Anlamsızlaştıran Konformizm

Mevcut ekonomik sisteminin farkında olunması gereken, önemli bir özelliği var. Kapitalist sistem, sadece mal ve hizmetleri biteviye yeniden üretmiyor. Aynı zamanda yeni ihtiyaçları da sürekli olarak yeniden üretiyor. İnsanlar için sürekli yeni ihtiyaç türleri geliştiriyor. Önce cep telefonunu yaşamınıza bir ihtiyaç olarak eklemliyor; ardından 5G’siz yaşayamayacağınıza ikna etmeye çalışıyor. Tüketmeden yaşamanızın imkânsızlığına, daha fazla harcamadan mutlu olmayacağınıza inandırmaya çalışıyor. Üretilen mal ve hizmetler arasından seçim yapmanın ise özgürlük olduğunu belletmeye çalışıyor.

Eskiden efsane futbolcular, ömre bedel film yıldızları, neredeyse adı malın kendisi ile eş tutulan markalar, velhasıl klasikler vardı. Yeni kuşak mal ve hizmetlerin neredeyse tamamının ömrü son derece kısa… Bir yıl gibi bir süre içinde söz konusu ürün unutuluyor ve piyasadan çekiliyor. Yıllarca kullandığımız masa telefonları çağından 12 aydan kısa sürede cep telefonunu değiştirmeyi düşündüğümüz bir döneme geldik. Ekonomik durumumuzun elverdiği ölçüde; dolaplarımız, giymediğimiz elbise ve ayakkabılarla doldu. Pirincin tanesini atmaya kıyamadığımız bir sosyal yaşam anlayışından, toplum olarak tonlarca yiyecek maddesini çöpe attığımız bir kayıtsızlık çağına vardık. Tüketim, en yüce değer oldu.

Bu çağda insanlar her an daha fazla tüketerek mutlu olmaya çalışıyorlar. Tüketilenler arasında ise sadece mal ve hizmetler yok. Değerler, inançlar, ilkeler, ilişkiler ve duygular da var. Tüketildikçe tüketilenin doğallığı, insan yaşamına uygunluğu ve kalitesi azalıyor. Doğallığı tüketirken, insana uygun olmayan bir yaşam modeline doğru savruluyoruz. Tarihten ve yaşamdan yıllar boyu uzanıp gelen anlamları yok etmeyi marifet ve başarı sayar olduk.

Yaşamın cazibe noktası olmayı sürdüren kentleri de böyle bir anlayışla donatmaya başladık. Kentin her noktasını plastik, çirkin, kopya, kaba ve sevimsiz yığıntılarla doldurduk. Kentin ve insanın doğasına ait olmayan o kadar çok unsur her an bizi çepeçevre sarıyor ki… Biraz daha fazla ekonomik yarar elde edebilmek adına çirkinlikleri peş peşe üretmekte üstümüze yok doğrusu.

Kentsel yozlaşma, öylesine bir süreç ki; dünyanın tüm yerleşimlerini hızla birbirine benzeten bir kopya makinesi gibi. Herhangi bir kentin bir noktasında, o yerleşimi bir çırpıda tanımanızı sağlayacak ipuçları hızla yok oluyor. Neredeyse her kent, her semt, her sokak bir başkasını andıran genetik kopya gibi… Bölgesel ve yerel simgeler, niteliklerini büyük bir hızla küresel markalara ve görünümlere –aynılığın ürettiği monotonluğa– terk ediyor. Kentler, sağlam bir bütünlük sergilemek yerine küresel ve çirkin yamalardan oluşan bir çaput parçasına benziyor.

Bu çağda toplumun farklılaşabilen niteliklerinden biri sembol ritüeller olarak görünüyor. Bayramları ve acılı günleri insan insana değil; sanal sembollere sığınarak yaşıyoruz. Bir sosyal, ulusal ve dinsel kutlama bile sıradan ve birbirinin aynısı bir telefon mesajı içine sıkışıp kalıyor. Bir kandil kutlaması bile siyasi ve ticari rant arayışı haline dönüşüyor. O dinsel ritüel; bazen SMS, kimi zaman bir e-posta ya da medya reklamı veya sosyal medya mesajı olarak rant amaçlı propaganda malzemesi haline dönüşüveriyor. İnsanlar; kalplerini, seslerini ve ellerini esirgeyip; kutlamayı yavan bir telefon mesajı ile yetinen bir anlayışa angaje oldular. Kendimizi bir sanal dünyanın, bir tüketim dünyasının hayaline mahkûm ettik. Ucuzculuğa, kolaycılığa ve konformizme teslim olduk.

Bir kutlama veya acı paylaşma, duygu alıp duygu vermedir. Onlarca insana çektiğiniz sıradan ve tek tip bir telefon mesajından veya garip resimlerle donatılmış bir e-postadan bu hazzı alıyor veya bu paylaşımı ruhunuzda hissediyor musunuz? Hiç sanmam. Asla hissetmediğinizi yapmayın! Sadece kendinizi ve yaşamı anlamsızlaştırıyorsunuz. Anlamı olmayan bir yaşam ise bir hiçtir. Tanımadıkları, hatırlamadıkları veya iyiliğini düşünmedikleri insanlara sosyal medya iletisi, SMS veya e-posta ile kutlama mesajı gönderenler; bunu anlayabildiniz mi? Neyi tükettiğinizin farkında mısınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi