4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TIP FAKÜLTELERİ VE PERFORMANS

Türkiye'de, konu ile ilgilisi olamayan veya kurum/kuruluşları, hedeflerinden uzaklaştıran karaların, hayata geçirilmesi, ülkeye ciddi zarar veriyor. Nitekim siyasi iktidarın, Tıp Fakültelerinde Performans dayalı değerlendirme yapılması ve Tıp Fakültelerinin varlıklarını sürdürebilmek için, sadece sağlık hizmeti üretmek zorunda kalması, asli görevlerini aksatacaktır. Çünkü Tıp Fakültelerinin, asli görevi "EĞİTİM" ve AR-GE" çalışmalarıdır. Bunun yapılmadığı bir tıp Fakültesinden, başarı beklemek hayalden başka bir şey değildir.
Tıp fakültelerine bağlı hastaneler, öncelikle eğitim ve araştırma amacına hizmet etmek için düşünülen kuruluşlar olmasına rağmen, Bu ilke göz ardı edilerek, üniversite hastanelerinde, bakılan hasta sayısına dayalı bir performans değerlendirme düzenine geçildi. Bu gelişmeye, Prof. Dr. Usluer, "Bu yeni düzenleme, eğitim, araştırma ve hizmetin birlikte yürütüldüğü, tanısı ve tedavisi zor hastaların bakıldığı özerk ve akademik kurumlar olan üniversite hastanelerinin asıl amacı sağlık hizmeti sunmak olan Sağlık Bakanlığı'na bağlı hizmet hastanelerine dönüştürülmesine ve akademik yapılanmasının üniversiteden bir yüksek okul konumuna getirilmesine neden olacaktır" sözleri ile tepki gösterdi.
İktidarın, bu kararı sonrası, Tıp Fakültelerinin varlıklarını sürdürebilmek için sadece sağlık hizmeti üretmek zorunda kalmasına, eğitim ve araştırmanın mesai saatleri dışında sürdürülebilen etkinlikler olarak görülmesine neden olacaktır. Bu tablo, alt yapısı oluşturulmadan açılan yeni Tıp Fakülteleri ve artırılan öğrenci kontenjanlarıyla birlikte, tıp eğitimini çöküşe götüreceği gibi, iyi hekim yetişmesini ve hastaların nitelikli sağlık hizmeti almasını da engelleyecektir.
Oysa Tıp fakülteleri, yaşamsal öneme sahip kurumlardır. Tıp fakültelerinde nitelikli sağlık eğitimi için, araştırmalar yapılması zorunludur. Ancak Tıp fakülteleri üzerinde ülkenin geleceği ile ilgili tehlikeli bir kumar oynanıyor. Tıp fakültesi hastanelerinde, tam zamanlı çalışmada artış olduğunu, ancak uygulanan performans kriterlerinin, eğitimi geriye iterken hizmet işini ön plana çıkarmaktadır.
Tıp Fakültelerinin öncelikli görevi, "EĞİTİM" ve AR-GE" çalışmalarıdır. Son alınan kararlar ve uygulama ile "TEDAVİ" ön plana çıkartıldı. Bu durum tıp eğitimini ciddi bir şekilde aksattığı gibi, araştırma ve geliştirme çalışmalarını da olanaksız hale getirecektir. Ayrıca Tıp Fakültelerine bağlı Araştırma ve Uygulama Hastanelerinin, yatak sayılarının fazla olması da büyük sorun yaratmaktadır.
Ayrıca üniversiteler, evrensel anlamda "BİLGİ ve TEKNOLOJİ" üreten, ülke sorunlarına da çözüm bulan kurumlardır. Bugün, büyük çoğunluğu, bu tanımdan uzaktır. Genellikle de bilgi öğreten, yani orta öğretimin işlevini veya tekrarını yapan kurumlardır.
Tıp fakülteleri, Araştırma, genel verici olarak eğitim ve hizmet yükümlülüklerine katkıda bulunurken; eğitim, araştırma ve hizmet yükümlülüklerinden yararlanan genel alıcıdır. Ancak ülkemizdeki tıp fakültelerinde bu üç sorumluluk yeterince dengeli ele alınmamaktadır. Hizmet, yani hasta teşhis ve tedavisi birinci öncelik olarak ön plandadır. Performansa dayalı değerlendirme tedavi hizmetlerini daha da ön plana getirecek.
Ayrıca ülkemizde üniversiteler, özerk değildir. Tek merkezden yönetilmektedir. Bu nedenle de üniversitelerde, bilim ve düşünce özgürlüğü yeşeremedi. Üretken ve yaratıcı olmadılar. Bir araştırmaya göre de, Türkiye'deki 20 tıp fakültesinde anatomi laboratuarı, 37'sinde multidisipliner laboratuar, 29'unda temel tıp bilimleri laboratuarı, 30'unda patoloji laboratuarı, 27'sinde ise mesleki becerileri geliştirecek laboratuar bulunmadığı tespit edildi. Fakültelerde kadavra bile bulunamadığına dikkat çekildi. Raporda, tıp fakültelerinde fiziksel ve teknik altyapı sorunları da yaşandığı, fakültelerin büyük bölümünde kütüphane gibi birimlerin, yer almadığı kaydedildi.
Tıp Fakültelerinde personel de yetersizdir. Nitekim Türkiye'de 2009-2010 ders yılında tıp fakültelerinde toplam 38 bin 536 öğrenci eğitim gördü. 2010 ÖSYM verilerine göre, 54 devlet üniversitesi ile 10 vakıf üniversitesi tıp fakültesine öğrenci alıyor. Tıp fakültelerinde 4 bin 976 profesör, 2 bin 781 doçent ve 2 bin 656 yardımcı doçent olmak üzere toplam 10 bin 413 öğretim üye görev yapmaktadır.
Tıp Fakültelerinde, kadro yetersizliği orta iken, dayatılmak istenen performans sistemiyle, tıp eğitimi ve Ar-Ge çalışmaları onarılamayacak ölçüde etkileneceği gibi, bunun yanı sıra halka sunulan nitelikli sağlık hizmetinin de sürdürülemez hale geleceği de bir gerçektir. İş işten geçmeden, bir an önce alınan karardan dönülmeli, eğitim ve "AR-GE" çalışmalarını, ön planda tutacak bir sistem, bir an önce uygulamaya alınmalıdır. Çünkü Tıp Fakülteleri, insanımız için yaşamsal önem taşır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi