
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
TÜRK TARIMI ZOR DURUMDA
Bir ulusun, üretim yapabilmesi için, içinde yaşadığı toprağa ihtiyacı vardır. Toplumların, varlığını sürdürebilmesinin temeli budur. İnsanların, hayatlarını devam ettirebilmeleri için de toprak gereklidir. Toprak, insanın ve tüm canlıların, beslenmesini, nefes almasını ve barınmasını sağlar.
Ancak son yıllarda ise tarım alanları ranta açıldı. Büyüyen, inşaat sektörü, bir yandan ekonominin büyümesine, katkı sağlarken, öte yandan, "YAŞAM" için, olmazsa olmaz bir kaynak olan, en verimli tarım alanlarının, kaybolmasına neden oluyor.
Tarım alanı Anayasanın ilgili maddeleri göz ardı edilerek, inşaat sektörüne kurban edilmiştir. Hâlbuki ülkemizde her ilde, “ TOPRAK KORUMA KURULU” var. Bu kurul, arazi kullanılan, tüm faaliyetlerde, arazinin korunması, geliştirilmesi ve verimli kullanılmasına yönelik inceleme, değerlendirme ve izleme yapar!
Ayrıca Toprak Kurulu,ortaya çıkan, olumsuzlukları belirlemek, toprak korumayı ve bununla ilgili sorunları giderici önlemleri almak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak için, görüş oluşturmak. Tüm girişimleri yönlendirmek üzere, yerel plân veya projelerin uygulanması amacıyla takibini yapmak ve toprağın korunması ve gerektiği şeklide kullanılmasını da sağlamakla görevlidir. Ancak kurullar, yeteri kadar görevini yapmadılar.
öte yandan, Türkiye, Avrupa ülkelerinin, yüzyıl evvel hazırladıkları gibi, sanayi, konut, tarım ve orman alanlarını gösteren, ülkemizde, bir mastır planı bulunmadığından, devlet yatırımcılara, sanayi ve konut alanları gösterememiştir. Bu çerçevede, belediyeler mücavir alanları içinde ki sahaları, Valiliklerde, bu alanlar dışındaki sahaları, tarım alanı olup olmadığına bakmaksızın, imar planları yapıp, tasdik ederek imara açmıştır.
Türkiye’nin, önde gelen tarım merkezlerinden, Mersin’de, son 15 yılda 90 bin, Adana’da 200 bin, Hatay’da, 60 bin dekarlık tarım alanı yok oldu. Antalya’da ise imarlaşmanın yanı sıra, “turizm” adı altında otel ve tatil köylerine ayrılan bölgelerin de içine girmesiyle 170 bin dekarlık verimli tarım arazisi, imara açılarak betona gömüldü. Bu illerimizde, tarım artık dağlarda yapılıyor.
Hâlbuki bu sahaların sınırlarında veya yakınlarında, hiçbir ekonomik değeri olmayan, sanayi ve yerleşim alanına müsait, devlete ait büyük alanlar mevcuttur. Söz konusu alanlar, bakımında ülkemiz çok zengindir. ülke genelinde, 13.972.271 hektarlık, bu tür alan atıl olarak duruyor.
Bir zamanlar, milli gelirin yüzde 11.3’ünü üreten, istihdamın yüzde 33’ünü sağlayan Türk tarımı, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle, her geçen gün kan kaybediyor. Geçmişte, tarım ürünlerinde ihracatçı bir ülke olan Türkiye, ithalatçı ülke konumuna getirildi.
AKP iktidarıyla birlikte, Türkiye, buğdaydan, mısıra, soyadan, tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mercimeğe kadar, neredeyse, her ürünü ithal ediyor ve ciddi bir dövizi, başka ülkelerin, çiftçilerine ödüyor.
Bugün Türkiye, tarım ürünlerinde, başka ülkelerin, pazarı haline getirilmiştir. Tarım ürünleri ithalinden kurtulması için, doğru tarım ve destekleme politikalarıyla, tarımın, üreten bir konuma getirmek zorundadır. Bunun içinde, tarımda sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı, devlet politika ve stratejileri hayata geçirilmelidir.
çok partili dönemde, her gelen siyasi iktidar, “Kalkınma Köyden başlayacaktır” ifadesini kullandı. Ancak hiçbir siyasi iktidar, bu vaadini yerine getiremedi. Hatta bu vaat entelektüel çevrelerce yadırgandı ama aynı çevreler,”Serbest Pazar Ekonomisini” öne sürerek, tarımın desteklenmesini söylediler.
ülkemizde, hububat ve pancara, yıllardır, Ankara’da taban fiyat verilmektedir. Ankara daki taban fiyatı belirleyicisi siyasi irade ise siyasi geleceğini ve çıkarını düşünerek, halka ucuz ekmek ve şeker yedirebilmek için maliyet ve fiyat ilişkisini dikkate almaksızın, temel ürünlerin fiyatını sürekli baskı altında, tuttu ve çiftçiyi de sürekli mağdur etti.
Oysa üretici daha tohumunu ekmeden, fındığını toplamadan, bağını budamadan o üründen, ne kadar kazanacağını bilmelidir. Tarımsal desteklemeler, bir sezon önceden açıklanmalıdır. ülkemiz tarımının geleceği, üreticinin topraklarından koparılmadan kooperatif ve üretici birlikleri kanalıyla arazilerinin tapulaştırılması ve alet makine parklarının kurulması ile mümkündür.
Tohumluk slah çalışmalarına ağırlık verilerek, bu konuda dışa bağımlılık azaltılmalı, gübre, toprak analiz laboratuarları, bölgenin özellikleri dikkate alınarak, yurt düzeyinde yaygınlaştırılmalı, çiftçilerimizin gübre uygulamaları, toprak analiz sonuçlarına göre yapmaları sağlanmalıdır.
ülkemiz genelinde ve Eskişehir’de, tarımsal sorunların çözümü için, çiftçilerin örgütlenmesi şarttır. İldeki kooperatifçilik, üretici birlikleri, tarımla ilgili meslek kuruluşları, harekete geçirilmelidir. çünkü çiftçi ile ilgili alanlarda, siyasi otorite kadar, çiftçiye yönelik sivil toplum örgütlerinin, özellikle de ziraat odalarının da ciddi sorumluluğu vardır.