
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ÜNİVERSİTE GİRİŞ SINAVLARI
ülkemizde, 2 milyon 265 bin 902 kişinin başvurduğu Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) yapıldı. Saat 10.00’da başlayan sınava, saat 09.45’ten sonra, sınav merkezlerine gelen adaylar alınmadı. Bu durma şahit olan kişi/kişiler ve veliler tepki gösterdi.
Sınava geç kalan insanlarımız, neden geç kaldı, mazeretleri nedir bilinmez ama1- 2-5 dakika için, sınava giremeyenlerin, bir yılı değil, yılları gitti. Oysa 10 dakika tolerans gösterilse, ne kaybedilecekti?
Aslında Yükseköğretime Geçiş Sınavlarında, yaşanan olumsuzlukların, tek sorumlusu, çok partili dönemde, görev alan tüm siyasi iktidarlardır. çünkü ülkemizde, ülke şartlarına, ihtiyaçlarına, dünyadaki eğitim alanındaki gelişmelere, uygun, sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı, bir eğitim sistemi olmadı. Her gelen iktidar, siyasi çıkarı için, eğitim sistemin yaz-boz tahtasına dönüştürdü.
öte yandan, üniversiteye girişteki kitle, heterojen bir kitledir. Sınava girenler arasında, fen lisesi, Anadolu, klasik ve meslek lisesi mezunları var, Bu okullardan mezun olanları, tek bir sınavla, adil ve doğru bir biçimde değerlendirmek ve yerleştirmek haksızlıktır.
üniversiteye giriş sorununun bir de sosyal yanı vardır. Anayasa'daki eşitlik ilkelerine karşın girişte, çok çeşitli şekillerde, fırsat eşitsizliği yatmaktadır. üniversiteye girişte, fırsat eşitsizliğini, öğrenci ailesinin gelir grubu, özel kurs, görüp görmemesi, bitirdiği okul türü, sürekli kaldığı yerin, kentte veya kırda olması gibi, çeşitli faktörler neden olmaktadır.
Diğer bir yanlışlıkta, sistemi değiştirmek yerine, kontenjanları artırma felsefesidir. Nüfus artışının, hızlı olduğu ülkemizde, ne kadar üniversite açılırsa açılsın, talebi karşılamak mümkün olmayacaktır. ülkemizde, 81ile üniversite kuruldu, değişen hiçbir şey olmadığı gibi, kalite daha da düştü.
Türkiye’ e, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, yükseköğretime girişi, eğitim sistemi içinde çözmek zorundadır. çünkü üniversiteye hazırlık da, sınav anında ve sınav sonrası yaşanan stres ve adaletsizlikler, insanımızın ruh sağlığını bozuyor. Pek çok insanımızı da hayatın başında, yaşamdan uzaklaştırıyor.
Hülasa Türk toplumu, yılların yanlış ve çarpık eğitim politikasının, faturasını ödemektedir. Orta öğrenimini tamamlayarak, üniversite kapılarına dayanan, yüz binlerce genç yaşamının, en güzel günlerinde, hüsranına uğramaktadır.
öte yandan çeşitli sorunları bulunan üniversitelere, girişte yaşanan sorunlar, nakarat gibi tekrar edilmektedir. Türkiye, yıllardır, bu sorunu çözümleyememiştir. Böyle giderse, ileride de çözüm getirilebileceği de kuşkuludur. Yıllardır da üniversitelere giriş sorunu, her yıl umutsuzluk ve karamsarlık yaratmaktadır.
O nedenle de üniversiteye giriş sorunu, her yönüyle Türk eğitiminin, en büyük sorunlardan birisini oluşturmaktadır. Orta öğretim ve yüksek öğretim arasındaki bu darboğazın sürdürülmesinin başlıca nedeni, Türk eğitim sisteminin, bir bütün olarak ele alınamaması, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, temelde altyapıya yönelen, köklü değişimlerin belirli bir strateji içerisinde, uygulama alanına aktarılamamasıdır.
Aileler ve öğrenciler açısından, adeta bir ölüm kalım savaşı gibi algılanan, bu sınavın, yarattığı gerginlik ve başaramama korkusu, diğer taraftan başarısızlık durumunda, geleceğe dair öğrencilerde ve ailelerde, ortaya çıkan kaygılar, insan sağlığını bozacak niteliktedir.
üniversiteye giriş sorunu, girenler kadar, giremeyenlerin de sorunudur. öğrenciler, büyük bir olasılıkla, asıl dilek ve yeteneğinin dışında kalan, bir alanda, öğrenim görmek zorunda bırakılmaktadır. Yani üniversiteye giriş sınav yöntemi ile girişin, şans oyunlarından, pek bir farkı da yoktur.
Ortaöğretim başarısına dayanmayan, sınav sistemi, ortaöğretimi işlevsizleştirdiği gibi, genç kuşakların, yetişmesinde, ortaöğretimin rolünün de geri plana itmiştir. Ayrıca dershanecilik ailelere, büyük mali yük getirmekte, dershaneye gidemeyenler açısından, ortaya çıkan erişim eşitsizliği ile toplumdaki adalet algısını zedelemektedir.
öte yandan iktidar, üniversiteye giriş sınavlarında, 2019'a kadar köklü değişiklikler hedefleniyor. öğrencilerin, üzerindeki sınav baskısını azaltmak amacıyla, yükseköğretime geçiş sınavlarının, yılda, birden fazla kez yapılacak.
2019 yılından itibaren, Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavları'nın (LYS) yılda, bir kez yerine birkaç defa yapılması gündemde. Buna göre YGS'ler ekim, ocak ve mart aylarında, yılda 3 kez gerçekleştirilecek. Adaylar isterlerse, sınavların hepsine, ya da birine girebilecek.
üniversiteye giriş sınavlarında, 2019'a kadar yapılacak köklü değişiklikler de çözüm değildir. çünkü Türkiye, üniversitelere girişi, sınavlarla değil, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi sınavsız,” EĞİTİM SİSTEMİ” içinde, çözmek zorundadır.