4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ÜRETMEDEN TÜKETMEK

            Türkiye'de, neo-liberal ekonomi kurumsallaştırarak, üretmeden, tüketmek ve üretmeden kazanmak anlayışları, ortama hakim oldu. Bir başka ifadeyle, Türkiye'de yoksulun daha da yoksullaştırıldığı, zenginin de  daha da zenginleştirildiği, bir ekonomi modeli benimsenmiştir.


             Bugün ülkemiz, bu poitikaların sonucu, arzu edilen boyutta  üretmiyor. Hem tarım, hem sanayide, kan kaybediyor.. üretmeden tüketiyor, tüketmek için de borçlanıyor.


              Ayrıca Türkiye’ de, ekonominin sorunu, devletin, olmayan gelirini harcamasıdır. Yani, devlet üretmeden, tüketmektedir. özel sektör ve halkımız, bunun faturasını ödemektedir.  Büyüme rakamları ise üretime değil de tüketime yöneliktedir.


           Nitekim TüSİAD’ ın, 48. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan TüSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay özilhan, “Türkiye üretmiyor. Hem tarım, hem de sanayi üretiminde kan kaybediyoruz. 1990’larda tarım ve sanayinin gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı, yüzde 40’ların üzerinde iken, bu oran yüzde 30’ların altına indi. üretmeden tüketiyoruz. Tüketmek için de borçlanıyoruz. Fabrika arsaları ve tarlalarda inşaatlar yükseliyor” eleştirisi yaptı..


             Sayın Rahmi Koç ise  "Ne yazık ki, son 10 senede yapılan yatırımların, çoğu taşa toprağa ve çimentoya gitti. Oysa memlekete, ihracat getirecek, rekabeti kuvvetlendirecek, 'greenfield' dediğimiz yeni yatırımlar, yeni fabrikalar, yeni işler açılması lazımdı” diyerek bir gerçeği de kamuoyu ile paylaştı.


               Ayrıca  2017’nin üçüncü çeyreğinde, Türkiye ekonomisi yüzde 11,1 büyüyerek, son 6 yılın en güçlü büyüme performansını yaşadı! İnşaat sektörü, üçüncü çeyrekte yüzde 18,7 büyüme oranıyla, yine ekonomik büyümenin lokomotifi oldu!


              Ekonomislere göre, sağlam temel üzerine kurulmayan, üretime dayanmayan,ekonomi  sorunludur. Türkiye, bunu geçmişte birçok kere gördü. Ekonominin temelinin sağlam olması için büyümenin adil rekabete ve üretime dayalı olması gerekir. Ayrıca büyümeyi, sürekli olarak yüksek seviyelerde tutmak için de üretime dayalı bir ekonomik yapı şarttır.


             Adil rekabete ve üretime dayalı, bir ekonominin, en büyük düşmanı  ise enflasyondur. Enflasyon-kur-faizin hakim olduğu  1990’lı yılların, kayıp yıllar olarak adlandırılmasına, neden olan başlıca dinamiktir. Türkiye, ekonomisi, bu tabloya  bir daha düşmemelidir.


              üretmeyen Türkiye, bugünlerde, kurda ciddi sorunlar yaşıyor.Bu durum yabancı yatırımcıyı da kaçırıyor.  Nitekim TL’nin, değer kazanacağı varsayımıyla, yatırım yapan Japon yatırımcıların, artık daha fazla zarar etmemek için, Türkiyeden, ayrılıyorlar. çünkü dış finansman, ihtiyacı bakımından, kazanan ve kaybeden ülkeleri seçiyorlar. Türkiye, bu konuda, kırılgan ekonomiler arasında, yer aldığı söyleniyor.


             çağımızda, sanayileşme, üretim,  tüketmenin önüne geçmektir,üretim, ülkenin, iktisadi hayatında yaşayabileceği, buhranların, önünü de almaktadır, sanayileşme ülkelerin kalkınmasındaki ciddi hamlelerdendir.  Bu gün dünyada  gelişmiş ülkeler, üreten ülklerdir.  Hepside, sanayileşmesini tamamlamıştır..


              Elbette  ürettiği kadar tüketmek ve önce üretip sonra tüketmeyi” gerçekleştirmek mevcut düzen içerisinde kolay değildir.  Tüketim toplumlarında, Mevcut düzen,  insanları,  ürettiğinden, fazla tüketmeye ve tükettikten sonra, üretmeye veya tükettikten sonra hiç üretmemeye teşvik etmektedir. 


            Türkiye, yalnız sanayide değil, her alanda, özellikle de tarımda, planla olarak üretimi artırmak zorundadır. Ancak uzmanlar, tarımda, üretim alanlarının sonuna gelindiğini, artık Türkiye’nin, üretim açığı olan ürünleri, daha fazla üretmesinin yolunun verimliliği artırmaktan, daha az alanda daha fazla üretim yapmaktan geçtiğini, söyliyorlar.


           Siyasilerde, üretmeden, tükettiğimizin fakındadır. Nitekim  Sayın Kılıçdaroğlu, ESO’daki konuşmasında, ” üretmiyorsanız, dünyada saygınlığınız olmaz. üretmiyorsanız sorunlarınızı aşamazsınız, iş barışı sağlayamazsınız. Sanayici üretecek, çiftçi üretecek, üniversite, bilim üretecek. üretimin, önündeki bütün engellerin kaldırılması lazım.” dedi.


           ülkemizde, enflasyonun düşük seviyelerde seyretmediği ve kurun bugün olduğu gibi, sürekli  yükseldiği  durumlarda, girişimci  yatırıma cesaret edemez. Yatırımın getirisini hesaplamak zorlaştıkça da yatırım spekülatif alanlara kayar. Yatırımlar, büyük kazanç umuduyla riski yüksek alanlara yapılır. Ayrıca  Büyüme kentsel ranta dayalı olursa, sınırlarını da rant çizer  fabrika yatırımlarının yeri, ve fabrika arsaları, konuta ve AVM’ye döner 


             ülkemiz, hayat standardını yükseltmek, her türlü sorunu da çözmek için mutlaka üretmek ve insanını da eğitmek zorundadır. çünkü üretmenyen ve insanının eğitimeyen  toplumlar,  hayat stadartlarını yükseltemez, her alanda  bağımsızılığını da kaybeder.


              Nitekim Mustafa Kemal Atatürk, ”“çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”  demiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi