
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TOPLANTI VE ZİYARETLER HAYRA ALAMET DEĞİL
Son günlerde, ABD, Kongre üyeleri ve ABD Büyükelçisi, basına kapalı olarak, Ankara' da Kürt kökenli Milletvekilleri ve yazarlarla kahvaltı, işadamlarıyla zirve yapıyor. Ayrıca ABD Kongre üyesi ve Cumhuriyetçi Parti Milletvekili Christopher Shays, ABD'nin Adana Başkonsolosu Eric Green ve bazı yetkililerle Habur Sınır Kapısı ile Irak tarafındaki gümrük kapısında incelemelerde bulundu. Shays, Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Halil Balkan ve Cizre Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Adnan Elçi ile basına kapalı bir görüşme yaptı. Bu gelişmeler karşısında, ister istemiz insanlar, şu sorulara cevap arıyor.
ABD Kongre üyelerinin ve Ankara Büyükelçisi'nin, etnik kökenine göre milletvekillerini gruplar halinde toplaması, Türk devleti açısından uygun mudur? Ayrıca da Türkiye' nin, sorunlarının çözüm yeri, Atlantik ötesindeki ABD mi veya ABD Büyükelçiliği midir? Yoksa TBMM midir?
ABD yetkilerinin, son günlerdeki bu hareketliliği hiçte hayra alamet değildir. Atlantik ötesinde kararlaştırılan bir strateji, Türkiye toprakları kısmen de olsa, sessiz ve derinden sürdürülen bir ciddi kuşatma altında. Bu kuşatma ya sınırları değiştirecek, ya da BOP gereği Türkiye, eyaletlere bölünecektir
Nitekim ABD'nin, Bugün Dışişleri Bakanı ve geçmişte güvenlikten sorumlu danışman olarak görev yapan, Condoleezza Rice'ın, 07.08.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan, "Ortadoğu'yu Dönüştürmek." Başlıklı yazısında, "Fas'tan, Basra körfezine kadar Ortadoğu'da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye'nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştı.
Başbakan Erdoğan ise Bush ile 28 Ocak 2004'te, Beyaz Saray'da yaptığı görüşmenin ardından, "Türkiye'nin, sınırları genişleyen ve demokratik değerlerin yerleştirilmesi öngören bu projeye destek verdiğini, Türkiye'nin projede anahtar rol oynayacağını" söyledi! Ve ""Diyarbakır'ı, BOP' un merkezi yapacağız." demişti.
1 Nisan 2004'te ise ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, "Neden Türkiye gibi bir İslâm ülkesi, Türkiye'deki gibi bir demokrasi olmasın?" şeklindeki sözleriyle, Türkiye'yi "Ilımlı İslâm" ın modeli olarak gördüklerini ifade etmişti!
Büyük Orta Doğu Projesi' nin hedefi, Batı'da Fas, Moritanya, doğuda Orta Asya ve Moğolistan, kuzeyde Kafkasya ve Türkiye, güneyde Arap Dünyası'ndan Somali'ye kadar uzanan bir coğrafyadır. Büyük Ortadoğu projesi, siyasi, hukuki, bilgi, ekonomi, sosyal ve güvenlik boyutlarını içeren kapsamlı bir dönüşüm stratejisi, olarak dünyaya sunulsa da, BOP' la esas amaç bu coğrafyadaki doğal zenginlerin kontrol altında tutulmasıdır.
Yine ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile kendisine rakip olabilecek bir gücün oluşmasını engellemek, ABD askeri gücü teknolojik imkânı ile Ortadoğu bölgesini kontrol etmek, Ortadoğu bölgesinde bulunan petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde denetimini ve İsrail'in emniyetini sağlama amacını gütmektedir. Ayrıca ABD, bu proje ile Avrupa Birliği, Rusya, Çin ve Japonya'yı bu kaynaklardan uzak tutarak, Ortadoğu Bölgesinde bulunan tüm petrol ve doğalgaz yataklarına serbestçe ve korkusuzca ulaşmayı hedeflemektedir.
Oysa BOP' la, dünyaya verilen mesaj, "İslâmî terör "diye adlandırılan görünüşteki terörü önlemektir. Hâlbuki dünyadaki terör örgütlerinin büyük çoğunluğu, ABD ve AB ülkelerinin taşeronudur.
Dikkat ediyoruz. PKK'yı düşman ilan ederek, elebaşlarını yakalayarak, Türkiye'ye teslim edeceğini açıklayan ABD, kendi sorumluluğunda olan ve Türklerin yoğun olarak yer aldığı, Kerkük' de, PKK'nın büro açmasına göz yumuştu. Elbette ABD'nin, PKK terörünü desteklemede sebep/sebepleri var. Irak Savaşı'nda, kendisini yalnız bırakan ve isteğini yerine getirmeyen Türkiye'yi, köşeye sıkıştırarak, cezalandırmak veya bundan sonra, bu coğrafyada yapacağı senaryolarına, kayıtsız şartsız ortak etmektir.
PKK terör örgütü vasıtası ile düşlediği federal yapıyı, Türkiye'de gerçekleştirerek, Türkiye'yi bölgede etkisiz hale getirmek. Bir diğer ihtimal de, PKK terörü ile, Türk halkının, Türk güvenlik güçlerine; özellikle de Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı, güvenini azaltmak veya ortadan kaldırmaktır. En kuvvetli ihtimal ise, Psikolojik Savaşla", Türk halkının direncini kırarak, düşlediği hedefleri gerçekleştirmektir. Hala bu gerçekleri kavramayan, bir siyasi otorite varsa ne denebilir ki?