
Seda Kağıtcı
Hayaller ve gerçekler
Eskişehir millet bahçesi... Stadyum yıkıldıktan bir süre sonra hakkında şöyle güzel olacak, böyle güzel olacak diye bir çok söylenti çıkan, çizilen projelerde halka farklı yansıtılan, ben de dahil pek çoğumuzun resimlerini görünce hayran kaldığı, nefes almak için güzel bir mekan olacağına inandığımız millet bahçesi... Ama maalesef hiç de göründüğü gibi olmadı, tam bir fiyasko. Hani hayaller başkaydı ama gerçekler içler acısı oldu ne yazıkki...
Yapıldığından beri nedense hiç sevemedim ben millet bahçesini. Soğuk geldi bana. Sanki alan tam anlamıyla öldürülmüş. Orta bomboş, ziyan edilmiş kocaman bir alan. Kenarlarda çoğu kişinin kullanmadığı bir bisiklet yolu, ortada kimseye yetmeyen sadece birkaç çardak, o büyük alanda iki tuvalet, bir küçük süs havuzu ve çoğu kişinin kestirme olsun diye karşılıklı çapraz iki kapı arasında sadece geçiş güzergahı olarak kullandığı, bakımsızlıktan çok kötü görünen şehrin göbeğinde bir bahçe...
Uzun zamandır geçmemiştim millet bahçesinden. Oysa pandemi döneminde işe gidip gelirken hep o yolu kullanırdım. Ne hayallerim vardı, sözde her akşam buraya gelip yürüyüş yapacağım, annemle sıcak havalarda şöyle nefes alıp çay içebileceğimiz evimize yakın bir yer olacak, yakında apartmanlarda oturanlar gidecek, gezecek, faydalanacak burdan diye. Ama geçen hafta gördüm ki, birkaç senede bile çok bakımsız hale gelmiş. Üstüne bir de geçtiğimiz günlerde duyduğumuz çirkin olaylar... Dedim ya şehrin göbeğinde hem büyük bir güvenlik sorunu hemde köhne bir görüntü, çok yazık. Bizim güzelim stadyumumuz şuankinden daha güzel bir yer haline dönüşebilirdi.
Neyseki bekçiler vardı o akşam. Ben yıllardır bekçilere ilk kez denk geldim de şaşırdım biraz. Gerçi onlarda kör bir noktada iki arkadaş sohbet ediyorlardı, orda bulunduğum bir saat içinde devriye gezdiklerini görmedim. Yani diğer taraflarda olumsuz bir durum olsa haberleri olmayacak. Sanki göstermelik orda dikiliyorlar. Göstermelik demişken aklıma geldi, tıpkı Esnaf Sarayı'ndaki hiç bir şey yapmayan, ne zaman görsem telefonu ile oynayan, boşuna maaş alan güvenlikler gibi. Neyse bu yazının konusu bu değil tabi...
Çimler sapsarı olmuş demekki sulanmamış, yazık kurumuş. Çoğu yeri otlar bürümüş, sanki uzun zamandır hiç kesilmemiş, bakımsız... Hava çok sıcak, bırakın çimleri, çiçekleri insanlar neredeyse kuruyor bu havada. O yüzden bu sıcakta bence biraz daha özen gösterilmeli şehrimizin en işlek yerlerinden biri olan bu bahçeye. Havuz hep su dolu olmalı. Akşam serinliğinde karşısında oturanın baktı mı içi açılmalı. Ama genelde yazın boş oluyor havuz ve Ekim ayında su dolu görüyorum ben. Buna bir türlü anlam veremiyorum. O akşam mesela DSİ tarafından giriş oldukça karanlıktı, ışıklar yanmıyordu. Zor olmamalı bu kadar burayla ilgilenmek. Yada ilgilenmeyecekseniz neden yaptınız burayı, neden güzelim alanı ziyan ettiniz akıl alır gibi değil...
Millet bahçesinin içinde iki yerde tuvalet var. Erkekler tuvaletine herkes bedava giriyor çünkü turnike kapısı bozulmuş, kapı açık. Kaldı ki zaten giriş ücreti de 1 lira, günümüzde 1 liraya ne var ki? Fakat ben kadınlar tuvaletine mecbur kalıp girdiğimde midem bulandı. Evet bizim milletimiz de maalesef pis, suçu kendimizde de aramak lazım mutlaka ama bu tuvaletlerin de belirli aralıklarla temizlenmesi şart. Eğer bu hizmeti veriyorsan buranın temizlik ve hijyenini de sağlamalısın. Çocuk oyun alanı da bence çok yetersiz burada. Sadece halatlarla örülmüş bir kaç oyuncak dışında başka birşey yok. Hem çok az oyuncak var yetmiyor, hem de yer sıkıntısı mı var sanki ortada devasa alan var oraya şöyle 3-4 kaydırak, salıncak ve tahteravalli daha konulamaz mıydı? İçerdeki bir iki pastane dışında orada tarihimizi, kültürümüzü yansıtan yiyecek içecekler yada şehrimizi simgeleyen şeyler olamaz mıydı? Keşke her şehre özel böyle şeyler yapılsaydı. Oysa millet bahçelerinde hani bedava kek ve çay olacaktı? İnsanlar çocuklarıyla çimlerde yuvarlanacaktı? Evet gördükki bunlar sadece reklamlardı... Atı alan Üsküdarı çoktan geçti. Millet ise yine el elde, baş başta kaldı.