
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR...
Terörist Abdullah Öcalan'ın, hapis cezasının infaz edildiği İmralı cezaevinde, "kötü muameleye maruz bırakıldığı" iddiaları üzerine, son günlerde, birçok kentte eylem düzenlendi Mersin DTP İl Örgütü tarafından "Demokratik Cumhuriyet Mitingi!" ve diğer illerdeki gelişmeler, dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de. Mitinge katılanlar, terör örgütü lehine sloganlar atıp, örgütün paçavralarını taşıdılar. Açılış konuşmaları ise Kürtçe olarak gerçekleştirilirken, etkinlik kapsamında sahne alan müzik grupları da şarkıları Kürtçe olarak seslendirdi. Burada konuşan DTP Eş Başkanı Emine Ayna, bölücü başına da "sayın" diye bahsederek, Abdullah Öcalan'ın, birçok Kürt'ün kendine lider olarak gördüğünü ve kendine rehber edindiğini söyledi. DTP' lileri isim vermeden uyaran ve "Aklınızı başınıza toplayın" diyen TBMM Meclis Başkanı Köksal Toptan'a da yanıt veren Ayna, "Asıl siz başınıza toplayın, ateşle oynuyorsunuz. Kürtler ile oynamayın" ifadesini kullandı. Adeta meydan okudu.
Aslında bu gösteriler, gelecek düşündükleri kalkışmaların bir provasıdır. Toplumda oluşacak tepkilere ve siyasi otoritenin, bu provalara karşı tavrına göre de ya artacak, ya da zamana bırakılacaktır. Ancak geçmişte, bu tür kalkışmaların sonuçları ortadadır.
Türk insanı, artık gerçekleri görmelidir. Siyasilerin, özellikle de liderlerin başlattığı, "ETNİK KİMLİK" tartışmaları, maalesef Türkiye'yi, karanlık bir tünele doğru hızla sürüklemeye başladı. Tehlikeli gidiş de hızlandı. Bu alanda herkese de görev düşüyor. Nitekim CİA eski başkanlarından George J. Tenet " NEREDE ÖNYARGI VE NFRETLE KARŞILAŞIRSAN KARŞILAŞ, MÜCADELE ET. NEREDE KAOS VARSA BİL Kİ ARKASINDA DİNSEL VE ETNİK BİR NEFRET VE ÖNYARGI VARDIR. "demiştir.
Bugün, etnik kimliği, bir sorun olarak ortaya atanlar, çözümü, "alt kimlik-üst kimlik" de görenler; Türkiye' yi bölmeye çalışanlar, ülkemizi bir kaosa sürüklediği gibi, Türk ve Kürtlere de ihanet içindedirler. Oysa birlikte, huzur ve refah içinde yaşamak isteniyorsa, George TENET' in söylediği gibi, insanımızı, tek yönlü nefret ve ön yargıda kurtarmak ve bu ortamı yaratacak tavır, davranış ve söylemlerden de uzak durmak gerekir.
Ayrıca ABD' nin, Büyük Ortadoğu Projesi'nde, "barış" ve "demokrasi" kavramları, kalkan yapılarak, Ortadoğu ülkelerinde, "böl, parçala, yönet ve sömür" felsefesinin, hayata geçirileceğini, Türkiye'nin de, bu senaryonun içinde yer aldığını, kamuoyu ile defalarca paylaşıldı.
Öte yandan ABD ve Avrupa Birliği' nin, 1975 Helsinki Sonuç Belgesi' nin, insan hakları, temel hak ve özgürlüklerini temel alan, 7.nci maddesine yönelik demokratikleşme gayretlerinin de, kandırmaca olduğu da hep söylendi. Ve ABD ve AB' nin, Helsinki Sonuç Belgesi ile ilgili istemleriyle de, Ortadoğu ülkelerinin parçalanmasına neden olacağı da, sürekli gündeme getirildi. Geçmişte bu yöntemle de, Sovyetler Birliği'nin savaşsız, işgalsiz ve müdahalesiz bir şekilde çökertildiğini, Yugoslavya'nın da aynı yöntemle, parçalandığını, Türkiye için de, aynı senaryonun geçerli olduğunu da hep ifade edildi.
Diğer yandan, " Türkiye Barışı Arıyor" başlıklı toplantının sonuç bildirgesinde de, "kamusal alanda Kürtçenin serbestçe kullanılabilmesi için, yasal ve hukuki düzenlemeler yapılmalı, 'çok dilli resmi hizmet ve siyasi faaliyet' serbestliği sağlanmalıdır. Kürt dili ve edebiyatının araştırılması ve geliştirilmesi ve eğitimi önündeki engeller kaldırılmalıdır." denilmiş, bu kesimler gerçek niyetleri de ortaya çıkmıştı.
TÜSİAD da, "iki kurucu millet, iki kurucu devlet" esasına yönelik, olarak "Türkler ve Kürtler" diye ayıran bir anayasa istemişti. Oysa TÜİSAD' ın önerdiği anayasa modeli, Tito dönemi Yugoslav' yasında uygulandı. Hazırlanan Anayasa, milli hassasiyetleri yok etti ve etnik milliyetçilik körüklendi. Sonuçta da binlerce insan, hayatını kaybetti ve Yugoslavya parçalandı.
Artık gerçekleri görme zamanı geldi de geçti. Kuzey Irak'ta, resmen olmasa da, bir Kürt Devleti kuruldu. Geriye dönüşte yok. Kurulan kukla devletin ve ülkemizde yaşanan etnik kutuplaşmaların arkasında, ABD ve AB var. Amaçları da bellidir. Bölgede güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Bunu sağlamak içinde, etnik ve mezhepsel kutuplaşmayı, sürekli körüklüyorlar. Bu tehlikeler karşısında, ülkemizin, bütünlüğünü güçlendirmenin yolu, duygusal tepkiler, öfkeler, hissi patlamalar, kutuplaşmalar, çatışmalar değildir. Aksine halkımızı ve genç kuşakları, kin ve nefretten kurtarmak gerekir. Yani ne yapılması gerekiyorsa, bir an önce yapılmalıdır. Aksi halde "YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR." Fatura da etnik köken gözetmeden, Türk halkına kesilir. Dış ve iç şer odakların da isteği bu değil midir?