
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YAŞAM BOYU EĞİTİM!
Eskişehir' de, ilan panolarında, "Yaşam Boyu Eğitim" sloganı yer aldı. Reklâma ne gerek duyuldu veya insanımız, bu tür eğitime niçin teşvik ediliyor, bilinmez ama yapılan işin, ne insanımıza, ne de ülkeye arzu edilen boyutta, yararı var. Çünkü yılardır, mektupla öğretim, TV ile eğitim, açık lise, açık öğretim fakültesi, gündemde oldu. Şimdi de TRT ile Anadolu Üniversitesi, "Yaşam Boyu Eğitim" sloganı ile eğitim literatürümüze bir yenisini ekledi.
Öte yandan projenin, "EĞİTİM" olarak halka sunulması da yanlıştır. Ayrıca yapılan iş "EĞİTİM" değil, "ÖĞRETİM" dir! Çünkü EĞİTİM, insanımızın, toplum yaşayışında, yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine, okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme demektir. Bunu, uzaktan öğretimle, vermek mümkün mü?
ÖĞRETİM ise belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisattır. Bir eğitim kurumunda, bir küme öğrenciye, belli dal, ya da konularda, bilgi vermedir. Bu da "Yaşam Boyu Eğitim Projesi" ile arzu edilen seviyede verilebilir mi?
Ayrıca "YAŞAM BOYU EĞİTİM" Projesi' nin, bir başarı gibi kamuoyuna sunulması, öğrenci sayısının, 2 milyon civarında olmasının, övgü meselesi yapılması da yanlıştır. Çünkü içinde yaşadığımız çağda üniversiteler, bünyelerindeki öğrenci sayısı ile değil, ürettikleri, BİLGİ, TEKNOLOJİ, PROJE ve çözdükleri ülke sorunları ile övgü alırlar. Ayrıca Açık Öğretim Fakültesi ve "YAŞAM BOYU EĞİTİM Projesi! devletin Eğitim-öğretim alanında yetersiz kaldığını da bir tescilidir. Çünkü Devlet, gençlerini ülkeye daha yararlı olmaları ve daha iyi hayat şartlarında yaşamlarını sürdürmeleri için, BİLGİ ve TEKNOLOJİ üreten, örgün eğitim yapan üniversitelerde, eğitim ve öğretim yapmasını sağlamak zorundadır.
Dikkat ediyoruz Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretin Fakültesi'ne veya yeni icat ettiği projeye, verdiği değeri, örgün öğretim yapan fakültelerine veya Ar-Ge çalışmalarına vermiyor. Oysa insanımız ve ülke açısından, örgün öğretim ve eğitim, özellikle de AR-GE çalışmaları, olmazsa olmaz konumdadır. Ayrıca ülke kalkınması ile de orantılıdır.
Öte yandan Üniversiteler, evrensel anlamda, "BİLGİ ve TEKNOLOJİ" üreten, ülke sorunlarına da çözüm bulan kurumlardır. Bugün, bırakın "Açık Öğretimi", büyük çoğunluğu, bu tanımdan uzaktır. Genelde, orta öğretimin işlevini veya tekrarını yapan kurumlardır.
Diğer yandan eğitim ve öğretim alanındaki uygulamadaki farklılıklar, aksaklıklar, toplumdaki sorunların ve kötülüklerin sebebidir. Çünkü her insanın, istisnasız gideceği yer okullardır. Burada, kişi nasıl yetişirse, hayata, yetiştiği açıdan bakacaktır. Ya alim, ya da zalim olacaktır. O nedenle de Eğitim öğretim alanındaki, hatanın geri dönüşü de yoktur.
Ayrıca ülkemizde, üniversiteler özerk değildir. Tek merkezden yönetilmektedir. Yönetimde, öğretim üyeleri ve öğrenciler, söz sahibi değildir. Bu nedenle de üniversitelerde, bilim ve düşünce özgürlüğü yeşeremedi. Üretken ve yaratıcı olmadılar. Sonuçta da üniversiteler, bilgi ve teknoloji üreten değil, bilgi transfer eden ve öğreten yerler oldu.
Elbette mektup ve TV ile yapılacak öğretimle, bazı insanımızı mutlu edebilirsiniz ama bitirdiği andan itibaren de hüsrana uğratırsınız. Çünkü mezunları, iş bulmada ciddi güçlükler yaşayacaktır. Hatta iş bulamadıkları için de ruhsal bunalıma girecekler, İş bulanlar ise nitelikli eğitim alamadıkları için, çalıştıkları sektörlerde istenen performansı gösteremeyecek, belki de çalıştıkları firma ve kurum/kuruluşlara zarar verecektir.
Türk halkı, artık gerçekleri görmelidir. Ülkemizde, hem kedilerine, hem de ülkeye yararlı bireyler, ancak örgün eğitim kurumlarında yetişir. Nitekim Büyük Önder ATATÜRK, " İlim ve teknikle ilgili teşebbüslerin faaliyet merkezi mekteptir. Bu sebeple lâzımdır... Mektep adını hep beraber hürmetle, saygıyla analım: Mektep genç beyinlere, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi bağımsızlığı öğretir... Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en doğru yolu belletir... Memleket ve milleti kurtarmağa çalışanların, aynı zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer çalışkan bilgin olmaları lâzımdır. Bunu temin eden mekteptir. " demiştir.
Anadolu Üniversitesi, bu tür öğretim faaliyetlerinde, neden ısrarcı veya bir beklentisi mi var, bilinmez ama uzaktan öğretimle, bilgi ve teknoloji üretmek veya ülke sorunlarına çözüm bulmak, özellikle de "EĞİTİM" yapmak mümkün değildir.
Şu bir gerçek ki, toplumun içerisinde, her türlü duruma karşı çözüm yollarının nasıl bulunabileceğinin öğrenildiği sistem, "EĞİTİM " sistemidir. Ailede kazanılmaya başlanan "EĞİTİM" yalnız okullarda değil, TOPLUM" da kazanılır. Dolayısıyla eğitim ve öğretim yeri olarak isimlendirilen "OKUL" eğitimin, ne manaya gelmesi açısından, son derecede önemlidir. O nedenle de mektupla ve TV ile "EĞİTİM" olmadığı gibi, arzu edilen" ÖĞRETİM" de gerçekleştirilemez ama ilgililer ve Anadolu Üniversitesi, hala bunun farkında değil.