
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TSK VATANIMIZIN TEMİNATIDIR
30 Ağustos Zafer Bayramı, 98'inci yıl dönümü dolaysıyla, yurt genelinde yapılacak etkinlikler kısıklansa da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, başta olmak üzere, tüm şehitlerimizin ve gazilerimizin, fedakarlığı ve Türk Ordusu’nun, Türk toplumu için, ne ifade ettiği, tarihi süreç içinde, bir kez daha anımsandı.
Ayrıca İçişleri Bakanlığı, koronavirüs nedeniyle, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına kısıklama getirirken, benzer kısıtlamaların, Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN’ ın oğlu, Bilal Erdoğan’ın kurucusu olduğu, Okçular Vakfı’ nın, Malazgirt Zaferi’nin, 949. Yıl dönümün etkinliklerine, getirilmemesi dikkat çekti.
Oysa ünlü tarihçimiz, Sayın İlber ORTAYLI, Malazgirt Zaferi dolyısıyla, 1071 Malazgirt Zaferi ile 30 Ağustos Zaferi arasındaki bağlantıyı, sosyal medya hesabından, “26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu’ya giriş tarihidir; 26 Ağustos 1922 ise Anadolu’dan asla çıkmayacağımızın belgesidir” tespiti ile en güzel şekilde açıkladı.
30 Ağustos Zafer Bayramı, sembolik olarak, ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder. İlk kez de 1924 yılında Afyon'da, ''Başkumandan Zaferi'' adıyla kutlanan, 30 Ağustos günü, ülkemizde, 1926'dan itibaren, Zafer Bayramı adıyla kutlanmaya başlandı.
Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da Dumlupınar Meydan Muharebesini, Kazanan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin fedakâr mensupları, şanlı tarihimiz boyunca olduğu gibi, bugün ve gelecekte de Türk milletinin teminatı olacaktır.
Yıllardır da dış ve iç şer odakları tarfından, TSK, darbe, asimetrik ve psikolojik savaşla, etkisiz hale getirilmek istendi. Oysa TSK’ yı, pasifize etmek veya etkisiz hale getirmek, Kurumlar arası gerginliği körüklemek, Demokratik, laik, sosyal ve Hukuk devleti olan, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti’ ne, karşı yapılacak en büyük yanlışlıktır.
Türk Halkı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ ne, karşı, asimetrik ve psikolojik savaş açan dış ve iç şer odaklarına karşı, tepki göstermeli ve Türk Silahlı Kuvvetlerine, destek vermelidir. çünkü TSK’ ya, destek vermek, kutsal bir görevdir.
Nitekim CİA Başkanı George J. TENET, ABD üniversitelerinde gençlere, ” ülkenin çıkarlarını savunanlara ve bu uğurda, kendisini feda etmiş olanlara, her fırsatta saygı göster. Bunu, kendi öz cabalarından onlarınkine, ekleyerek, ortaya koy, Ordunun güvenlik güçlerinin, kamunun esenliği için, çalışanlara destek olmak, en kutsal görevdir” demişti.
Türk halkı da Türk Silahlı Kuvvetlerine, sahip çıkmak ve destek zorundadır. çünkü “GüçLü ORDU, GüçLü TüRKİYE” demektir. ülkemizin bütünlüğü, bağımsızlığı, rejimi, Türkiye Cumhuriyeti’ nin korunması, güçlü ordu ile mümkündür. Güçlü ordu, halkımız ve dostlarımıza, güven verirken, düşmanlarımıza karşı da caydırıcı olacaktır.
TSK, terörle mücadelede olduğu gibi, rejimi ve ülkemizin, bağımsızlığını ve bütünlüğünü, koruma ve kollamada, sarsılmaz bir kararlılığa sahip olup, TSK, hiyerarşisi ile de örnek bir kurumdur.
Ancak darbeler bahane edilerek, TSK, İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi, “Silahlı kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır" ifadesi. “ Silahlı kuvvetlerin vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır" şeklinde, değiştirildi.
Oysa Türk Ordusu, 3 Mart 1924 tarih ve 249 sayılı kanun ile temel düzenlemesine kavuşmuş ve bu düzenleme büyük ölçüde, 15 Temmuz 2016 sonrasına kadar sürmüştür. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, yapılan değişiklile de ordunun, emir-komuta zinciri, zarar görmüştür.
öte yandan yıllardır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, siyasi otoritenin emrine verme gayret ve çabaları da oldu. Oysa Atatürk, “ Bir ordunun, cevheri, ne olursa olsun, siyasete karışırsa, birlikte hareket ve savaşma kabiliyetini kaybeder. Ve vatanın müdafaa gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun, karışmadan önceki disiplini ve savaşma kabiliyetini, yeniden kazanabilmesi için çok zamanister” demiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, milli varlığımızın, en temel kurumlarından biri olup, ulusal güvenliğimizin de yegâne teminatıdır. Bu nedenle de Türk Silahlı Kuvvetleri, her türlü siyasi mülahazanın dışında ve üstünde tutulması gerekir.
Diğer yandan tarih boyuncam kurulan Türk devletlerinin, temeli düzenli bir askeri teşkilata dayanmıştır. Askerlik, Türk insanı için kutsal ve milli bir görev olmuştur. Türk toplumunu da, bugünlere iki unsur taşımıştır. Biri “ASKER”, diğeri ise “çİFTçİ” dir.
Nitekim Büyük önder ATATüRK, “ İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktu. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara göz diken düşmanlar fazladır.” demiştir.
ülkemizin, bütünlüğü, bağımsızlığı, Türkiye Cumhuriyeti’ nin korunması, güçlü ordu ile mümkündür. Güçlü ordu, halkımız ve dostlarımıza, güven verirken, düşmanlarımıza, karşı da caydırıcı olacaktır.
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti, bir bütündür, Türk milleti, milli birlik ve beraberlik şuuru içinde, sonsuza kadar, ilelebet, hür ve bağımsız yaşayacaktır. Türk halkının, bu alanda en büyük güvencesi, Türk Silahlı Kuvvetleridir.
Bu duygu ve düşüncelerle, bu şanlı zaferi bize yaşatan, başta Gazi Mustafa Kemal ATATüRK olmak üzere, aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi, şükran, minnet ve rahmetle anıyoruz
Ruhları şad, Mekânları Cennet olsun…