6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

BABALAR GÜNÜ



Her insan bir ana babanın eseridir. Sebebi hayatımız olan ana her evladın saygı göstermek zorunda olduğu kişilerdir. Kutsal kitabımız onlara saygılı olmamızı emretmektedir. Cenab-ı Hak peygamberimize hitaben "Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri yada her iki senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara öf, aman deme, onları azarlama onlara tatlı ve güzel söz söyle" (İsra Suresi Ayet 23)
"Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve deki ; Rabbim! tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı" (İsra suresi ayet 24)
Yüce mevlamızın emri, müslümanlar için bir ültümatondur. Herkes bu emre itaat ederek ana babasına sahip çıkmalıdır. Burada bir atasözü aklıma geldi. "Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur" derler. Günümüz evladları yukarıda geçen ilahi emirden haberleri olmadıkları için ihtiyar ana babalarına gereken saygıyı göstermek şöyle dursun onlara saygısızca moruk, bunak ..gibi terbiye dışı hitapları duyanları fazlasıyla üzmektedir.
Ana-baba bedduası alan evladların dünyaları berbat, ahiretleri felaket olur. Ana, evlada karşı babadan daha çok şefkatlidir, sütü laneti önler. Ama baba bedduası anında evladı perişan eder. Bu konuda İslam tarihinden ibretli bir baba lanetini herkesin bilmesini isterim.
Hazreti Peygamberimizin (a.s) 4. Halifesi Hz.Ali'nin (r.a) oğlu Hz.Hüseyin (Kerbela şehidi) (r.a) anlatıyor; Babamla beraber Kabe'yi tavaf etmekte iken birden bire bir kimsenin hüzün verici sesini duydu. O kimse yalvararak şöyle dua ediyordu:
- Ey... darda kalmışların duasını icabet (kabul) buyuran
Ey! ... bela ve müsibete uğrayanların ızdıraplarını gideren, diyerek feryadı figan ile Allah Teala'dan (c.c) merhamet taleb ediyor ve uğradığı feci bela ve müsibetten kurtulmasını diliyordu.
Babam Hz.Ali (r.a) bana; "Ya Hüseyin! Hakkın takdirine çarpılmış günahının bağışlanmasını Rabbinden ağlayarak isteyen kimsenin arkasından git. Onu bana çağır, diye emir verdi. Ben de çabuk çabuk giderek adama eriştim. Yüzü güzel ama sağ tarafı tamamen çökmüş bu zavallı adam, sürüne sürüne babamın yanına geldi. Birlikte babamın yanına girince; babam, adama ismin nedir diye sordu. Adam: 'Menazik bin Lahak'tır' dedi. Babam: 'Bu duruma nasıl düştün, bu vaziyete maruz kalmana sebep nedir?' diye sorunca adam anlatmaya başladı:
'Ey Müminlerin emiri! Ben Araplar arasında çalar oynar, geçinen bir kimse idim. Gençliğim oyun ve eğlence ile geçiyordu. Kendimi bir türlü zevkten, gülüp eğlenmekten alamıyordum. Günahlarıma tevbe etsem, nefsim ve şehvetimden vazgeçemediğimden kabul olmuyordu. Recep ve Şaban aylarında ise; oyun ve eğlenceler daha da fazla artıyordu.
Hâlbuki benim şefkatli ve merhametli bir babam vardı. O, beni düşmüş olduğum bu cehalet bataklığından kurtarmaya çalışırdı. Sürekli, Hak Teâlâ'ya karşı günahlarımdan ve isyanlarımdan beni vazgeçirmeye çalışırdı.
Ve: 'Oğlum' derdi, 'Allah'ın cezası çok şiddetli, kahır ve galebesi ziyadedir. O'nun cehennemi ne fena bir yerdir. Cehennem ateşi ne tahammül edilmez bir ateştir. Şu halde oğlum; Allah'a asi ve seni O'na isyana teşvik eden kimselerle arkadaş olmaktan sakın. Bu yaramaz hallerini bırak. Çünkü melekler ve hürmetli aylar ve gündüzler senden feryat ediyorlar. Onlar seni Allah'a şikâyet ediyorlar' diye nasihat ederdi.
Babamın her gün devam eden bu ikaz ve nasihatlerinden canım sıkılır ve onu döverdim. Yine bir gün buna benzer bir nasihat ve azarlamasına çok daha fazla kızdım, üzerine saldırarak onu dövmeye başladım. Bu seferki dayağımdan fazla canı yanan babam yemin etti ve: 'Elbette senden intikamımı alırım' dedi. Daha sonraki yedi gün boyunca oruç tuttu ve bir deveye binerek Mekke'ye gitti.
Hac günü Kâbe-i Muazzama'nın örtüsüne yapışarak, bana beddua etmiş. Babam bedduasını bitirir bitirmez benim sağ yanım kuruyuverdi. Benim bu halimi gören insanlar; 'İşte bu adam babasının bedduasına süratle çarpılan kimsedir' derlerdi..."
Diye bütün bir hadiseyi, anlattı. Bunun üzerine babam Ali bin Ebu Talip: 'Sonra baban ne yaptı, senin hakkında ne işledi?' diye adama sordu.
Adam anlatmaya devam etti: "Ey Müminlerin emiri! Babamın bedduası ile yerlerde süründükten sonra, artık aklım başıma geldi. Gaflet uykusundan uyandım. Pederimin merhamet ve şefkatini kendi tarafıma çekebilmek için kendisine yalvarıp, yakarmaya başladım. Benim yerlerde sürünmem ve yalvarmalarım babamın kalbini yumuşattı da, daha sonra beni affetti.
Babamı bu bedduadan kurtulmam için, aynı yer ve makamda dua etmeye ikna ettim. Gönül hoşnutluğu ile onu deveye bindirdim, gerekli hürmet ve saygıyı göstererek, birlikte Irak vadisine geldik. O esnada bir ağaçtan bir kuş, aniden kaçıverdi. Kuşun parıldayarak kaçması üzerine devemiz ürktü ve devenin ürkmesinden dolayı babam devenin üzerinden düştü ve öldü. (Hayır duasını almak nasip olmadı)
Hz.Ali (k.v.) adama Rasülüllahtan öğrendiğim dualardan birini sana öğreteyim de o dua ile bu beladan kurtul, dedi. Babam duayı adama öğretti. Adam o duayı çok okuyarak kurtuldu. O dua şöyle başlıyor: "Allahım senden yalvararak diliyorum. Ey gizliyi bilen kudreti ile semayı var eden Ey yarattıklarının ihtiyaçlarını dileklerini yerine getiren Allahım beni affeyle..
(uzun duanın aslı A.Kadir Geylani'nir Üç aylar ve faziletleri isimli kitabındadır. Oradan bakınız.
Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi