
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Yakınmamak istemiyorsan iktidar olacaksın...
Eskişehir’deki AK Parti aktörleri 17 yıldır büyükşehir belediyesinin uygulamalarından ve Büyükerşen’den yakınıyor.
Aynı AK parti aktörleri yine yıllardır Tepebaşı Belediyesi uygulamalarını eleştirip, Ahmet Ataç’tan yakınıyor.
Yeni olması nedeniyle şu son birkaç yıldır Odunpazarı Belediyesi uygulamalarından ve Kazım Kurt’tan yakınıyor AK parti’nin Eskişehir’deki temsilcileri.
öte yandan…
Eskişehir’deki CHP belediye başkanları AK Parti iktidarından yakınıyor.
İktidarın çoğu hizmeti engellediğini söylüyor.
İktidarda olan partinin CHP’li belediyelere adil davranmadığını, kendinden olmayan tüm belediyelere ayrımcılık yaptığını söylüyor.
Her iki taraf da haklı aslında…
Ancak…
Haklı olmak yetmiyor.
Güçlü olmadıktan sonra sizin haklılığınız kimseyi çok da ilgilendirmiyor.
Yapılacak olan şey iktidar olmaktır.
AK Parti belediyeleri almadıktan sonra, CHP’de iktidar olamadıktan sonra, her iki tarafın da yakınmaları aynen bu güne kadar olduğu gibi sürüp gider…
Biri, sahip olamadığı CHP’li belediyeleri eleştirip durur, diğeri hükümetin kendilerini engellediğini söyleyip gezer.
Bir taraf, bir türlü sahip olamadığı belediyeleri eleştirme ile geçirir günlerini, diğer taraf bir türlü sahip olamadığı iktidarın çıkarttığı engellerle doldurur günlerini.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Kongreler öncesi fırsat oldu.
Büyükşehir belediye başkanı, belediye imkanlarıyla yapılan Ilıca barajının bitmesinin engellendiğini açıkladı.
Engelleyen olarak da iktidar partisinin Eskişehir'deki bir aktörünü işaret etti.
Bu aktörün, büyük ihtimalle genel başkan yardımcısı Harun Karacan olduğu tahmin edildi.
Ancak...
Büyükerşen'in yaptığı açıklama ve iddia ettiği suçlamalara cevap AK Parti il başkanı Dündar ünlü'den geldi.
Dündar ünlü, Büyükerşen'e yönelik zehir zemberek açıklamalarda bulundu.
Ertesi gün ise, AK Parti il başkanının söylediklerine cevap sırasıydı.
Bu kez CHP il başkanı Sinan özkar, AK Parti il başkanı Dündar ünlü'nün söylediklerine zehir zemberek bir açıklama yaptı.
Böylece...
Büyükerşen'in ortaya attığı yakınma ve iddialar, her iki il başkanının, yeniden il başkanlığına aday olacakları kongreler öncesinde yaptıkları açıklamalarla, adeta bir fırsat da doğurmuş oldu.
,,,,,,,,,,,,,,,,
Bu fıkraları birilerine anlatmak gerekiyor.
Camiye namaz için geç gidenler, çoğu zaman yer bulamaz.
çaresiz, ayakkabılarını eline alıp, en arkada bir yere ilişirler ve namazlarını orada kılarlar. Hatta en arkada ve kenarda namazını kılmak durumunda oldukları için, İmamı bile göremezler.
Yine Camiinin ağzına kadar yolu olduğu bir sırada, en geç gelen birisi, başlıyor milleti ittirip kaktırmaya. Bir yandan da, dolu olan camii içinde ilerlemeye. Sonunda ittir kaktır en öne geliyor.
Cemaatin içinden bazıları;
-"Ne yapıyorsun öyle?" diye soruyor.
Bizimki…
-"Ben burada en önde namaz kılacağım" diye cevap veriyor.
önce…
Ardından da…
-"çünkü imamdan söz aldım" diyor.
Bir yere kadar geliyor ama ötesine geçemiyor.
Geri de dönemiyor, imama da bağıramıyor.
Kalıyor kaldığı yerde.
HHH
İlçelerden birinde Mehmet Ağa il Genel meclisi üyeliğine aday oluyor.
Gireceği seçimde de kazanacağına kesin gözle bakıyor(Her adayın olduğu gibi)
Başlıyor seçim hazırlıklarına.
önce ayakkabıyı götürüyor tamirciye.
Tamirci, ayakkabı üzerine kimin olduğunu belirten bir kağıt yapıştıracak ya…
Soruyor…
Bizimkisi;
-"Encümen Mehmet yaz" diyor, seçilmiş edasıyla.
Her neyse, seçim yapılıyor ve bizimkisi seçimi kaybediyor.
Gururuna yediremediği için de, tamire verdiği ayakkabıyı almaya bir türlü gidemiyor.
Ayakkabı tamircisi, bakıyor günlerdir ayakkabıyı alan yok.
çağırıyor çırağını ve "Git kahveye, sahibini bul ve ver" diyor.
çırak alıyor ayakkabıları, gidiyor kahveye.
Başlıyor bağırmaya "Encümen Mehmet ağa" diye.
O sırada Mehmet ağa oturduğu masada sesini bile çıkarmayarak;
-"Ulan yalanı bile güzel. Bir daha bağır" diye geçiriyor içinden…
***
Siyasette bu iki fıkra çok anlatılır.
Birinci fıkra, birilerinden aldıkları söze güvenerek aday olanlar ile kazanacağına kesin gözle bakıp,kaybedenler için anlatılır.
Şu günlerde, bu fıkraların özellikle birilerine anlatılması lazım galiba.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Biraz da gülmek lazım
Bir İngiliz turist, Mısır'daki Tutankamun heykelini ziyaret ederken, orada bulunan müze tercümanı gence sorar: - Bu heykelin yaşı kaçtır? Memur cevap verir: - Dört bin bir sene, altı ay, on gün... Turist çok şaşırır ve hemen sorar: - Bu kadar ince bir hesabı buralarda hangi teknikle bulabiliyorsunuz? Tercüman kendinden emin bir eda ile cevap verir: - Teknik falan değil, ben burada işe başladığımda bunun dört bin senelik olduğunu söylemişlerdi. Bense bir sene, altı ay, on gündür çalışıyorum. Sonuç ortada.