4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

VİCDANİ VE YASAL SORUMLULUK!

Bir sendikamızdan üyesi, emekli öğretmen annesi için, kan talebinde bulundu. Tüm üyelere, mesaj ulaştırılmasına, aranılan kan grubundan, 200 üyenin olduğu söylenmesine rağmen, tek bir üye kan vermedi. Bu durum karşısında, çok şey söylenebilir. Ancak üyesinin, zor gününde, yanında olmayan bir sendika veya emekli meslektaşının, yanında olmayan öğretmenlerin, acaba vicdanları rahat mı?
Oysa sendikaların kuruluş amacı, üyelerinin ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık vb. alanlarda haklarını geliştirmek, toplumsal statülerini yükseltmek ve her dönemde bu hakları korumak öğretmenler arasında her türlü dayanışmayı sağlamaktır. Elbette temel talepler dışında da hizmetleri var. Ne var ki; ülkemizde sendikal bakış ve anlayış bizde biraz daha farklı bir gelişim seyri izledi. Sanki sendikalar, sendika değil de siyasi partilerin birer yan kolu, arka bahçesi, onların sözcüsü ve temsilcisi gibi bir işlev üstlendiler.
Aslında sendikaların, bu tavırlarını yadırgamıyoruz.
Nitekim geçmiş yıllarda, TBMM'de "Sendikalar Kanunu " görüşmeleri vardı. Bir milletvekilimiz sendikaların ve şahsımın ne düşündüğünü öğrenmek ve bu görüşleri de TBMM'de gündeme getirmek istedi. Eğitim Sen' den, bu alanda görüşlerini istedik, Hatta söz verildiği halde, bugüne kadar da bu görüşleri alamadık.
Peki, sendikalar, TBMM gibi bir yasal ve yetkili bir zemini, üyelerinin haklarını almak veya önerilerini gerçekleştirmek için kullanmıyorsa, bu sendikaların öneri ve tespitleri neye yarar? Veya bu öneri ve tespitlerinde, samimi olabilirler mi?
Ayrıca sendikalar, üyelerinin zor günlerinde yanlarında olmadığı gibi, görevleri olmayan alanlarda ve ideoloji açıklamalarda yaparlar. Nitekim Eğit-Sen yıllardır anadille eğitim üzerinde açıklamalar yapıyor. Ülkemizin bütünlüğüne zarar verebilecek , "ANADİLLE EĞİTİM" e, gösterdiği mücadele meyvesini de vermeye başladı: Sonuçta da istekler sıralandı.
*Türkiye'de Kürtçe, Türkçe ile birlikte resmi dil olması.
* İlköğretimden başlayarak, Kürtçe dil ve Kürt folklorik değerlerinin eğitim ve öğretiminin yapılması.
Hal böyle iken sendikalara üye olamayan öğretmenler, sürekli eleştiri konusu oldu. Hatta suçlandılar. Doğrudur. Toplumumuzda, birileri yapsın, ben kazanayım, ben kendimi riske atmayayım, anlayışı ciddi bir problemdir ve haklarımızın önünde en büyük engeldir. Ancak sendikalar, bu tabloda kabahati, sendikalara üye olmayan öğretmenlerde değil, kendilerinde aramalıdır. Çünkü yıllardır öğretmen sendikaları, hep laf üretti veya iktidarların isteği doğrultusunda, hareket ettiler veya karşılarında oldular.
Şu bir gerçek ki bugüne kadar kurulan tüm öğretmen sendikaları, ya bir siyasi partinin kulvarında, ya da karşısında yer almış veya ideolojik davranmıştır. Mensuplarına hizmette, hep eksik icraat sergilemiştir. Ancak aynı sendikalar tarafından, " haklarını talep eden, kadro isteyen sözleşmeli öğretmenlerin bir kısmı, esasen mümkün olmayan sanal tehlikelerle korkutularak, sözde, sarı sendikanın, her şeye rağmen üyesi yapmışlardır. " diyerek, mevcut durumdan müşteki olmuşlardır.
Öğretmenevlerinin de sendikalardan farkı yok. Yıllardır, Eskişehir' de, görev alan, Milli Eğitim ve Öğretmenevi müdürlerine, emekli öğretmenlerin ölümünde, üye emekli öğretmenlere, mesaj çekilmesini istedik. Defalarca söylediğimiz halde, öğretmenevi üyesi emekli öğretmenlerin, ölümü halinde, bir telefon zinciri çıkartılmasını bile sağlayamadık.
Maalesef yıllardır. 21 Şubat 1993 tarihinde yayınlanan, Mili Eğitim Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren öğretmenevleri ve öğretmen lokalleri, özellikle öğretmenlere yönelik, olarak uygulanacak sosyal yardım ve sosyal konuları kapsayan "Uygulama Yönergesi" ni hiç dikkate almadı. Güya öğretmenevleri, bu yönergeyle getirilen yeni hizmet modelinde öğretmenler, emekli öğretmenler ve Bakanlık mensupları, ölüm, hastalık ve emeklik hallerinde yapılacak sosyal ve moral yardımların ve kurulacak sosyal ilişkilerin merkezi olacaktı.
Yine yönerge ile öğretmenevleri, emekli olan öğretmenlerle, sürekli ilişki içinde bulunulacak, filen görev alan öğretmenlerle, emekli öğretmenlerin diyalogunun öğretmenevi çatısı altında devam ettirilmesi sağlanacaktı. Hasta olan personelin ailesi ile temas kurulup, ihtiyaçlarının belirlenmesi ve giderilmesi, hastanede ise, hastanın sürekli izlenmesi sağlanacaktı. Ölen personelin ailesi ve yakınları ile birlikte cenazesi resmi ve dini töreni ve defnedilmesi öğretmenevleri yönetimlerinin, aktif katılımı ve yardımları ile temin edilecekti.
Yönergede belirtilen görevlerin hiçbiri, yerine getirilmedi. O nedenle de öğretmen sendikaları ve öğretmenevi yönetimleri, icraatlarını sorgulamalı, öğretmenlik mesleğine ve öğretmenlere, hak ettiği değeri de vermelidir. Ayrıca bu, vicdani ve yasal sorumluluktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi