
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
VEFALI OLMAK...
Vefalı olmak, kolay değildir. Çünkü sevdiklerimizin sevinciyle sevinmek, acılarını paylaşmak, İyi ve zor günlerde eğilmeden dimdik ayakta durabilmektir vefa. Yılların eskitemediği hep taze kalan bir unsurdur vefa. Şairin ifadesiyle "anadan, yardan, serden" geçmektir vefa.
Vefa duygusu taşıyan öğrenciler, nerede biz öğretmenlerini görseler koşarak yanına gelir, sevgilerini, saygılarını iletir, artık eski bir dost haline gelmiş iki insanın; birbirlerini görmekten duyduğu mutluluğu ve hazzı yaşatırlar o an.
Eşimin rahatsızlığında, pek çok dostumuz yanında öğrencilerinin de gösterdiği
Vefalı tavır ve davranışlar, bizleri mutlu etti. Özellikle de Anadolu Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzman Dr. Gürkan Uysal' ın öğretmeni olan eşim Zeliha KANTARCI' ya gösterdiği vefa örneği görülmeye değerdi. Aslında bu vefa örneğini yadırgamadık. Öğrencilik yıllarında da Sayın Dr. UYSAL ve arkadaşlarının, bu tür tavır ve davranışları hala hafızalardadır.
Aslında bu beklenen bir gelişmedir Çünkü etkili öğretmenler, eğitim ve öğretimde bir rehberdir. Çocuğun geleceği, onun tutum ve davranışına bağlıdır. Bu nedenle öğretmen etkili okulun, çocuğa etki yapan en önemli öğesidir. O eğitim ve öğretim sürecinin, bütün bilgi ve beceri ve alışkanlıklarla ilgili nitelik, tutum ve davranışlarına sahip olmalıdır. Bu da kendisini "öğretmen meslek bilgisi"ne sahip olmakla gösterir. Bu bakımdan, öğretmenlik, bir bilim ve sanat işidir.
Ayrıca topluma yararlı, sorumluluklarını kavramış, doğayı seven, koruyan; güzeli gerçeği ve doğruyu arayan insanları yetiştirebilmek için, "SEVGİ EĞİTİMİ" de gereklidir. Yine fedakârlık, güven ve kararlılık için, hayattan zevk almak ve yaşama sevincini yakalamak için sevgi eğitimi gereklidir. Bu tabloyu başaran ve mesleğini de lâyığı ile yapan öğretmenler, ebediyete intikal etseler bile çalışmaları ve hatıraları ile hep yaşadılar. Sohbetlerin, onur konuğu olurlar. Hatta öğrencileri, torunlarına, öğretmenlerini, örnek insan olarak anlatılar ve anlatıyorlar.
Elbette bu tür davranışların, mutlaka temeli vardı. Hatırlıyorum da Sayın Dr. UYSAL ve arkadaşları, İlkokulda, bir takım ruhu içinde hareket ederlerdi. Birlikte tiyatro oyunları yazar ve oynarlardı. Birlikte hareket etmenin ve başarmanın, öğretmenlerinin rehberliğinde arkadaş olmanın ve zor durumda olan arkadaşlarına yardım etmenin, hazzını yaşar ve yaşatırlardı.
Sınıfta yapılan tartışma, öneri ve eleştiriler büyüklere örnek teşkil edecek nitelikte idi. Özellikle de arkadaşlarının bireysel sorunları ile ilgilenmeleri, hasta olan arkadaşlarını evlerinde ziyaret etmeleri, sınıf içi dayanışmaları hala hafızalardadır. Bu durum bugün hala mevcuttur. O nedenle de bugün kader birliği yaptıkları gibi, İyi ve zor günlerde eğilmeden dimdik durabilmektedirler.
O yıllardaki çalışmalarında, sevgi, disiplin ve düzen ön planda idi. Öğretmen ve öğrenciler, planlı ve programlı çalışırlardı. Bu düzen ve disiplin, dersten, derse, konudan, konuya değişirdi. Yapıcı disiplin ön planda idi. Öğrencilerin, kendilerini ortaya koymalarına, ifade edebilmelerine imkân sağlayan özgür bir disiplin vardı. Öğrenciler, duygu ve düşüncelerin rahatça ifade ederlerdi. Bu ortam sayesinde, kendileri, çeşitli konuklarda senaryo yazar ve kendileri rol alarak oynarlardı.
Yine öğrenciler, neyi ve niçin öğreneceğinin bilincinde idiler. Yapacakları çalışmaları önceden belirlerlerdi. Ağır öğrenen ve dersler karşı yeterli dikkat ve ilgi göstermeyen öğrenci, yok denecek kadar azdı. Öğretmenleri, çalışmalarını yakından izler, anekdotlar tutar, sonuçlarını da vakit geçirmeden velileri ile paylaşırdı. İlişkilerde gördük ki ilkokul yıllarındaki, "SEVGİ EĞİTİMİ", kişilik gelişimi, sınıf ortamı hem tavır, davranış hem de işlerine yansımış. Öğretmelerini unutmadıkları gibi, ilkokul arkadaşları ile de dayanışma içindeler. Onlar, başarılarını öğretmenlerine yansıtırken, duydukları haz, yüzlerine ve vücut dilerine yansıdı. Öğretmenleri ile sohbet ederken, adeta o günleri yaşadılar ve yaşattılar.
Zeliha KANTARCI' nın, öğrencilerinden, Anadolu Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzman Sayın Dr. Gürkan Uysal ve diğer öğrencileri, o günlerdeki verimli ve başarılı çalışmalarının mükâfatını, hayatta başarılı olarak, öğretmenleri ise hatırlanarak gördü. Ve "geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer" demiş, ünlü divan şairi Hayali. Bugün geçmişi hatırladığımızda, içinizden bir şeyler kopar ve eski günlerimizi hasretle anar, başarmanın ve başarılı olmanın, hazzını da hep beraber yaşarız.
Ne mutlu! Başarılı olan, geçmişi yaşayan ve yaşatan, birbirini de unutmayan, öğretmen ve öğrencilerimize...