1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yaşanan şu paranoya ya bakar mısınız?

CHP nin mahalli idarelerden sorumlu Genel başkan yardımcısı Gökhan Günaydın dün sabah Eskişehir'e gelmiş.
Daha doğrusu...
Gökhan Günaydın'ın Eskişehir'e geldiği ve Yılmaz Büyükerşen ile buluştuğu duyulmuş.
Bunun üzerine...
Özellikle, Odunpazarı aday adaylarının bazılarını bir telaş almış.
Başlamış telefon trafiği...
Gökhan Günaydın ile Yılmaz Büyükerşen'in nerede buluştuğuna dair aranmadık yer bırakılmamış.
Üstelik...
Gökhan Günaydın'ın Eskişehir'e gelip Yılmaz Büyükerşen ile buluştuğundan ne CHP il Başkanının,ne de ilçe başkan ve yöneticilerinin haberi varmış.
Sabahtan akşam saatlerine kadar sürmüş Gökhan Günaydın ile Büyükerşen'in nerede buluştukları.
Yer tespit edilemediği için, ne konuştukları da haliyle tespit edilememiş.
Bu arada yaşanan en ilginç olay ise, Odunpazarı aday adaylarından biri dün Genel başkan yardımcısı Gökhan Günaydın ile görüşmek için Ankara'ya gitmiş.
Parti binasında ki makamına görüşmek için gittiğinde ise kendisine "Gökhan bey Eskişehir'e gitti" cevabı verilmiş.
Kısacası...
Aday adayı Gökhan Günaydın ile Ankara'da görüşmek isterken, Gökhan Günaydın o saatte Eskişehir'de, kimsenin bulamadığı bir yerde Yılmaz Büyükerşen ile görüşüyormuş...
----------------------------
Biz anlattıklarımızdan sorumluyuz, anladıklarınızdan değil...
Uçsuz bucaksız bir ormanda azılı bir aslan yaşamaktadır. Ormandaki tüm hayvanlar, korku içindedirler. Böyle yaşamaktansa bir çare ararlar.
Düşünür, taşınır, aralarından bir heyet seçerek aslana gönderirler:
-"Ey ormanlar şahı aslan. Her gün içimizden birini yakalıyor, yiyorsun. Buna bir diyeceğimiz yok, fakat bu zahmet niye? Sen tahtında otur, biz, sana her gün içimizden birini yollarız, sen de rahatça yersin. Böylece, biz de sen de huzur içinde ömrümüzü geçiririz" derler.
Bu teklif aslanın hoşuna gider. Kabul eder. Artık her sabah bir hayvan aslana teslim olmaktadır.
Günlerden bir gün, sıra tavşana gelir, fakat o ağırdan alır.
Hayvanlar:
-"Eh ne yapalım, kısmet böyle. Çoğumuzun rahatı için birimizin ölmesi gerek. Haydi, vakit geçirmeden yola düş. Aslanı kızdırmayalım" derlerse de tavşan işi yavaştan alır, pek aldırmaz görünür. Hayvanlar telaş içindedirler. Nihayet yalvara yakara tavşanı yola düşürürler.
Tavşan, kayıtsız, seke oynaya aslanın huzuruna gelir ama vakit de bir hayli ilerlemiştir.
Açlıktan ateş püsküren aslan, kükrer;
-"Nerede kaldın, bu gecikmene sebep ne?"
Tavşan, yalancı bir telaşla terlerini siler, boynunu büker:
-"Aman efendim, ben saygıda kusur etmedim. Sabah erken yola çıktım ama diğer bir aslan yolumu kesti, elinden kurtuluncaya kadar neler çektiğimi bilemezsiniz!"
Aslanın öfkesi büsbütün başına vurur:
-"Kim bu küstah? Bu ormanda yalnız benim hükmüm geçer. Kimmiş o çabuk söyle?"
Tavşan durumdan memnun, hep öteki aslanı över, aslanın haysiyetine dokunur. Aslan dayanamaz:
-"Düş önüme göster bu alçağı" der.
Yola düşerler. Tavşan aslanı bir kuyunun başına getirir:
-"İşte sultanım, bu kuyunun içinde. Bakınız nasıl da kurulmuş."
Aslan, hırsla kuyunun içine bakar. Suda kendi aksini görür. Hırlamaya başlar, kuyudaki görüntüsü de hırlar.
Tavşan fırsatı kaçırmaz:
-"Görüyor musunuz efendim? Size nasıl da meydan okuyor!"
Aslan büsbütün hiddetlenir, gözleri döner.
-"Bir diyarda iki sultan olamaz, parçalamalıyım onu" der ve kuyuya atlar.
Her şey bitmiştir artık.
Tavşan yemyeşil çayırlarda seke seke hayvanlara kurtuluşu müjdeler.
Buradan çıkarılacak kıssadan hisse;
Gölgenizle bile kavga ederseniz, bir gün sonunuz aslan gibi olur Aslan olmanız bile sizi kurtaramaz.
Not: Kavga; günlük hayatta da, siyasette de,eğitim ve sporda da, kısacası hayatın her alanında iyi değildir.
Kavga ile yaşayıp,kavga ile varlığını sürdürenlerin sonu, ortaya zeki bir tavşanın çıkmasıyla er geç son bulur.
Bunu sadece bilin diye yazdık...
Birilerine mesaj olsun falan düşüncemiz yok.
Siz de okuyunca kendinizi fazla zorlamayın ne olur...
Bu yazının adresi falan yok...
Ama illa ki "Sen bunu mutlaka birileri için yazmışsın" diye inat ediyorsanız, o sizin bileceğiniz iş.
Çünkü... Biz anlattıklarımızdan sorumluyuz. Sizin anladıklarınızdan değil...
------------------------------
Kimsenin aklına dostluk gelmez...
Birisi;AK parti Büyükşehir belediye Başkanı...
Diğeri ise...
CHP eski İl başkanı...
Harun Karacan ile İsmet Süder bir yerde karşılaşıyorlar.
Fotoğrafta görüldüğü üzere birbirlerine sıkı sıkı sarılıyorlar.
Dışarıdan bakan, aylardır görüşmedi zanneder.
Belki de gerçekten öyledir, bilemiyoruz.
Ama...
Harun Karacan ile İsmet Süder'in birbirleri ile öteden beri dost olduklarını biliyoruz.
Fikirler ayrı olsa da, dostluklarının var olduğu bir gerçek.
Arkada da Türk İş Eskişehir temsilcisi Nejat Kılıç var.
Şimdi bu fotoğraf üzerine neler yazılır neler değil mi?
İhanetten tutun da menfaate kadar neler söylenir neler...
Ama...
Hiç kimsenin aklına dostluk gelmez.
Çükü; yapılan işin adı siyaset...
Ve siyaset bu tür fotoğrafları çok ama çok sever...
----------------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Yolculuğu sırasında çok susayan kovboy, rastladığı ilk bara kendini atar ve viskisini söyler. Barmen viskiyi masasına koymasıyla bir maymun koşarak gelir ve kuyruğunu viski bardağına sokup aynı hızla ortadan kaybolur. Duruma bir anlam veremez, çaresiz önündekini bir kenara itip bir viski daha söyler. Barmenin getirdiği viskiyi tam alacakken aynı maymun yine son sürat gelir, kuyruğunu viskiye daldırır koşarak kaçar. Kovboy sinirlenmeye başlar, o bardağı da sertçe kenara iter ve barmenden bir viski daha ister. Barmenin getirdiği yeni viskiye tam uzanırken, maymun bu kez şimşek gibi bir hızla gelir ve kuyruğunu viskiye sokup toz olur. Öfkeden kuduran kovboy:
- Bu ne biçim bar! Viskimi rezil eden şu maymun da neyin nesi böyle! diye barmene çemkirir. Barmen sakince omuz silker:
- Benim yapabileceğim bir şey yok, patron şu masada oturuyor isterseniz onunla konuşun.
İyice sinirli kovboy soluğu patronun yanında alır, olan biteni anlatır:
- Böyle rezalet olmaz, maymunun barda ne işi var!
Patron da diklenir:
- Böyle saçma bir şikayet duymadım! derken, bara kasabanın şerifi girer. Kovboy bir umutla şerife yönelir, durumu ona da anlatır:
- Daha çok viski satmak için herhalde eğitmiş bunlar maymunu!!diye barın sahibini şerife şikayet eder. Şerif biraz düşünür:
- İlk defa böyle bir şey duyuyorum! Dediğiniz gibi olsaydı önceden başka şikayetler de olurdu!
Kovboy iyice çaresizliğe düşüp, ne yapalım ne edelim derken, şerif :
- Ben bir kaç yıldır buradayım ama barın piyanisti, çocukluğundan beri burada çalışıyor, isterseniz ona danışın, onun mutlaka durumdan haberi vardır.
Artık susuzluğunu unutan kovboyun siniri de meraka dönüştüğü için barın bir köşesinde piyanosunu çalmakta olan piyaniste yaklaşır:
- Pardon!! Kuyruğunu viskiye sokup fırlayıp kaçan maymunu biliyor musunuz?
Piyanist başını kaldırıp, biraz düşünür: - Bilmiyorum! Ama biraz mırıldanırsanız çalabilirim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi