6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

25.VERGİ HAFTASI



Günümüzde vergi devletin kamu giderlerini karşılamak üzere kişilerden cebren ve karşılıksız olarak topladığı ekonomik değeri ifade eder. Vergi, devletin mali gücünü meydana getiren tek kaynaktır. Kişilerin de temel vatandaşlık görevidir. Devlet vergiyle yaşar. Belli bir ticaret ve bir işle iştigal edenler belli bir varlığı elinde tutanlar vergisini mutlaka verecktir.
Vatandaş, evinin, arabasının ve elde ettiği ticari kazancın vergisini seve seve vermeli ki Mevla-i Zülcelal de ona malının bereketini versin. Vatanı için seve seve canını verenlerin vergisini verirken eli titrer mi? Zenginlik çok büyük bir imtihan vesilesidir. Hz.Allah (c.c) hazine-i kereminde bir kimseyi zengin edince o kimsenin zenginliğinden vermesi gereken zekat, öşür ve sadaka gibi dini görevi olduğu gibi devletine vereceği vergi vazifesi de vardır.
Bazı kimseler ben zekat veriyorum, vergi vermem diyorlar. Vergi verenlerin bazıları da ben vergi veriyorum zekat vermem iddiasındalar. Bu iki görüşte yanlıştır.
Zekat, öşür ve sadaka dini bir ibadet olup fakir fukaraya verilmesi farzdır. Vergi ise devletin hakkı, devlete verilir. Bugün vatanımız yetmiş altı milyon nüfusa sahiptir. Bunların içinde binlerce özürlü, binlerce dul yetim ve öksüz vardır. Bunlara hastane, ilaç ve maaş lazım, vergi verilmezse devlet bunlara nasıl hizmet verecektir?
Ayrıca devletimizin etrafı bir ateş cenberi halindedir. Ordumuz her zaman savaşa hazır olmalıdır. Nedemiştir ecdadını.; "İster isen sulhu salah hazır ol cenge" vergisini vermeyen bir toplum güçlü bir orduya nasıl sahip olur? Bu nedenle vergisini vermeyenler vatandaşına ve devletine ihanet etmiş olurlar.
Millet olarak dini ve milli görevlerimizi gönül rahatlığı ile seve seve yerine getirdiğimiz zaman Hz.Allah'ın lütfu, yardımı ve merhameti bizimle olur. Kayıt dışı kalıp vergi vermeyenler kendilerini şanslı ve açıkgöz zannetmesinler. Onlar vatanına, milletine ihametin cezasıyla varlıkları; sel, seylap ve yangın gibi afetlerle birgün varlıklarının uçup gittiğini göreceklerdir. Nedamet elden gidenleri geri getirmez.
Kültürlü bir millet okulları, üniversiteleriyle meydana gelir. Bunlar için de devletimizin güçlü bir bütçeye ihtiyacı vardır. Bu da vergi vermekle olur.
Hacı Bayram-ı Veli'yi, Fatih'in babası 6. Osmanlı hükümdarı II.Murad'a şikayet etmişler. "Ankara'da bir derviş etrafına birçok insanlar toplayıp saltanat davası güdüyormuş" demişler. Sultan II.Murad ilk zamanlar buna inanmadı. İftiracıların zehirli nefeslerinin sona ermemesi II.Murad'ı endişelendirdi. Devletin yeni bir kardeş kavgasına takati yoktu. Derhal iki çavuş görevlendirildi. Ferman şöyleydi;
- Kuşlar gibi uçun Ankara'ya varıp o Hacı Bayram denilen zatı derhal alıp gelin. İki çavuş en süratlı koşan atlarla Edirne'den Ankara'ya geldiler. Ankara'ya girmek üzereyken nur yüzlü, aydın bakışlı birine rastladılar. Selam verdi nur yüzlü ihtiyar çavuşlara sordu; Nereden gelir nereye gidersiniz?
Cevap verdiler;
- Hacı Bayram derler biri varmış, salatanat sevdasındaymış, Hünkara arz ettiler. Onu bulup Sultana götüreceğiz. Nur yüzlü kişi gülümsedi;
- O dedikleri işte bu fakirdir!... Çavuşlar inanamadı bu yüzde başka bir ışık parlıyordu. Nur yüzlü kişi; "Padişahın fermanı yerine gelmelidir, vurun zinciri gidelim, huzura varalım" dedi.
Çavuşlar, Hacı Bayram'ı padişahın huzuruna götürdüler. Hayret etmek sırası Sultan II.Murad'da idi. Padişah karşısında azılı bir celali bekliyordu. Karşısında güneş yüzlü, nur saçan birini bulunca, padişah mahcup kaldı. Bunu sezen Hacı Bayram-ı Veli, Sultana; Buluşturan, tanıştırana şükürler olsun, dedi. Misafirlik sona erince padişah hazretleri Hacı Bayram'ı birçok hediyelerle uğurlamak isteyince;
-Bunlara gerek yok efendim, dedi Hacı Bayram.
Padişah, öyle ise müridlerin vergiden muaftır Efendi Hazretleri, dedi.
Bu vergi muafiyeti Ankara'da duyulunca herkes Hacı Bayram'a mürid oldular. Bir kaç zaman sonra Ankara'dan vergi çıkmayınca II.Murad bir mektupla Hacı Bayram'a müridlerinin adedini bildirmesini ister.
Hacı Bayram müridlerini bir dağın eteğinde toplar kurduğu çadıra birkaç koyun koyarlar. Hacı Bayram müridlerine seslenir;
-Beni seviyor musunuz? Binlerce mürid: "Canımız uğruna feda olsun, diye bağırırlar. Hacı Bayram öyle ise içinizden biri çadıra gelsin onu kurban edeceğim, buyurur. Bir adam çadıra girer içerideki bir koyun kesilir kanı çadırdan dışarı akıtılır. İkinci bir mürid gelsin, denir. İkinciye de yine bir adam gelir. Onun için de birkoyun kesilip kanı dışarı akıtılınca dışarıdaki müridler üstadımız, müridlerini kurban ediyor, diye büyük bir endişe ve telaş başlar. Üçüncü kişi çadıra davet edilince bir kadın içeri girer. Onun içinde 3.kurban kesilip kanı akıtılınca dışarıda ki müridler kaçar dağılırlar.
Hacı Bayram-ı veli'de (k.) padişaha cevap yazar; Benim müridlerim iki buçuk ikişidir, der.
Bu tarihi olaydan çıkan mesaj; Vergi kaçakları kutsal bir tasavuf yolunu istismar etmişler. Dindarlar vergi vermekten kaçmazlar çünkü hür olmak vatana sahip olmak dini görevleri ifa edebilmenin birinci şartıdır. Vatansızlık en büyük esaret ve rezalettir.
Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi