
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
YUNUSEMRE'Yİ NE ANLADIK, NE DE ANLATABİLDİK...
Yunus Emre "sevgiyi", hayat felsefe haline getirmiş örnek bir insandır. 1238 dolaylarında doğduğu, 1320 dolaylarında Eskişehir'de öldüğü rivayet edilir. Anadolu'nun, pek çok yöresinde, Yunus Emre'nin mezarı ve türbesi vardır. Ancak Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy' deki mezarı, yapılan araştırmalar sonucu, kesinlik kazanmıştır.
Türk tasavvufunun, dilde ve şiirde kurucusu olan Yunus Emre'nin şiirlerinde, ahlak, hikmet, din, aşk gibi konuların, hemen hepsi tasavvuftan çıkar ve tasavvuf görüşü çerçevesinde, bir yere oturtulur. Yunus Emre, "gönül kırmamak" konusuna, ayrı bir önem verir ve şiirlerinde bu konuyu özenle işler. Şiirlerinde işlediği konuları ve telkinleri hayatının ta kendisidir. Ayrıca Yunus Emre, İslam' da sabır, kanaat, hoşgörürlük, cömertlik, iyilik, fazilet değerlerini, en iyi şekilde işleyen bir halk şairidir
Yunus Emre'ye göre insanlar, din, mezhep, ırk, millet, renk, mevki, sınıf farkı gözetilmeksizin, sevilmeyi hak etmektedirler. Şiirlerinde, en fazla işlenmiş temalar; İlahi aşk, din, ahlak, gurbet, tabiat, ölüm ve faniliktir.
Hülasa Yunus Emre, Müslümanlığı ve Türk toplumunu, özellikle de "Ahlak" ve " Sevgi" konusunu, şiirleriyle, en iyi şekilde anlatmış büyük bir halk şairidir. O' nu, yerel, ulusal ve evrensel alanda her kesime tanıtmak, insanlığa çok şey kazandıracaktır. Özellikle de doğduğu topraklar olan Eskişehir'de, Yunusemre' nin daha bir özenle tanıtılması şarttır.
Bu amaçla yıllardır Yunus Emre' nin, okullarda daha bilinçli bir şekilde tanıtılması için, örgün eğitim kurum/kuruluşlarının, her kademesinde, öğrencilerin seviyelerine uygun üniteler hazırlanarak, Yunusemre Kültür ve Sanat Haftası' nda, çocuklarımıza aktarılmasını, hem toplantılarda, hem de köşemizde önerdik. Ancak bir türlü gerçekleştirmedi ama Yunusemre etkinliklerine, katılımın az olması da hep şikâyet konusu yapıldı. Ancak bunun neden/nedenleri araştırılmadı. Hülasa Yunusemre' yi, ne anladık ne de anlatabildik. Hal böyle olunca da siyasi arenada, Belediye ve il genel meclislerin de Yunusemre' nin, diyarına yakışmayan, görüntülere tanık oluyoruz.
Yunusemre ile ilgili çalışmalarda, iki üniversitemize önemli görevler düşmektedir. Osmangazi Üniversitesi, az veya çok bu katkıyı yapıyor. Aynı duyarlılığı Anadolu Üniversitesi'nde de görmek isteriz. Hâlbuki Anadolu Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Sürmeli, göreve geldiği günden itibaren, sürekli üniversitenin çevresi ile işbirliği yapacağını belirtti. Ancak neden bilinmez, Anadolu Üniversitesi' nden, bugüne kadar bu alanda somut bir işbirliği göremedik. İsteriz ki her iki üniversitemizde kentin, bünyesinden yetişmiş Yunusemre gibi insanlarımızı, araştırma konusu yapsınlar, elde ettikleri bilgileri de kamuoyu ile paylaşsınlar. Aslında bu üniversitelerimiz için, bir görev ve ödevdir de.
Şu bir gerçek ki Eskişehir' deki kurum/kuruluşlar ve halkımız Yunus Emre Haftası' na gereken değeri ve ilgiyi göstermiyor. Bu nedenle de Eskişehir'de, Yunusemre ile ilgili çalışmalar, her yıl erozyona uğradı. Özellikle de Sivil iradenin, Yunusemre Haftası'na katkısı yok denecek kadar azaldı.
Diğer yandan Yunusemre ile ilgili çalışmalar, sürekli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve belli kesimlerden bekleniyor. Sivil irade, özellikle de ildeki YUNUSEMRE KÜLTÜR SANAT VE TURİZM VAKFI" ise etkinliklere sahip çıkarak, yeterli caba ve gayreti göstermiyor. Oysa etkinliklere ve Yunus Emre' ye, toplumun tüm kesimleri sahip çıkmak, O' nu tanımak ve tanıtmak zorunda. Bu, aynı zamanda, kişi/kişiler ve kurum/kuruluşlar için, bir görev ve ödev olduğu kadar, bir haktır da.
Ayrıca Yunusemre ve düzenlenecek etkinliklerle ilgili olarak, çok şey söyleniyor çok güzel kararlar alıyor ve etkinlikler de düzenliyor ama bu etkinlik ve çalışmalar, sürekli ve kalıcı olmuyor. Yapılan vaatlerin, çoğu da lafta kalıyor.
Artık gerçekleri görelim, Yunusemre gibi düşünürler, manevi dünyamızda sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı bir şekilde yer bulmak zorundadır. Bu insanlarımızı, göz ardı etmek veya başkan yerlerde ve insanlarda, manevi huzur aramak, kutsal dinimize yapılacak en büyük yanlışlıktır.
Diğer yandan Müslümanlar, "Allah", "Kur' an", "Hz Muhammed" ve "Yunusemre" gibi manevi mümtaz kişilere, sahip çıkmak ve gündemde tutmak zorundadır. Kişisel çıkar nedeniyle, manevi dünyamızın, bu unsurlarını göz ardı ederek, bazı insanları ve akımları, ön plana getirmek veya yeni arayışlara girmek, ülkemiz ve insanlık için de felâket olur.