1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Yöneticiler ve yönettiğini zannedenler

İyi bir yönetici nasıl olmalı? Tarifi yapılırken genelde şu 10 kriterden söz edilir.
Bu 10 kriteri üzerinde barındırmayanların Şirket ve Devlet yönetiminde başarılı olamayacağından bahsedilir.
Söz konusu 10 kriter ise sırasıyla şu şekilde sunulur:

1. Objektif Olmak
İyi bir yönetici, her durumda, herkese karşı eşit uzaklıkta olabilmeli, objektiflik ve tarafsızlığını koruyabilmelidir.

2. Analitik düşünme
Yönetici, çalışanlardan bir işin yapılmasını isterken ya da çalışmalar sırasında bir sorunla karşı karşıya kaldığı zaman, konunun tüm kollarını hem kendi içinde, hem de bütünle bağlantılı olarak incelemeli, parçaların birbirine etkilerini görebilmelidir.

3. Doğru ifade yeteneği
İyi bir yöneticinin kendini doğru ve rahat ifade edebilmesi çok önemli. Üzerinde çalışılacak iş konusundaki beklentilerini, çalışanlardan hangi noktaları yapmalarını istediğini doğru ve net olarak ifade edebilmelidir ki, geri dönüşlerde problem yaşanmasın.

4. Kontrolü kaybetmemek
İyi bir yönetici, koşullar ne olursa olsun, durumu kontrol altında tutabilmelidir. Çalışmaların ve ekibin başarısını olumsuz yönde etkileyecek her türlü kriz ya da beklenmedik durum karşısında soğukkanlı olmalı, ekibi rahatlıkla toparlayabilmelidir.

5. Öngörü yeteneği ve B Planı
Her zaman en azından birkaç adım sonrasını görebilmeli, olasılıkları değerlendirmeli ve bir B planı bulundurmalıdır. Mutlak başarıya ulaşmak ve çalışanların güvenini yitirmemek için, herkesin telaşa kapıldığı anda bir B planı çıkarmak, herkesin gözünde prestijinizi artıracaktır.

6.Kendi hatalarını açıklıkla üstlenebilmeli
Yöneticiler de hata yapar. Yaptığı hatayı yüreklilikle üstlenebilen ve bunu kısa sürede düzelten yöneticinin bu davranışı, yaptığı hatanın yarattığı etkiyi azaltacak ve yöneticinin saygınlığını korumasını sağlayacaktır.

7. Ekibinin başarılarını ödüllendirmeli
Elde edilen başarılar, sadece yöneticinin değil, aynı zamanda ona bağlı çalışan ekibin emeğinin bir eseridir. Başarının sürekliliğini sağlamanın yolu, ekibi doğru motive etmekten, motivasyonu sağlamanın yolu da, başarıları takdir etmekten geçer. Başarıların devamlılığını sağlayabilmek için, iyi bir yöneticinin yapması gereken, ekibinin başarılarını ödüllendirmektir.

8. Ekibin birlik ve devamlılığını korumalı
Bir yöneticinin başarısı, ekibin birlik bütünlüğünden de anlaşılıyor. Ekip sürekli mutsuzsa, o ekipteki çalışan sirkülasyonu normalden fazlaysa ve ayrılış gerekçeleri hep yönetim kaynaklıysa, çıkan işler ne denli başarılı olursa olsun, bu başarıda süreklilik ve ilerleme sağlanamaz.

9.Yeniliklere açık olmalı
İyi bir yönetici olmak, yenilikleri ve gelişmeleri devamlı takip etmeyi ve gerektiğinde geleneksel bilgi ve alışkanlıklardan uzaklaşmayı gerektirir. Teknoloji gelişiyor, dünya değişiyor. Şirket yönetimleri geleneksel anlayıştan uzaklaşıyor, yerini modern yönetim tekniklerine bırakıyor. İyi bir yönetici, iş dünyasının yeniliklerine açık olmalı, hızlı öğrenmeli ve uygulamaya koyabilmelidir.

10. İşleri takip ve kontrol etmeli
Yöneticilik, talimatları verip kontrolü tamamıyla ekibe bırakmak değildir. Elbette çalışmalarını rahatça yürütebilmeleri için sürekli müdahale etmemek gerekir. Fakat önceden belirlenen aşamalarda çalışmayı kontrol etmek, değerlendirmeleri yapmak, hem ekibin takibi hem de çalışmada yaşanacak olası bir problemin erken tespit edilip düzeltilebilmesi adına gereklidir.
Şimdi:
Bu 10 kriteri okuduktan sonra mahallenizin muhtarından başlayıp, çalıştığınız şirketin yönetiminde bulunanlara, hatta üye olduğunuz dernek ve Odaların yöneticilerinden tutun da, Devleti yöneten Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanına kadar aklınıza gelen her yöneticiyi bir süzgecinizden geçirin bakalım.
Hangisi bu kriternlere uyuyor?
Hangisi bu kriterlerden yoksun bir şekilde yönettiğini zannediyor?
Hadi bakalım!
----------------------------------
He valla... Aynen öyle...
Eskişehir'in İstanbul'a karşılıklı uçak seferleri vardı.
Hem de haftada 9 sefer yapılıyordu.
Sefer saatlerini bir türlü ayarlayamadılar.
İstanbul'da inecek havaalanını da bir türlü doğru dürüst tespit edemediler.
Eskişehirliler çok basit bir sistem önerdi.
-"Eskişehir'den sabah kalkan uçak Atatürk hava limanına insin, aynı uçak gece saatlerinde Eskişehir'e gelsin."
Yapacakları sadece buydu.
Ama yapmadılar.
Eskişehir'den uçakla gidenlerin, ancak ertesi gün dönebilecekleri şekilde yaptılar seferleri.
Kimse gitmedi tabii.
Bu kez "yolcu yok. Zarar ediyoruz" gerekçesiyle haftanın iki gününe düşürdüler seferleri.
Küçük uçaklar Atatürk hava limanına inemediği için Sabiha Gökçen'e indirdiler.
Durdum böyle olunca da Uçak tercih edenlerin sayısı iyice azaldı.
Sonunda da Uçak seferlerini tamamen kaldırdılar.
Halbuki...
Hem sefer saatleri Eskişehirlilerin istediği gibi düzenlenmiş olsa, hem de uçaklar İstanbul'da Atatürk hava limanına inmiş olsaydı, Eskişehirliler uçak seferlerinden fazlasıyla yararlanacaktı.
Ama yapmadılar.
Şimdi Türk Hava Yolları yeni bir slogan bulmuş.
Diyor ki sloganında:
-"Türkiye'de uçmadığımız tek bir yer kalsa, Dünyada en çok noktaya uçmuşuz, ne fayda"
Eskişehirliler olarak aslında biz de aynı şeyi söylüyoruz Türk Hava Yolları'na...
-"Dünyada en çok noktaya uçmuşsunuz ne fayda, Eskişehir'den uçuş seferlerini kaldırdınız ya...
---------------------------------
Şu siyaseti resmi kurum salonlarına
sokmayın diyorduk ya yıllardır...
-"Devletin kurumlarına ait siyasi içerikli toplantılar yapılmasına izin vermeyin" dedik yıllarca.
Dinletemedik kendimizi.
Zira bu yanlıştı.
Belediyelere ait toplantı salonları ile resmi kurumların dinlenme tesislerinde yapılan siyasi toplantılarının hoş bir algı yaratmadığını söyledik ısrarla.
-"Bu tür salonlar Sivil toplum Kuruluşlarına kapanırken, siyasi partilere ardına kadar açılıyor. Sivil toplum örgütleri toplantı yapacak yer bulamazken, aynı salonlar istek siyasi partiler tarafından yapılınca hemen verilebiliyor. Halbuki siyasi Partiler parasını verip her türlü salonu rahatlıkla tutabilir. Ama sivil toplum örgütleri ve gönüllü kuruluşların böyle bir imkanı yok. Bu tür salonlarınızı verecekseniz, bu gönüllü çalışan kuruluşlara verin ki yönetimde onların da katkısı olsun" dedik.
Kimse dinlemedi.
Bu yüzden...
Öğretmenevi'nden tutun da belediyelere ve diğer kamu kuruluşlarının toplantı solanlarına kadar aklınıza gelebilecek her yerde parti toplantıları yapıldı resmen.
Gönüllü kuruluşlar ise asla yararlanamadı bu salonlardan.
Önceki gün öğrendik.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım kurt, İki Eylül caddesi üzerinde bulunan ve Belediyeye ait olan Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi salonunu Mahalle Meclislerine tahsis etmiş.
Mahalle meclislerinin Belediye yönetimine katkı sağlamak ve ürettiği projeleri Belediye'ye sunmak amacıyla bu merkezi kullanabileceğini söylemiş.
Bize göre olumlu bir karar bu.
Daha doğrusu yıllardır söyleye söyleye dilimizde tüy bitmesine neden olan bir meseleydi.
Bu kararından dolayı kutlarız Odunpazarı Belediye Başkanını.
Tabii...
Arada sırada da olsa partisine tahsis etmediği sürece...
-------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Kimyacının biri Karadeniz kıyılarında yürürken denizin diğer tarafına geçmek istemiş. Bir kayıkçıya rast gelmiş. Yolda giderken konuşmaya başlamışlar. Kimyacı sormuş:
- Sen okuma yazma bilir misin? demiş kayıkçıya.
Kayıkçı :
- Bilirim, diye cevap vermiş.
Kimyacı sormuş:
- Sen Avagadroyu bilir misin?
Kayıkçı bilmem diye cevap verince kimyacı:
- Senin hayatının %14'ü gitti.

Tam bu sırada fırtına çıkmış. Deniz kabardıkça kabarmış. Koca dalgalar kayığı alıp götürüyormuş. Kayıkçı sormuş:
- Sen yüzme bilir misin?
Kimyacı:
–Bilmem , ben daha önce hiç yüzmedim ki.
Kayıkçı bunun üzerine:
- İşte şimdi senin hayatının tamamı gitti. Az sonra boğulacaksın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi