1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yaptığı 2 tane park...

 


 


AK Partililerin sürekli yaptığı klasik Büyükerşen eleştirisi bu.


Her seçim öncesi bu slogan eşliğinde kampanya yürütmeyi resmen geleneksel hale getirdiler.


Hiçbir işe yaramadığını 3 seçimdir görmelerine rağmen bu slogandan asla vazgeçmiyorlar.


Şimdilerde aynı slogan ağızlarda yeniden dolaşmaya başladı.


Adaylardan tutun da yöneticilere, hatta partililere kadar hemen hepsi hep bir ağızdan “Ne yaptı ki bu şehre? Yapılanlar 2 tane parktan ibaret” deyip geziyor.


Size bir şey söyleyeyim mi?


Bu sloganın yine getirilip, seçim stratejisinin başına konulması, bu seçimde de AK parti’ye fayda sağlamayacak.


Niye mi?


çünkü…


AK parti bu eleştiriye sarıldıkça, 2 park yüzünden 3 seçim kaybettiğini resmen kabulleniyor.


AK parti bu eleştiri sloganı ile yürüdükçe, 2 tane parkın her seçim canlarına okuduğunu ilan ediyor.


AK parti bu 2 parkı diline doladıkça, seçmenin kendileri hakkında ‘Bunlar 2 tane park bile yapamaz” düşüncesini adeta teyit ediyor.


Kısacası…


AK parti bir türlü vazgeçmediği bu eleştiri söylemi ile koca iktidar partisinin, 2 tane parkı bir türlü aşamadığının acizliğini kabulleniyor.


İşin tuhaf tarafı, “yaptığı 2 tane park” diye eleştirenlerin birçoğunun, sosyal medya hesaplarında,  o sözünü ettiği 2 parkta, ailesi, misafirleri ve dostlarıyla çekilmiş neşeli fotoğrafları bulunuyor iyi mi?


Sonuç olarak diyeceğimiz o ki: AK partililer artık şu “2 Park” teranesinden vaz geçsin.


Zira…


Hiçbir işe yaramıyor…


Aynı şeyi tekrarlayıp farklı sonuçlar beklemek hiç mi hiç sağlıklı değil.


Ne demiş Mevlana:


“Dün, dünle gitti cancağızım. Artık yeni şeyler söylemek lazım”


Her ne kadar Mevlana  söylemiş olsa da, bir de “bizden söylemesi” olsun…


 


.....


Aklımızı başımıza almaz isek…


Uzunca bir süredir toplumda ayrışma var.
Bu ayrışma son yıllarda iyiden iyiye arttı.
Eskiden mesele olmayan, üzerinde durulmayan, normal karşılanan siyasi düşünceler, yaşanan bu süreçte her şeyin önüne geçti.
Akrabalar birbirlerini dışladı, komşular birbirinden uzaklaştı, sokakta, sosyal medyada aynı düşünceyi savunan insanlar birliktelikler oluşturdu.
Kamplaşma öylesine kalın çizgilerle birbirinden ayrıldı ki hemen her şey siyasi düşünceye endekslendi.
İnsanlar, kendi düşünceleri doğrultusunda yanlış’a “yanlış” demeyi, doğru’ya “doğru” demekten imtina eder hale geldi.
Pek çok insan, kendi düşüncesinin yanlışı içinde “doğru”, karşısında olduğu düşüncenin doğrusu içinde “yanlış” arar bir konuma geldi.
İşte bu ayrışma, bu kamplaşma ve bu birbirini öteleme durumu, yapılacak mahalli seçimler açısından tepe noktasına ulaşabilir.


çünkü…


İnsanların seçimde desteklediği partinin dışında bir parti ismi zikredenlere tahammülü kalmadı.

öyle bir hale geldi ki bu mesele…
Bu ülkeye dışarıdan müdahale edecek herhangi bir ülkeye, bir dış güce, herhangi bir mihraka gerek bile kalmadı.
Süreç insanları öylesine ayrıştırdı ve birbirini ötekileştirdi ki…
Eski fabrika ayarlarına dönemez isek…
Akalımızı başımıza toplayıp bu son derece tehlikeli sürece son vermez isek…
Ve…
Biz bu sürecin geriye dönülmez bir konuma gelmesi için aynı katkıyı vermeye devam eder isek…
Başkalarına hiç mi hiç gerek kalmayacak…


.....


Sadece sözler hoşumuza gitti.


 


Sonradan görme insanlar Maymun gibidir…
Maymun becerikliliği vardır onlarda…
Yukarıda görür insanlar onları hep.
Tırmanırken çevikliklerine hayranlık duyarsınız.
Ama doruğa çıktıklarında artık sadece ayıp yerleri görünür…
Bu tanımlama Balzac'a ait…
Hoşumuza gitti söyledikleri.
O yüzden köşemize aldık.
Bu sözü köşemize almamızın özel bir nedeni gerçekten yok.
özel birisi için gönderme falan da yapmıyoruz.
Yukarıda da söyledik.
Söz hoşumuza gitti.
çünkü…
Bu sözü doğru çıkartan pek çok olaya ve pek çok kişinin varlığına tanık olduk süreç içinde.
Eminiz bu sözleri okuyanların da aklına hemen birileri gelecektir.
Zira…
çevremizde çok sayıda sonradan görme insan var.
Becerikliler.
Son derece çevikler.
Bir anda tırmanıyorlar yukarılara.
İşte o anda çıkıyor foyaları ortaya.


 


.....


 


 


Kiralık ama herkese değil…


 


 


Mutlaka dikkatinizi çekiyordur.


Son günlerde işyerleri birbiri ardına kapanıyor.


Hem de içine önemli derecede masraf edilen işyerleri bunlar.


Kapanan işyerinin olduğu dükkânların üzerine ise yeniden “kiralık” levhaları asılıyor.


Eskiden olsa asılan sadece bu “Kiralık” tabelaları olurdu.


Şimdi “Kiralık” tabelalarının altına bir yazı daha konuluyor: “Kurumsal firmalara” yazısı.


Belli ki, kiralayan, işleri iyi gitmeyip, dükkanı kapatmak zorunda kalanlar, kiraları da ödememiş.


Dükkanını kiralayanlar belli ki, kiraladıkları işyerlerinden kira paralarını alamamış.


Böyle olmasa o “kurumsal firmalara” ibaresini niye koysun.


Niye böyle bir kriter belirlesin kendince…


Demek ki ekonomideki sıkıntıya bir eklenti daha geliyor…


İş yapmak istiyorsunuz ama dükkan kiralamanız zor…


Dükkânınız var ama kirayı ödeyeceğine inanmadığınız hiç kimseye vermiyorsunuz dükkânınızı “Boş kalsın daha iyi” diyorsunuz…


Ne diyelim?


İş giderek çığırından çıkmaya başladı galiba…


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi