7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

YUNUS EMRE HAFTASINA BAKIŞ-2

Gönlümüz yine Yunus Emre'yle hasbihal etmenin sevdasıyla yanıp tutuşmaktadır:
Kılıçların kabzasında kazılıydı Oğuz Han'ın fetih mührü
Ve müjdesi yazılıydı güneş vurdukça alınlara
Bir göç hevesi yürük bir tay gibi eşinip duruyordu
Gözler uzakları dağların ardını arıyordu merak edip
Ve her yol heyecan artırıyordu bir kavuşma isteğinin
Yollar aşıyordu yüce dağların doruğundan enginlere
Alnı akıtmalı atların nallarından çıngılar saçıp dört yana
Toz koparan küheylanlar ile göçüp geldiniz

Güneşi ellerine alıp aşk ile yürüdü erenler ağızlarında Hû
Aydınlanma zamanıdır Oğuz ilinde en ücra köşeleri

Aşk ,gönülde tecelli eder. Gönül onunla zenginleşir. Aşk, bütün evrenin yaradılış sebebidir. Beşeri aşkın, basamaklarından çıkılarak ilahi aşka ulaşılır. ''Leyli Leyli'' diyen dil, ''Mevla Mevla'' nidaları ile gerçek olan aşkı bulur. Aşk, insanın yaradılışından getirdiği bir duygudur ki, mekanı gönüldür.
Aşk, cemali ruh ile celali nefsi terbiye ederek kemal ulaşmaktır gönül yurdunda. Aşk, bir kaygının dışa vurumudur, ulu hasretlerin diğer adıdır. Aşk, bilen insanın sorumluluğu, paylaşmanın ilk adımıdır. Aşk, zorluğun mengenesinde bir kanatlanıştır, insanın yürek ürperişleriyle sonsuzluğa uyanmasıdır. Aşk, tan ağartısıdır, gün ortası aydınlıktır. Aşk, acısına kırağı düşen sevdalıların uğunup ağlamasının hüzzamdan tutanağıdır. Aşk, çıvgın fırtınalar ortasında asude baharların yeşermesidir. Ve giydirilen ateşten gömleğe dayanma gücünün sınanmasıdır.
İnsan, gönül kırmak yerine gönül yapmayı ,gönül fethetmeyi tercih ederek, hem Hak rızasını kazanacak hem de iç dünyasındaki hazineleri keşfetmiş olacaktır. İnsanı değerli kılan içindeki gönül cevheridir. Onu kaybedenler, yitiğini bilmeyenler ve kendini tanımayanlardır. İşte Yunus Emre, bu güzelliklere ulaşmanın peşindedir.
İnsan kendini ve hakkı mutlaka bilmelidir : Aynı zamanda Yunus Emre'nin bir diğer hedefi ise, insanın ilk önce kendisi bilmesini ve tanımasını istemesidir. Bütün ilimlerin buna yönelik olmasın ister. Kişi gerçek olgunluğa, insan-ı kamil olmaya kendini tanımakla ulaşır:
''İlim ilim bilmektir, ilim; kendini bilmektir.
Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır
Okumaktan ma'ni ne kişi Hakk'ı bilmektir.
Çün okudun bilmezsin ha bir kuru emektir.''
Yunus Emre'nin bilgi kaynağı, İslam ve İslam ile hemhal olmuş yüksek Türk kültürüdür. Türk halkı, Yunus Emre'yi her zaman içlerinden birisi olarak görmüştür. Bu durum Yunusla ilgili menkıbelere de yansımıştır: "Genç Yunus Emre sık sık Mevlâna'nın yanına gider, bir zaman kaldıktan sonra geri döneceği zaman Mevlâna onu kale kapısına kadar giderek uğurlarmış. Mevlâna'nın müritleri, bu duruma şaşıp kalırlarmış. Bir gün sessizliği bozarak, Mevlâna'ya bunun sebebini sormuşlar. Mevlana da, "İlahi menzillerin hangisine çıktımsa, bir Türkmen kocasının izini önümde buldum. Onu geçemedim." demiş.Bazı yazarlar bu menkıbeyi şöyle yorumlamışlardır:: "Burada, menkıbelerin yaratıcısı olan Türk halkı, Mevlâna'nın da büyüklüğünü kabul etmekle beraber tercihini Yunus Emre'den yana yapar. Yunus, Türk halkına kendi dilleriyle hitap eder. Mevlâna ise yabancı bir dil olan Farsça'yı kullanır.''
Şimdi bizler Yunus Emre'yi ne kadar tanıdığımızı, anlayıp bildiğimizi bir tartıya koyalım. Eskişehir'de hala görkemli bir Yunus Emre külliyesi yapılamamışsa bunun sorumluları kimlerdir? Bu şehrin sokaklarında çok basit konulardan dolayı tartışmalar, kavgalar oluyorsa, Yunus'un barış ve kardeşlik mesajları yerini bulmuştur diyebilir miyiz? Tabelalar yabancı dillerin egemenliği altındayken Yunus'un Türkçe kullanma gayreti boşuna mıdır? Buna benzer soruları çoğaltmak mümkündür. Ama biz Yunus Emre'nin düşüncesini, insan ve toplum algısını Eskişehir'e hakim kılmadıkça O'nu anladığımızı ne kadar iddia edebiliriz?
Eskişehir'de kutlanan Yunus Emre Haftası etkinliklerinin hâlâ bir sisteme sokulamaması, disipline edilememesi doğrusu kamuoyunda ve sanat- kültür çevrelerinde hayrete mucip olmaktadır. Bir yıl şarkılı-türkülü kutlanan hafta , başka bir yıl tasavvuf ağırlıklı, bir başka yıl ise şiir etkinlikleriyle gerçekleştirilmektedir. Eskişehir'de kurulu bulunan sanat-kültür derneklerinin Yunus Emre Haftası'na dahil edilmemeleri ayrıca sorulması gereken bir sualdir. Yıllarca Yunus Emre izleğinde şiirler yazan edipler bu durumu esefle karşılamaktadır.
Üniversitelerin bu etkinliklere katılmaları elbette sevindirici bir vakıadır. Bu hafta, protokol kutlamalarının çok ötesinde ele alınmalıdır. Eskişehir sanat çevresi, öğrenciler, gençler, halk bizzat etkinliklerin içinde bulunmalıdır.
Yunus Emre'nin aşkı her zaman yüreğimizi titretir, dilimizde şiir olur:
Aşkın önsözüdür yaprağına gün değince lalenin söylediği
Senin sözlerinle ruhlarda baharlar yeşerir kara kışın ardından
Ve ağulu aşlar bal ile yağ olur kesilir savaşlar döner barışa
Yeniden başlar söz saltanatının güzelliği yaralı gönüllerde
Şu cihan cehennemi cennete çevrilir huzur doğar kalplere
Senden ırmaklar taşıp gelir yalnız ve çıplak bozkıra en evvel
Yıldızlardan muştusu iner sezgilerin hüzzamdan gecesine
Bir fitne zamanında uyandırırsın çağrınla canları cânânları

Farklı vakitlere sırların eser rüzgarında senin
Uzak diller konuşur uğultusuyla toprağın yüzüne

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi