
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TSK VE YARGI
TSK ve YARGI' ya, en muhtaç olduğumuz dönemde, her iki kurumda eleştiri konusudur. Elbette bu eleştiriler de her iki kurumunda, az veya çok sorumluğu vardır. Ancak eleştirilerin, bu boyuta taşınmasında, siyasi iktidarlarında payı büyüktür. Bu hatalardan istifade eden dış ve iç şer odakları, TSK ve YARGI' da görevli kişi/kişilerin hataları, kurumlara mal edilerek, kamuoyu önünde itibar ve güven kaybetmeleri için, ciddi caba ve gayret sarf ediyorlar.
Toplumda ve her kurum/kuruluşta olduğu gibi, TSK ve YARGI' da da suç işleyen kişi/kişiler olabilir. Bu insanlar bahane edilerek, kurumların tamamını töhmet altında bırakmak, en azından haksızlıktır. Bu aynı zamanda, "DEVLET" kavramına da zarar verir. Hatta insanlar, umutsuzluğa sürükler.
Elbette general ve subaylarla ilgili iddia ve belgeler, ne kadar doğru bilinmez. Önümüzdeki günlerde, Yargı gerçeği ortaya çıkaracaktır. Ancak son yıllarda, TSK' yı yıpratmak ve etkisiz hale getirmek gayesiyle, pek çok senaryo gündeme getirildi. Dış ve iç şer odakları, TSK' yı hedef aldı. Bu senaryolar karşısında, kamuoyunun suskunluğu ise dikkat çekicidir. Oysa Türk toplumunu bugünlere, " KÖYLÜ" ve " ASKER" taşıdı. Bu gerçeği bilen emperyalist ülkeler ve onların yandaşı olan uluslararası kurum/kuruluşlar, bu iki unsuru, etkisiz hale getirmek için, her yolu denedi. Sonuçta IMF sayesinde ürünlere kota uygulayarak, köylü güç duruma düşürüldü.
ABD ve AB yanında, dış ve iç şer odakları da Türk Silahlı Kuvvetlerini etkisiz ve yetkisiz hale getirmek için, büyük caba harcıyorlar. Son olarak Türkiye ile AB arasında en üst düzeydeki organ olan Ortaklık 'Ortak Pozisyon Belgesi'nde, yine Türk ordusu hedef alındı. Ermeni ile yakınlaşmanın övüldüğü, Ruhban Okulu konusunda memnuniyet verici gelişmeler yaşandığı belirtilen raporda, Türk Silahlı Kuvvetleri' ne ağır ifadelerle saldırıldı.
Avrupa Birliği, sürekli Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, yasalara aykırı bir şekilde siyasi nüfuz kullandığını öne sürdü. Belgede, ayrıca üst düzey komutanların hem iç hem de dış politika konularında yetkilerini aşan açıklamalar yaptıkları iddia edildi.
Hülasa Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin, ulus felsefesi, temel ilkeleri, üniter yapısı, birliği, dili tartışmaya açılır hale geldi
Oysa Ak Parti' nin yayınladığı seçim bildirgesinde, " YARGI BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLACAK" vaadini yapılmış ve "Yargı görevini yaparken bağımsız olduğu kadar tarafsız da olmalı. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu gibi birçok kanunda ortaya çıkan uygulama sorunları giderilecek. İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla "koruyucu hukuk" uygulamaları daha geliştirilecek. Yargı yetkisini kullanan kurum ve kişilerin bağımsız ve tarafsız karar vermelerini kolaylaştırılacak tedbirler alınacak. Adalet hizmetlerinin aksamasının önündeki engeller kaldırılacak. Davanın taraflarına davayı gereksiz yere uzatma imkânı veren düzenlemeler yapılacak" sözü de verilmişti.
TSK ve YARGI, kendilerini sorgulayacak "AR-GE çalışmalarına, yeteri kadar yer vermiyor. Alanlarındaki ulusal ve uluslararası alandaki gelişim ve değişimleri, bünyelerin taşımakta geç kalıyorlar. Sorunlarını vaktinde yürütme ve yasam organına taşmıyor, herhangi bir olumsuz gelişmede, öncelikle kendilerini sorgulamaktan kaçınıyorlar. Hatları kendi bünyelerinde değil de başka yerlerde arıyorlar.
Yılardır, yargının sorunları çözümlenemediği, hatta bu sorunlar artarak devam ettiği, hep söyledi. Nitekim YARSAV Yönetim Kurulundan adli yılın tatile girmesi dolayısıyla yapılan yazılı açıklamada, adli yıl süresince sorunlarla boğuşan yargı çalışanlarının büyük bir özveriyle adaleti gerçekleştirme adına çalışmaya, emek sarf etmeye devam ettikleri belirtildi. Ağır iş yükünün, sadece yargıç ve cumhuriyet savcılarını etkilemediği, halkın adalete erişimini de güçleştirmeye ve adaleti geciktirmeye devam ettiği ileri sürüldü. Ayrıca siyasal iktidarın, yargıdaki sorunları çözüme kavuşturmak için herhangi bir çaba sarf etmediği, aksine bu sorunlardan beslenerek, kendi politik yargısını oluşturmak için fırsat olarak gördüğü iddiaları ise dikkat çekti.
TSK, Emniyet, Jandarma, Milli İstihbarat Teşkilatı, hükümetin gözetiminde ortak bir noktada buluşabilir. İç ve dış tehditlerin, tanımı ve önlenmesi konusunda bir mutabakata varabilir. Bu işbirliğinde, kurumların, vazife ve salahiyetlerinin belirlendiği bu mutabakat zemini üzerinden yeni bir yapılanmaya gidilirse, mevcut sorunların büyük çoğunluğu ortadan kakabilir. Yeter ki bu kurumlarımızda, suç işleyen kişi/kişiler, yargılama sürecinde kurumları yıpratmak için kullanılmasın, buna teşebbüs eden her kesime de en ağır cezalar verilsin.