
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YKS ÇÖZÜM DEĞİLDİR
üniversite sınavından sonra, sınavla ilgili görüşler geldi. Ancak bir okuyucumuzun “ … 20 yıldır üç çocuk okuttum. Birisi de devam ediyor. Bu süre zarfında yapılan değişikliklerden şahsım da etkiledi. Her yıl başka bir yöntem, veliler olarak biz de şaşırdık. . “ sözleri ile bir gerçeği paylaştı.
ülkemizin, eğitim-öğretim alanında, sürekli ve kalıcı bir eğitim sistem ve programları olmadı. Her gelen siyasi iktidar, sistem ve programları, kendi görüş ve düşüncesi doğrultusunda değiştirdi. Yani siyasi otoriteler, eğitim-öğretim çalışmalarını, yaz-boz tahtasına dönüştürdüler.
. Nitekim AKP iktidarının, Milli Eğitim Bakanlarından, Sayın Nabi Avcı, Antalya’da düzenlenen, Türkiye özel Okullar Birliği, 14. Eğitim Sempozyum’da, gerek yaş, gerek meslek, gerek cinsiyet, gerek bilgiler itibariyle, eğitim dünyasının, tam bir yazboz tahtası olduğunu belirtmişti.
Fatura ise, geleceğimizi teslim edeceğimiz çocuklarımıza çıkartıldı.
ülkemizde her gelen siyasi iktidarlar, eğitim- öğretim alanında köklü değişiklikler yaptı! Ancak getirilen sistemler çağdaş eğitim normlarını taşamadığı ve altyapı da olmadığı için, eğitim-öğretim alanında, görevli, yönetici, öğretmen, veli, en önemlisi de öğrencilerimiz, uygulanmada, ciddi problemlerle karşı karşıya kaldı.
Ayrıca Türkiye’de, pek çok “Eğitim Şurası” ve “ Eğitim kurultayı” yapıldı. Eğitim ve öğretim çalışmaları ile ilgili, pek çok öneri ve eleştiri getirildi. Hatta projeler üretildi. önemli kararlar alındı. Ancak hiçbiri sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı, bir şekilde gündemde kalmadı. Sonuçta da eğitimde arzu etmediğimiz gelişmeler oldu.
ülkemizde, üniversiteye giriş için yapılan sınavlarda, pek çok sorun yaşanmaktadır. çünkü üniversiteye girişteki kitle, heterojen bir kitledir. Sınava girenler arasında, fen lisesi, Anadolu, klasik ve meslek lisesi mezunları var, Bu okullardan, mezun olanları, tek bir sınavla, adil ve doğru bir biçimde, değerlendirmek ve yerleştirmek haksızlıktır.
üniversiteye giriş sorununun, bir de sosyal yanı vardır. Anayasa'daki eşitlik ilkelerine karşın, girişte, çok çeşitli şekillerde, fırsat eşitsizliği yatmaktadır. üniversiteye girişte, fırsat eşitsizliğini, öğrenci ailesinin gelir grubu, özel kurs, görüp görmemesi, bitirdiği okul türü, sürekli kaldığı yerin, kentte veya kırda olması gibi, çeşitli faktörler neden olmaktadır.
Diğer bir yanlışlıkta, sistemi değiştirmek yerine, kontenjanları artırma felsefesidir. Nüfus artışının, hızlı olduğu ülkemizde, işgücü planlaması olmadığı ve eğitim sitemi içinde çözüm bulunmadığı sürece, ne kadar üniversite açılırsa açılsın, talebi karşılamak mümkün olmayacaktır. ülkemizde, 81ile üniversite kuruldu, değişen hiçbir şey olmadığı gibi, kalite daha da düştü.
Türkiye’ de, çözüm YSK’ değildir. ülkemiz de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, yükseköğretime girişi, eğitim sistemi içinde çözmek zorundadır. çünkü üniversiteye hazırlık da, sınav anında ve sınav sonrası yaşanan stres ve adaletsizlikler, insanımızın ruh sağlığını bozuyor. Pek çok insanımızı da hayatın başında, yaşamdan uzaklaştırıyor.
Ayrıca ebeveynler, çocukları daha henüz çok küçükken, onların daha iyi bir gelecek kurabilmesi adına, kendi donanım ve imkânları çerçevesinde bir uğraşı içerisine giriyorlar. Ancak ebeveynler, zihinlerindeki çocuk projelerini tamamlamaya çalışmak yerine, çocuklarının kendilerini gerçekleştirecekleri, iş alanları yönünde, çocuklarına destek olmalı.
Nitekim gelişmiş ülkelerde, çocukların eğilim ve ilgi alanlarını belirleyip onları yönlendirme işine, devlet de pedagog ve uzmanları ile bilfiil eşlik etmektedir. ülkemizde de çocuklarımıza, bu imkân sağlanmalıdır. Ayrıca insanlar, hayatta ne iş yaparsan yapsın tutku ve severek yapmalıdır. çünkü insanımız, ilgi duyduğu “işte başarılı, olur ve mutlu yaşarlar
Dünyada, özellikle Batı ülkelerinde, insan kaynaklarının, temel fonksiyonlarından biri olan “İş Gücü Planlaması”, henüz ülkemizde, pek yaygın değil. Oysa ki, global anlamda tanımlanmış, Stratejik İş Gücü Planlaması, diğer tüm süreçlerinden, ayrı bir fonksiyon tarafından yönetilen, tüm süreçleri besleyen bir ana süreçtir.
Eğitimde, insan gücü planlaması, özellikle nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi ve ihtiyaç açıklarının kapatılması için, uzun dönemli, programların yapılmasını gerektirir. Ancak ülkemizde, nitelikli insan gücü gereksinimlerini karşılamak üzere, alınacak önlemlerde, uzun dönemde sürekli, kalıcı bir strateji olmadı.
İnsan gücü planlaması, eğitim sistemine de yön verme durumundadır. Eğitimin sosyal hedefleri yanında, ekonomik hedeflerinin saptanmasında, ülkemizin, insan gücü gereksinimlerinin belirlenmesinde, önemli bir rol oynamaktadır. O nedenle de uzun dönemdeki eğitim sistemi içinde, insan gücü gereksinimlerinin planlaması, bugün üniversitelere girişte, meydana gelen sorunların, büyük bir kısmını da ortadan kaldıracaktır.