
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Yazık oluyor bu ülkenin gençlerine...
Sizin hiç mezun olduktan sonra, mezuniyet sevincini bile yaşayamadığınız oldu mu?
Hiç CV gönderdiğiniz firmalardan cevap beklediniz mi?
Gelen mailleri görünce heyecanlanıp, maillerin olumsuz olduğunu gördüğünüzde hayal kırıklıklarınıza bir yenisi daha eklendi mi?
Her gün 20-25 mail atıp, en az 4-5 kapıyı çaldınız mı siz?
çaldığınız kapılarda bırakın elinizdeki CV’yi, yüzünüze bile bakmadan “Yok kardeşim!” diye fırça üzerine fırça yediniz mi?
Siz, oradan buradan torpil yapsın diye bulunan insanların peşinde telef oldunuz mu hiç?
Hiç, size nazik davranıp sırf moralinizi bozmamak için “değerlendirelim. Sana haber veririz” dedikleri için beyhude bir umuda kapıldınız mı?
Siz acaba aldığınız eğitime ve edindiğiniz mesleğinize rağmen “Ne olsa yaparım” noktasına geldiniz mi acaba?
Hiç akşam eve geldiğinizde “haber var mı?” diye soran ailenizin önünde küçüldükçe küçüldünüz mü?
Siz sırf ailenizden harçlık almamak için eve kapandınız mı?
Belki çoğunuz bu allattıklarımızı yapmadı, yaşamadı.
Ancak…
Yukarıda anlattıklarımızın kat ve kat fazlasını her gün bizzat yaşayan binlerce, milyonlarca genç var…
Yazık oluyor bu ülkenin gençlerine…
üstelik, eğitimli, kendini yetiştirmiş ve donanımlı gençlerine…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Karabayın’ın interneti bir haftadır yapılmadı.
Karabayır’da yaklaşık bir haftadır internet yok.
Burada yaşayanlar sürekli Telekom’u arıyor.
Bir haftadır internet sorunu halledilemediği gibi Telekom “Sorun çözüldü” bilgisini veriyor.
Bölgede oturanlar artık bu durumdan yılmış vaziyette.
İnternete her ay yüklü miktarda para ödediklerini belirten sakinler ”İnternet paketini satmak için kapımızın önünden ayrılmayan kurum, böylesine bir arıza meydana geldiğinde ortalarda görülmüyor. İnternet artık en ihtiyaç duyulan hizmetlerden biri, Yokluğu büyük bir sıkıntıya neden oluyor. Kurumun, internet paketi starken gösterdiği ihtimamı, arıza çıktığında da göstermesi gerekiyor” diyorlar.
İnternetin olmaması gerçekten kötü bir durum…
Belki de 5 dakikada halledilecek olan arız anın bir hafta boyunca halledilemiyor olması daha da kötü.
En kötüsü de, arıza giderilmemesine rağmen “sorun çözüldü” diye bilgilendirmede bulunmak olsa gerek…
Umarız söz konusu kurum bu işi biran önce halleder.
Zira…
Kimsenin, karşılığını aldığı hizmeti verme konusunda kimseyi çıldırtma hakkı olmasa gerek…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Servet düşmanı değiliz ama…
Yoksul köylü ölmüştü, gözlerini açınca cennetin kapısında buldu kendini. Bir de zengin adam bekliyordu sırada. Bir melek geldi, açtı cennetin kapısını altın anahtarıyla. önce zengin girdi içeri, bir bando sesi duyuldu ansızın kapının arkasından. Marşlar çalındı, şarkılar söylendi, sevinç çığlıkları attı cennettekiler. Kapı yine açıldı, sesler kesilince, köylü içeri girdi. Bir melek karşıladı onu,
“Hoş geldin köylü kardeş,” dedi sadece.
Hani, nerede bando? Neden söylenmiyor marşlar? Melekler neden dans etmiyor? “Ne biçim iş bu?” diye bağırdı köylü.
“Zengin adam girince içeriye şarkılar söylediniz, çalgılar çalarak karşıladınız onu. Ben yoksulum gerçi, ama dünyada kalmadı mı yoksulluğum? Herkes eşit değil midir cennette?”
“Eşittir,” dedi melek.
“Zengin de bir bizim için, yoksul da. Yalnız unutma köylü kardeş, her gün yüzlerce yoksul gelir cennete, ama zengin dediğin yüz yılda bir gelir”
Başlıkta da belirttik.
Servet düşmanı asla değiliz.
Ama bu hikayeyi de çok severiz…
....................................
Aynı gemideyiz lafı boş laf değil…
Suriye’den ailesini ve canını zor kurtarıp, kendisini Türkiye’ye atan biri anlatıyor.
-“Benim Suriye’de ayakkabı fabrikam vardı. Yüzlerce işçi çalışıyordu. Ailemizin 4 tane son model otomobili, yüzme havuzlu villamız, bankada da yüklü miktarda param vardı. Yeni yatırımlar yapmış, işi büyütmüştüm. Karada ölüm yoktu benim için. Ama kara bildiğiniz öldüm. Her şey bir gecede oldu. Bir gecede her şeyimizi bırakıp, yanımıza alabildiğimiz eşyalarla Türkiye’ye kendimizi zor atabildik. Ne var ne yoksa gitti. Duyduğuma göre fabrika İŞİD’in karakolu olmuş. Yine de yaşadığımıza seviniyoruz”
Diyeceğimiz o ki, hiç kimse “Benim tuzum kuru” diye düşünmesin…
Bakın! Bir gecede neler oluyor.
“Aynı gemideyiz” lafı hikaye değil. Gerçeğin ta kendisi…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Biraz da gülmek lazım
Bir deniz yolculuğu sırasında, korkunç bir fırtına kopar ve gemi batar. Kazadan sadece bizim Temel, bir İngiliz ve bir Alman kurtulur. Issız bir adaya çıkarlar. Günlerden bir gün iyi huylu bir deniz perisi gelip;
– ‘Uzun zamandır sizleri izliyorum. Geminiz battıktan sonra burada çok acı çektiniz. İsteyin benden, ne isterseniz.’ der. İngiliz:
– ‘N’olur beni İngiltere’ye gönder, der. İngiliz hoop Londraya gitmiş. Alman:
– Beni de Almanya’ya lütfen, demiş. Alman hoop Berlin’e. Sıra Temel’e gelmiş. Temel, düşünmüş taşınmış ve en sonunda dileğini söylemiş:
– O İngiluz ile Alman uşakları çok özledum. Onları yanıma getir!