1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yeni Eskişehir, Eski Eskişehir...

 


 


 


 


Eskişehir’in son yıllarda gösterdiği şekilsel değişim övgüyü hak ediyor.


Zaten bu değişim hem şehirde yaşayanların büyük bir bölümü hem de şehre dışarıdan gelenlerin neredeyse tamamı tarafından ifade ediliyor.


Her ne kadar şehrin yaşadığı değişim memnuniyet verici olsa da eski Eskişehir’e dair anılarda klan bazı mekansal değerleri özlüyor insan…


Yenilenmiş Eskişehir’de o eski mekanları geri getirmek zaten mümkün değil.


Aslına bakarsanız buna gerek de yok.


Ancak…


öyle yerler var ki anılarda yer kaplayan, insan “Bu yerlerde hiç olmazsa o eskiyi çağrıştıracak bir şeyler yapılabilir” diye düşünüyor.


örneğin:


O eski Bademlik yeniden gelmez ama o bölge badem ağaçlarıyla pekala donatılabilir…


Eski Vişnelik’i geri getirmek elbette mümkün değil ama boş bulunan her yere hem eskiyi hatırlatma hem de taşıdığı isimle uyum sağlayacak şekilde, boş bulunan her yere vişne ağaçları dikilebilir.


Kanlı Kavak yeni haliyle daha güzel olsa da Kavak ağaçları yine buralarda yer alabilir mesela.


Elmalı mevkii, ismine uygun bir şekilde elma ağaçlarıyla donatılabilir.


Bahçelievler’de, bahçeli evlerin yüksek binalara karşı direnmesi sağlanabilir örneğin…


Söğütönü’nde daha çok Söğüt, Akarbaşı’nda akan bir su figürü yer alabilir…


Sonuç olarak…


Bu şehrin bir geçmişi, o geçmiş içinde yer alan hafızası ve şehirde yaşayanların anıları var.


Bunlara bir şekilde sahip çıkılması lazım…


Geçmişteki o halleri bire bir olmayacağına göre, hiç olmazsa o hafızayı isimleriyle pekişecek şekilde muhafaza edebilecek dokunuşlar yapılabilir.


Size bir şey söyleyeyim mi?


çok da güzel olur…


Harika olur…


Hatta…


Eskiyi bizzat içinde yaşatan yeni şehir böyle olur…


 


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


 


Bir zamanlar “Kesinlikle geçmem” deniyordu, şimdi de “Kesinlikle gitmem” deniyor.


 


AK Parti’nin kuruluş öncesi sürecini çok iyi hatırlıyoruz.


Milli Görüş’den olduğunu bildiğimiz pek çok isme “Yeni kurulacak olan partiye geçiyor musun?” diye sorardık.


Emin olun hiçbirinden “Evet. Geçeceğim” cevabı aldığımızı hatırlamıyoruz.


Tam tersi.


Soruyu sorduğumuz her isimden “Kesinlikle geçmem. Bu benim gönül verdiğim davaya ve düşünceye ihanet olur” cevabını aldığımızı çok iyi hatırlıyoruz.


Bir süre sonra “kesinlikle geçmem” diyenlerin pek çoğunu AK Parti içinde, üstelik hararetli bir şekilde AK parti’den aday olmak isterken bulduk.


“Davaya ihanet etmem” cevabı verenlerin, “Artık Milli Görüş gömleğini çıkarttık” dediğini kulaklarımızda duyduk.


Bugün de durum o yıllardan farklı değil sanki…


AK Parti içinden çıkacak 2 yeni parti gündemde.


Parti içinden hiç kimse yeni kurulacak olan partilere geçeceğini söylemiyor.


üstelik…


-“Böyle bir şey yapmam davaya ihanet olur” falan diyor.


çok büyük konuşmuş olmayalım ama bunu söyleyenleri ileride hatırlamak için bir yerlere yazmak  lazım…


Zira…


Tıpkı “kurulacak AK Parti’ye kesinlikle geçmem” diyen ve geçenler gibi, “Kesinlikle AK Parti’den gitmem” diyenleri de göreceğiz sanki…


üstelik…


Bu isimlerden bazılarının aynı isimler olma ihtimalleri bile olacak gibi…


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


CHP içinden iki farklı reaksiyon var…


 


Kılıçdaroğlu, partisinin belediye başkanlarını “Başkanı olduğunuz belediyelerde birinci derece yakınlarınıza görev vermeyin” diye uyardı.


Ardından CHP hemen, yerel yöneticilerin birinci drece yakınlarını belediyelerde görevlendirmemeleri için kanun teklifi hazırlığına başladı.


Bunlar olurken, yakın akrabalarını işe alan CHP’li belediye başkanları özellikle sosyal medya üzerinden ifşa edilmeye başlandı.


Oğlunu özel kalem müdürü yapan, kardeşini müdür atayan, kızını şirket yönetimlerine getiren ve belediye başkanlığı dışında belediye iştiraklerinden de maaş alan CHP’li belediye başkanlarının isimlere sırayla açıklanır hale geldi.


Bunun üzerine…


CHP’li bazı belediye başkanları, belediye kadrolarına atadıkları yakınlarının atamalarını kaldırdı.


Bazıları ise “Bana mısın” bile demeyerek, yakın akrabaları ile çalışmayı sürdürdü.


Her şey bir yana, bu konuda dikkat çekmek istediğimiz bir husus var...


Yakınlarını belediyelerde görevlendiren CHP’li belediye başkanlarını sosyal medya üzerinden ifşa edenlere karşı, özellikle CHP içinden gelen iki farklı reaksiyon var…


Bir grup CHP’li “Hepsini ifşa edin! Bu kepazelik son bulsun. Bu tür uyarılar partimizi yıpratmaz. Tam tersine, gereği yapıldığı takdirde güçlendirir. Bu parti kir tutmamalı.” Diye düşünüyor…


Başka bir grup CHP’li ise “İktidar cenahında yapılan onca pisliğe rağmen CHP içinde yaşanan olayları gündeme getirmek ve CHP’yi rezil etmek doğru değil. Ne olmuş yanı belediye başkanı bir-iki yakınını belediyeye aldıysa? Adam damadını bakan yapıyor. Bakan tüm yakınlarını devlet kurumlarına yerleştiriyor. Onları kimse eleştirmiyor ” diye bakıyor meseleye.


 Bana göre doğru olan ilk grupta olanların ortaya koymuş olduğu düşünce…


Zira…


Bir şeyin doğru ya da yanlış olduğuna, yapana bakılarak karar verilmez, verilmemeli.


Dahası…


Kimsenin “Benim haksızım, hukuksuzum, usulsüzüm daha iyidir” deme hakkı da olmamalı…


O yüzden, partisinin belediye başkanı da olsa, yaptığı yanlışların ifşa edilmesini destekleyenlerin, işin doğrusunu yaptıklarını düşünüyorum.


İkinci grupta olanlar ve meseleyi gayet doğal bularak “ne olmuş ki iki akrabasını belediyeye almışsa” diye bakanlar ise bende biraz “AKP şakşakçıları ile CHP şakşakçıları arasında hiçbir fark yok” düşüncesi yaratıyor…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM


 


Bir grup İngiliz, Amerikan ve Türk gemiyle yolculuk ediyorlarmış. Birden şiddetli bir fırtına kopmuş. Geminin batacağını anlayan kaptan hemen yolculara koşup gemiyi boşaltmalarını istemiş. Fakat kimse buna inanmayarak kendini denize atmayı kabul etmemiş. 
Bir süre sonra bütün yolcuların ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gören kaptan hemen bir tayfasını çağırmış. 'Git bir de sen dene onları gemiden atlamaya ikna etmeyi' demiş.
Tayfa gitmiş ve kısa bir süre sonra geri dönmüş. Kaptan merakla sormuş: 
-Eee,noldu? 
-Hepsi atladılar efendim. 
Kaptan çok şaşırmış: 
-Nasıl olur, daha demin kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Ne dedin onlara? 
-çok kolay. İngilizlere 'Sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir gemide olmamalılar' dedim. 
Amerikalılara deniz suyunun insan vücudu için çok faydalı olduğunu söyledim.
-Peki ya Türklere ne dedin? 
-Onlara da 'Denize girmek yasak! ' dedim.


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi