4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TÜRK DİLİNE, SAHİP ÇIKILMALIDIR

Konfüçyüs'ün "Bir milleti bozmak isteseydim, işe dil ile başlardım." Diyerek dilin önemini ortaya koydu. Gel gör ki Türkiye'de, yabancı kelime kullanmak, adeta moda oldu. Yabancı dille öğretim yapan kolejler açıldı. Veliler, bu kolejlerde çocuklarını okutmak için, adeta yarış yaptılar. Oysa ülkemizde, kaliteli ve nitelikli eğitim, yabancı dilde dahil, yalnız Türkçe ile eşdeğerdir.
Öte yandan ülkemizde, pek çok işyeri yabancı kelimelerle açıldı. Medyada ve sohbetlerde, yabancı kelime kullanmak alışkanlık haline geldi.
Eskişehir'de ise, her geçen gün yabancı kelimelerle açılan işyerleri hızla artıyor. Hatta bazı sokak ve caddelerde insan kendisini, başka bir ülkede hisseder gibi oluyor. Bu durumu sık sık köşemizde yansıttık. Ancak gözle görülen ve elle tutulan, bir gelişme yok.
Oysa Fransa'da,1994 yılında, 665 sayılı bir kanunun 9. maddesine göre, Fransa'da bir malın reklâmı, yabancı kelimelerle yapılamaz. Bir taşınmaz mal üzerinde, bir gözlüğün, iç çamaşırın, kumaşın reklamı yabancı kelimelerle yapılmış ise, ilgili belediye, o taşınmaz mal sahibine ikazda bulunur. Şayet mal sahibi, ilgililerin uyarısını dikkate almazsa, gerekeni belediye yapar ve harcadığı parayı da mal sahibinden tahsil eder. Gerekirse de o gayri menkulü istimlâk bile eder. Fransa' da hiçbir devlet adamı, uluslararası toplantılarda, Fransızca'dan başka bir dille konuşamaz.
Hatırlıyorum da. Belçika'nın Brüksel kentinde bir işadamımız, "Sultan Kebap" isimli bir lokanta açmış, Belçikalı kadınlar, ellerinde pankartlarla, ismi protesto etmişler. Ve Türkçe ismin kaldırılmasını istemişler. Yine ABD'de, İngilizce, Almanya' da almanca konuşmayanlar, toplumdan soyutlanır, hatta isteklerine cevap bile verilmez.
Türkiye'de, benzer yasal tedbirlerin alınması zorunludur. Ülkemizde de Fransa'da olduğu gibi, yabancı isimlerle işyeri açılmamalıdır. Eğitimin tamamı Türkçe olarak gerçekleştirilmelidir. Yine Fransa'daki gibi, üretilen mallar, yabancı isimlerle pazara sürülmemeli, Medyada da Türkçe kullanma zorunluluğu getirilmelidir. Türk devlet adamları da, uluslararası toplantılarda Türkçe konuşmalıdır.
Türkçe' nin, korunmasında ve kullanılmasında, en büyük görev, kişi/kişilere ve kurum/kuruluşlara düşmektedir. Tüm icraatlarda ve sohbetlerde, mutlaka Türkçe kullanılmalı, yabancı kelime kullananlar da mutlaka ikaz edilmelidir.
Türkçe, yeryüzünde 200 milyondan fazla insanın konuştuğu, dünyanın beşinci büyük dilidir. Türk dünyasında, Latin alfabesi temelinde alfabe birliği sağlanmalıdır Ortak alfabeye geçildiği zaman, İsmail Gaspıralı'nın söylediği gibi, "Dilde, fikirde, işte birlik" daha kolay sağlanacaktır.
Ayrıca Türk dili şerefli, saygın, zengin ve güzel bir dil olarak dünyanın en eski dilleri arasındadır. Aynı zamanda, çok geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır.
Türkçenin tarihçesi, dünya dilleri arasındaki yeri, Türkçenin bugünkü durumu ve çözüm önerileri, sürekli gündeme getirilmiş zaman zamanda korunması için TBMM' ye kanun teklifleri verilmiş, belediye meclislerinde yabancı isimlerin kullanılmaması içinde karalar alınmıştır.
Nitekim Ak Parti Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin ve Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün, Türkçe' nin korunması için, TBMM'ne kanun teklifi sunmuştur. Ancak Türkçe' nin korunması, yasaya bırakılmayacak kadar da önemlidir.
Türkçenin, doğru kullanılmasını sağlamak ve bozulmayla yabancılaşmanın önüne geçmek için, aileden başlayan bir öğrenme sürecine ihtiyaç vardır. İyi bir dil öğretimi için öğretmenlerin, eğitimine de özel önem verilmelidir. İlkokuldan üniversiteye kadar eğitimin her kademesinde, Türkçe' ye yönelik hedefler koymalı, gençlerimiz özellikle ortaöğretimde, dilleriyle kendilerini ifade edebilecek olgunluğa ve birikime sahip hâle getirilmelidir.
Yeterli midir? Elbette değildir. Ülkemizde televizyon izleme oranları yüzde 96 gibi çok yüksek oranlara çıktığından, yazılı ve sözel medyaya da bu alanda ciddi görevler düşmektedir. TBMM' de, tüm basın-yayın kuruluşlarında dil denetme kurulları oluşturulması teklifi önemli bir tekliftir. Mutlaka yasallaştırılmalıdır.
Ayrıca kurum/kuruluşlarda, özellikle de belediyelerde, ticari alanda, ürün, marka, tabela gibi tanıtıcı adların konulmasında mutlaka belli kurallar getirilmelidir.
Şu bir gerçek ki Türk dilinin korunması, politikacılara ve kurum/kuruluşlara bırakılmayacak kadar da önemlidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi