönetim, kantonlaşma adı altında, Türkiye'ye, karşı savaş açmıştır.
Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN, bildiriye, sert tepki gösterdikten sonra, " "...Türkiye'nin sorunu, dünyada, pek çok ülkenin de bizar olduğu terör sorunudur, Kürt sorunu değildir Kendimizi aldatmayalım. Bunu çok iyi anlatmamız lazım. Sözde aydınların ihanetiyle karşı karşıyayız... Sizler ne Güneydoğu'yu, ne Doğu'yu, buraların adresini bilemeyecek kadar karanlıksınız ve cahilsiniz." dedi.
Aslında PKK taşeron terör örgütüdür. Çünkü çağımızda, emperyalist ülkeler, savaşın yerini alabilecek, dünyaya yönelik politika, strateji ve senaryolarını yürütebilecekleri, özellikle de dünyadaki çıkarlarını koruyabilecekleri, şiddete yönelik bir arayış içine girdiler. Sonuçta da "TERÖR" denen belayı buldular. Böylece dünyada, savaşların yerini de terör aldı.
O nedenle de emperyalist ülkelerin desteklediği, terör eylemleri, ülkemizin birlik, beraberlik ve huzuruna yönelik olup, ülkemizin, ekonomik, toplumsal, sosyal, kültürel ve siyasal yapısını sarsmak için, yapılmış olan hain saldırılardır.
Öte yandan Türkiye'deki ve dünyadaki terör denen olgu, sadece bir kısım, bir avuç kandırılmış, dağa çıkarılmış, insandan ibaret değildir. Arkasında uluslararası, güçler var. Bunların da kimler olduğunu da bildiriye imza koyan, sanal aydınlar tarafından da biliniyor.
Elbette terörün, Türkiye' de güçlenmesinde, Türkiye' yi, yönetenlerin, taviz kar politikaları ve olayları zamana bırakmaları da bir nedendir. Bu ihmalin nedenlerinin faturası çok ağır oldu. . Nitekim hükümet sözcülerinden, Sayın Cemil ÇİÇEK, 1984 yılından, bu yana Türkiye'nin, hesaplanabilir, terör kaybının, 1 trilyon dolar olduğunu söylemişti.
Ayrıca dünyadaki, pek ülkede olduğu gibi, ülkemizde de etnik topluluklar vardır. Ancak aynı dil, aynı soydan gelen, gruplar, toplu veya dağınık bağımsız bir kültür oluşturamazlar. Etnik gruplar, milletin içinde, milletin yapıcı unsurlarına katılırlar, iradelerinin de millet iradesi ile birleştirirler.
Etnik gruplar, milli kültürün doğuşuna da, katkıda bulunurlar. Şayet etnik gruplar, kendi yetersizliğine rağmen, millet olma iddiasına kalkarsa, mensup oldukları toplumda, bunalımlara, anarşilere sebep olurlar. DHP ve PKK, buna en güzel örnektir. Etnik grupların, millet olma iddiası, tarih bilinci ve tarihi kadere aykırı olduğu için, hangi siyasi endişeden doğarsa doğsun, gerçek dışı ve hatalıdır.
Bildiriyi yayınlananlar bilmelidir ki nedenleri, ne olursa olsun, terör eylemleri, başta yaşama hakkı olmak üzere, insan hak ve özgürlüklerini, tahribe yönelik eylemlerdir. Terör; ister bireysel, ister örgütsel olsun, yıkıcı ve yok edici, tahripkâr sonuçlar doğurur.
Türkiye'nin de, taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde, terörle nasıl mücadele edilmesi gerektiğine dair temel kriterler de yer almaktadır. AİHS' ne, aykırılıkları inceleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bazı kararlarında, terörle mücadele ederken temel insan haklarının, durumuna dair açıklamalarda bulunmuştur.
AİHM, terörle mücadelede edilirken, koşullar dahilinde yaşam hakkının ihlal edilebileceğini, kabul etmektedir. Zira AİHS' nin 2/a hükmünde "BİR KİMSENİN YASA DIŞI ŞİDDETE KARŞI KORUNMASI " kastıyla yapılan yasal öldürme eyleminin, 'YAŞAMA HAKKI İHLALİ' olarak kabul edilemeyeceğini belirtmektedir. Hal böyle olunca da Güvenlik güçlerinin, terörle mücadelesini veya sokağa çıkma yasağını, eleştirmek,devleti suçlamak, haksızlık, değil de nedir?
Terörizmle mücadele, bir devletin güvenliği ve egemenliği ile ilgili yüksek hassasiyetteki bir durumdur. Zira terör örgütleri, söylem bazında, silahlı mücadeleyi, araç olarak kullandıklarını ve devletten siyasal, sosyal, kültürel ve benzeri alanlarda adım atmasını beklediklerini iddia etseler de, sürekli olarak şiddetten beslenmekte ve devletleri, kendi şiddet ortamlarına çekmeye çalışarak, devletin meşruiyetini sorgulanır hâle getirmek istemektedirler. PKK terör örgütünün, amacı da budur.
O nedenle de Türkiye'nin, PKK ile mücadelesi, en doğal hakkıdır. Hal böyle olunca da, devletin güvenlik güçlerinin mücadelesini, kasıtlı ve planlı kıyım gibi göstermek, ve devleti suçlamak, haksızlıktır. Çünkü terör, hangi gerekçeyle, yapılmış olursa olsun, bir insanlık suçudur.