
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YARGI TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ OLMALI
Türkiye, hiçte hak etmediği bir ortama doğru hızla sürükleniyor. Anayasanın tamamını değiştireceklerini söyleyen bir iktidar, bugün Anayasa değişiklileri ile hem ortamı gerdi, hem de devleti, 150 milyon TL zarara soktur. Üstelik Anayasa değişikliğinin referanduma sunulması ile birlikte, TBMM' deki tartışmalar, ülke geneline yayıldı. Ancak bu tartışmalarda, öne çıkan en önemli konu, Anayasa Mahkemesi ve HSYK' yla ilgili düzenlemelerle, hukukun üstünlüğü ve erkler ayrılığı gibi temel ilkeler. Bir kısım hukukçu değişikliği uygun bulurken, bu değişiklikleri doğru bulmayan hukukçular ise çoğunluktadır.
Nitekim YARSAV Başkanı Sayın Emine Ülker Tarhan, anayasa değişikliğiyle yargıçları seçmesinin önü açılan milletvekilleri hakkında 600 suç dosyası olduğunu belirterek, "Kriminal insanlar yargıç seçecek! Yargının, gücünü kırıp cumhuriyetle hesaplaşmak istiyorlar" sözleri, hukukun ve ülkenin geleceği açısından ciddi tespitlerdir.
Sayın Tarhan' ın, Türkiye'nin rutin dışı bir hukuksuzluğa alıştırılmaya, hukukun kendi hukukunu egemen kılmaya çalışanlarla kuşatılmaya çalışıldığını, aldıkları kararların siyasal iktidarın önünde bir engel olarak gösterildiğini, belirtmesi, hukukun geleceği açısında dikkate alınacak niteliktedir. Özelikle de Sayın Tahranın, yargının sürekli temel yasalarda yapılan değişikliklerle işlevsiz bırakıldığını, yargının gücünün kırılmaya çalışıldığını söyleyerek " Anayasa değişikliği paketinin tuzaklarla dolu olduğunu savunması " seçmen tarafından değerlendirilir mi bilinmez ama Türk halkı önerileri dikkate alarak hukuka mutlaka sahip çıkmak zorundadır.
Aslında Anayasa Mahkemesi ve HSYK' yla ilgili düzenlemelerde, gerçek hukukçuları, nicelik ve sayısal açıdan ilgilendirmiyor. Öz ve nitelik ilgilendiriyor. Mevcut değişiklikte de öz ve nitelikten rahatsızlardır. Ancak siyasiler, bu konular üzerinde durmadıkları gibi, meydanlardaki kişisel eleştirileri ile dikkat çekiyorlar.
En çok gündemde olan, hatta referandumun gerekçesi haline gelen, 12 Eylül Anayasası ve 15. maddesidir. Oysa Sayın SAMİ SELÇUK, Hiç kimse kendini aldatmasın. Bu değişiklik 12 Eylül'ü silmiyor, tasfiye etmiyor. Bu değişikliklerin içinde iyiler var, eksik olanlar var...12 Eylül 1982'de kapanmıştır. Boş laflar bunlar. "diyerek bir gerçeği ortaya koyarken seçmene de mesaj verdi.
Anayasa değişikliğinde, en tartışmalı alan "YARGI" dır. Ne yargı, ne de "HAYIRCILAR" Anayasa Mahkemesi, ne de HSYK' da oluşturulacak sayıya karşı değiller. Karşı oldukları konu, görev alacakların seçim şekli yanında, HSYK' nın, Adalet bakanı ve müsteşarının, inisiyatifinde olmasıdır.
Muhalefet, iktidarı kendilerine göre bir yargı düzeni kurmaya çalışmakla suçluyorlar. Hatta Başbakan Sayın ERDOĞAN' ın, kendisini yüce divandan kurtarmak için Yargıda düzenleme yaptıklarını iddia ediyorlar. Yargının kuşatılmak istendiğinden, hakim ve savcıların iktidarın kendi görüşüne yakın olan kimseler arasından seçileceğinden, yürütmenin yargının üzerinde etkin olmasına çalışıldığından bahsediyorlar. Seçmen bu iddiaları mutlaka dikkate almak gerğini de yapmak zorundadır. Çünkü yargı herkese lazımdır.
Doğrudur hukuk sistemimiz iyi işlemiyor ya da işletilmiyor. Yargı bağımsızlığından dem vuruluyor fakat hakimler, savcılar, çeşitli baskı unsurlarıyla sindirilmeye çalışılıyor. İnsanlar hukuki olaylara dahi kendi dünya pencerelerinden bakıp ona göre yorumlar yapabiliyor. Bu değişikliklerle, Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı 11'den17'ye çıkarılmaktadır. Yeni 6 üye, AKP'nin çoğunlukta olduğu, Meclis ve AKP'nin aday göstermiş olduğu mevcut Cumhurbaşkanı, tarafından atanacaktır. Zaten Anayasa Mahkemesi'ndeki 5 üye, mevcut Cumhurbaşkanı tarafından atanmıştır. Bu değişiklikle mevcut Mahkeme'nin 17 üyesinden 11'i, yani çoğunluğu, iktidar partisi tarafından atanmış olacaktır.
Bu tablo sayesinde iktidar, Türkiye'nin bütün il ve ilçelerindeki hakim ve savcıların atanması üzerinde, etki sağlayacaktır. En büyük endişe ise yargının ve yargı kararlarının siyasallaşacağıdır. Oysa demokrasi ile yönetilen ülkelerde, yargı, yasama ve yürütme bağımsız olmalıdır. Aksi her uygulama, yargıyı, yasama ve yürütmenin emrine verecektir. Bu durum hukuka ve demokrasiye aykırıdır.
CHP ve MHP, AKP' nin, Anayasa değişikliği ile üye sayısını artırarak
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu da ele geçireceğini iddia etmektedir. Bu yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı açısından hiçte hayra alamet değildir. Çünkü Kurul, Türkiye'deki tüm hakim ve savcıların atamalarını yapmaktadır. Yani AKP, HSYK' yı ele geçirerek tüm yargı sistemini kontrolü altına alacaktır. Bu da yargının siyasallaşması demektir. Siyalaşan kurumların durumu ise ortadadır.