
Halil Sarıgöz
Türkiye’nin demokrasi serüveni – 2
İlk yazımızda ülkemizdeki demokrasi serüvenin başlangıcından daha da doğrusu, Osmanlı’da ki modernleşme hareketlerinden ve demokrasi kırıntılarından bahsedip, birinci dünya savaşıyla birlikte sekteye uğramasına değinmiştik. Bugün ise Büyük Millet Meclisinin açılıp, Cumhuriyetimizin kurulmasına giden süreçten sonra ki demokrasi denemeleri sürecini yani Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası süreçlerini dilimizin döndüğünce özetleyeceğiz…
Son Osmanlı Mebusan Meclisin derdest edilmesinin ardından, Gazi kurtuluş ve kuruluş için bir meclisin gerekli olduğunu biliyor ve bunu gündeme getiriyordu… Çeşitli çabalar ve temasların ardından kısıtlı imkânlarla, Ankara’da İttihatçılardan kalan bir bina Meclis binası olarak seçildi. Takvimler 11 Nisan 1920’yi gösterdiğinde Ankara’ya ulaşan vekiller ile yapılan görüşmelerin ardından 23 Nisan Cuma günü açılış için kararlaştırıldı. Cuma günün seçilmesi kuşkusuz tesadüf değildi… Amasya Genelgesi’nde açıklanan, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle meşruiyet kazanan ulusal direnç, Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını sağlamıştı. Devrimci bir nitelikle kurulan Millet Meclisi, 23 Nisan 1920’den 29 Ekim 1923’e kadar geçen süreç içerisinde türlü badireler atlatarak bugünlere gelmiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşımız Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde, millet egemenliğine dayanan TBMM tarafından sürdürülmüş ve mutlak zaferle taçlanmıştır.
Saltanatın ve bir süre sonra halifeliğin kaldırılması gibi önemli devrimler ile Anadolu toprakları alışık olmadığı bir rejime geçiyordu. Türkiye’nin ilk siyasi partisi olan CHP, cumhuriyetten de önce Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin, Halk Fırkasına dönüşmesiyle resmen kurulmuştu. İşgalden kurtarılan yeni devletin rejimi ve biçimi kararlaştırılmıştı. Atatürk’ün Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı olmasıyla bir iktidar partisi oluşmuştu ancak Gazi’nin aklında demokrasinin oturması ve iktidarı denetlemesi için bir de muhalefet partisinin kurulması vardı. Kurtuluş Savaşı’nda sivil ve asker ayırdı yapılmaksızın tüm vatanseverler ülkenin bağımsızlığı, ulusun özgürlüğü yolunda her kademede görev almışlardı. Savaş döneminin zorunlu bir sonucu olan askerlikle milletvekilliğinin birlikte yürütülmesi yöntemi, Gazi’nin ordu ve siyasetin kesin olarak birbirinden ayrılmasını arzulamasıyla sona eriyordu. Saltanat’ın kaldırılmasından başlayarak siyasal alanda girişilen devrim adımları Kazım Karabekir ile birlikte Ali Fuat Cebesoy’u da Gazi’den uzaklaştırıyordu. Kurtuluş Savaşının kumandan kadrosu da ayrışmaya başlıyordu. Nitekim süregelen olayların ardından ülkemizin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Adnan Adıvar öncülüğünde kuruldu. Böylece Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin kumandan kadrosundan Gazi’nin yanında sadece İsmet İnönü kalıyordu… TpCP kurulmaya kurulmuştu ancak ömrü çok uzun olmadı zira belli bir toplumsal tabanının olmayışı, buna bağlı olarak belirgin ve farklı bir ideolojiden yoksun olması TpCP’nin ömrünün kısalığında birinci derecede etken olmuş ve çok fazla iz bırakmadan Türk siyasal yaşamından silinmiştir. Bu süreci başlatan Doğu’da çıkan Şeyh Sait isyanıdır. Süreci bitiren ise İzmir Suikastı olayıdır…
TpCP’nin kapatılmasıyla yeni doğmuş demokrasi, henüz emeklemeden yok oldu. Başta da dediğimiz gibi Gazi’nin mutlak isteği çok partili yaşamdı. Tek parti görüntüsünün içeride ve dışarıda sıkıntılı olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden ikinci bir deneme istiyordu. Takvimler 1930’u gösterdiğinde Gazi, bir diğer yakın dostu olan Fethi Okyar ile bu konuda görüşmelere başladı. Fethi Bey, Cumhuriyete ve devrimlere tutkuyla bağlıydı. İsmet Paşa’ya kıyasla daha ılımlı ve liberal bir kimseydi. Atatürk, İnönü ve Okyar bir dizi görüşmelerin ardından karşılıklı olarak anlaştılar. Fethi Bey bir muhalefet partisi kuracak, Gazi’de her ne kadar resmen CHP Genel Başkanı olsa da, Cumhurbaşkanı olarak iki partiye de aynı mesafede olacaktı. Serbest Cumhuriyet Fırkası, Fethi Okyar, Nuri Conker, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Ağaoğlu önderliğinde kuruldu. Gazi SCP’ye önem veriyordu hatta ismini bile kendisi buldu, kız kardeşi Makbule Hanım da dahil olmak üzere yakınlarını da üye yapmıştı… SCP kurulmaya kurulmuştu halkta hızla karşılık da buluyordu ancak bu karşılık ekonomik sorunların yarattığı durumdan ötürü değildi. SCP, birden bire yoksul halk kitlelerinin değil, devrime karşı çevrelerin de sığındığı saçak altı oldu. Bu durum Gazi’yi de, Fethi Beyi de rahatsız etti. Olaylı geçen İzmir Mitinginin de ardından Fethi Bey ve partinin önde gelenleri, Gazi ile de görüşerek partiyi feshettiler. Böylece demokrasimizdeki ikinci deneme de yalnızca üç ay sürdü…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.