
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Zamanlaması kötü bir zam!
üç aydır İstanbul seçimleri ile yattık kalktık.
üç aydır İstanbul adaylarının vaatlerini dinledik.
Bu üç ay süresince her ki adayın da vaatleri, belediye hizmetlerinde yapılacak olan indirimler üzerineydi.
Her iki aday da, insanların yaşamlarını kolaylaştırmak ve yoksulluğu daha az hissettirmek adına ulaşımdan suya kadar belediye hizmetlerinde indirimler vaat ettiler.
Sonuç olarak…
üç ay boyunca indirim zihinlerimize kazındı.
Sonuçta seçimler yapıldı ve İstanbul’u CHP adayı kazandı.
İstanbul seçimini kazanan adayın ilk iş olarak, seçim öncesi vermiş olduğu “belediye hizmetlerinde indirim” sözlerini yerine getirmesinin beklendiği bir sırada…
Bu durumdan etkilenecek olan diğer CHP’li belediyelerin de, belediye hizmetlerinde indirime gitme beklentisinin tavan yaptığı bir sırada…
Hükümetin yapmış olduğu Şeker, çay, Elektrik ve Akaryakıt zamlarına inat, belediye hizmetlerinin ucuzlayacağı tahminlerinin olduğu bir sırada…
Kalabak suyu zammının Eskişehir’de büyük bir şok yarattığını söylemek yanlış olmasa gerek…
Zammın yarattığı bu şoku, oyunu CHP ve adaylarından yana kullanmış kişilerin sosyal medya hesapları üzerinden göstermiş oldukları tepkiden de rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Belki gerçekten zorunlu ve gerekliydi bu zam.
Belki uzun süredir zararına satılıyordu Kalabak suyu.
Belki yapılan zam hükümetin çaya, şekere, elektriğe ve akaryakıta yaptığı zammın yanında devede kulak kalıyordu…
Belki de yapılan zamla aile bütçesine aylık 10-20 lira gibi küçük bir külfet yaratacaktı…
Fakat…
Sonuçta adı zam’dı işte!
“Gereksizdi” diyemeyeceğiz ama zamanlaması kötü bir zamdı Kalabak suyu zammı.
Hatta…
özellikle hükümetin birbiri ardına yaptığı zamlara tepkinin çığ gibi yükseldiği bir ortamın üzerine getirilip koyulacak bir zam değildi…
En azından…
Hükümetin yapmış olduğu zamlara sesi dahi çıkmayan bir cenahın “nasıl olur!” diye sahalara dönmesine şu günlerde yol açmamalıydı
.....
Memur Sen temsilci seçimi…
Memur Sen iktidara yakın bir sendika.
Sendika geçtiğimiz günlerde, il temsilciliğini üstlenecek şube başkanını tespit etmek amacıyla bir temayül yoklamasına gidiliyor.
İki aday çıkıyor il temsilciliği için.
Biri: Eğitim Bir Sen şube başkanı Muammer Karaman, diğeri ise: Diyanet Sen şube başkanı İlhan Köroğlu.
61 delege oylarını kullanıyor ve sonuçta Muammer Karaman 1 oy farkıyla Memur Sen Eskişehir İl Temsilcisi seçiliyor.
Buraya kadar anlattığımız normal bir seçim süreci…
Süreci normal olmaktan çıkartan, yine aynı sendikaya yani Memur Sen’e bağlı Sağlık Sen sendikası şube başkanı Hasan Hüseyin Köksal’ın hem sonuca, hem de temsilci seçilen Muammer Karaman’a tepki göstermesi.
Hatta…
-“Bu seçim şaibelidir. Bu seçim hükümsüzdür. Alakasız birine oy kullandırılmıştır” diye iddiada ve çıkışta bulunması…
HHH
Sağlık Sen şube başkanının seçim sonuçlarını kabul etmeyişi, seçimi şaibeli ilan etmesi ve seçilen temsilcinin yok hükmünde olduğunu söylemesi bize ister istemez İstanbul seçimlerini hatırlattı.
Şube başkanının bu sözleri ister istemez, Erdoğan’ın 31 Mart İstanbul seçim sonuçlarına ilişkin “13-14 bin oy farkla seçimi kazandım havasına girmeye kimsenin hakkı yoktur” şeklindeki karşı çıkışını getirdi aklımıza
Tıpkı 31 Mart seçim sonrasında olduğu gibi “çaldılar. Sandıkta hile yaptılar. Fırıldak çevirdiler” sözlerini duyar gibi olduk şube başkanının ağzından.
Diyeceğimiz o ki:
Eğer ortaya ayakları yere basan, ciddi ve belgeye dayalı bir gerekçe koyamıyor ve seçimin şaibeli olduğunu ispat edemiyorsanız, fark 1 oy da olsa, seçimi kazanan hak ederek kazanmıştır.
Bir de tavsiye:
Eğer seçim yenilenirse, yapılan seçimi 1 oyla kazanan ve temsilci olan adayın, yenilenen seçimi daha fazla farkla kazanma ihtimali bir hayli yüksek olacaktır…
Tıpkı İstanbul seçimi gibi…
Not- İl temsilciliği seçimini tanımadığını, hükümsüz olduğunu söyleyen ve yönergelere dayanılarak, delege yerine dilekçe ile başka birinin oy kullandığını ifade eden Sağlık Sen şube başkanı “Maç devam ederken kural değişir mi?” diye de tepki göstermiş…
İyi de bizler, seçim devam ettiği sırada YSK’nın almış olduğu “mühürsüz oylar da geçerli” kararıyla, biri Cumhurbaşkanlığı, biri Milletvekili ve biri de mahalli seçim olmak üzere 3 tane seçim yaptık bu ülkede.
Hiçbiri de bu sendikayı rahatsız etmedi sonuçta…
Sağlık Sen dahil, Memur Sen ve bağlı hiçbir sendika başkanı çıkıp “Maç devam ederken kural değişir mi?” diye sormadı, sorgulamadı…
....
Dönek..! Kime göre? Neye göre?
Konu İstanbul seçimleri...
-"İhanete uğradık azizim" diyor AK Partili isim...
Diğeri önce onaylıyor başıyla...
Ardından da...
-"Evet hem de kendi dönek partililerimizin ihanetine uğradık.Bunların hepsi dönek"
Sohbete şehit olunca ister istemez şunu düşündüm:
-Süleyman Soylu DP'den gelir İçişleri Bakanı olur...
-Numan Kurtulmuş HAS Partiden gelir Cumhurbaşkanı vekili olur...
-Tuğrul Türkeş MHP'den gelir Bakan olur...
-Mehmet Metiner HDP'den gelir Milletvekili olur...
-Savcı Sayan CHP'den gelir Belediye Başkanı olur...
Bu saydığımız isimler her nedense dönek olmuyor ama normal vatandaş fikir değiştirdiğinde ve tercihini AK Parti yerine başka parti adayı için kullandığında dönek oluyor öyle mi?
Hadi ordan!
.....
Sizin yakındığınız gençlik
o gençlik değil ki…
-“Gençlik nereye gidiyor böyle?”
-“Bu gençlikten hiçbir halt olmaz!”
-“Bizi geleceğe taşıyan gençlik buysa vay bizim halimize!”
-“Benim bu gençlikten hiç umudum yok arkadaş!”
-“Bu ülke bu gençliğe kaldıysa işimiz çok kötü!”
Kendilerini “yetişkin” olarak görenlerin gençliğe bakış açılarını gösteren ifadeler bunlar…
Siz de gençliğe dair bu ve bunlara benzer pek çok yakınma duymuşsunuzdur muhakkak.
Peki doğru mu yetişkinlerin sürekli bu tespitlerde bulunması?
Bana göre doğru değil…
Hatta tam tersi, bugünün gençliği, yine bugünün kendisini “yetişkin” olarak gören bireylerden daha zeki, daha gerçekçi, daha mantıklı…
Bu söylediğimizin doğruluğu için tek bir örnek bile yeterli:
Bir ülkenin en büyük şehrinin belediye başkanlığı seçimi, her türlü para, imkan ve olanağa sahip ve üstelik 25 yıllık iktidarının elinden, 11 yaşındaki bir çocuğun ürettiği slogan sayesinde alınıyorsa o yetişkinler oturup biraz düşünmeli…
Gençlik üzerinden ülkenin geleceğinden endişe duymak yerine, “dedemizden, babamızdan aldığımız ülkeyi meğer biz ne hale getirmişiz” diye hayıflanmalı…
Bu söylediğimizi yapıp, gençliği anlayabileceklerini pek sanmıyoruz ama…
En azından, gençliğin geleceğinden çok, bizzat kendilerinin neden olduğu olumsuzluklara kafa yormaları onlar için de, ülke için de daha hayırlı olacak sanki…