Büyük felaketten bugüne değişen ne var?

6 Şubat 2023… Daha güneşin doğmaya başlamadığı bir saat… Ve ‘’yer yerinden oynadı’’ dedirten şiddetli bir sarsıntı.

Bilim adamlarının ‘’geliyor’’ diye kesintisiz uyarılar yaptığı deprem geliverdi.

İnsanları derin uykuda yakalayan şiddetli sarsıntını kapsadığı alan çok geniş… 11 kenti ve onlarca yerleşim birimini kapsıyor.

Depremlerin ‘’kaçınılmaz’’ olduğu biliniyor.

Aynı şekilde bilinen bir gerçek daha var.

O da ‘’depremin felaket yaratmasının kaçınılmaz olmadığı’’ gerçeği…

Deprem önlenemez…

Ancak felaket yaratması önlenebilir.

Bu, elbette ki kendiliğinden olmaz… Yapılması gerekenlerin eksiksiz yapılması şart.

Bunları bilmeyen yok. Sürekli dillendiriliyor da…

Biliniyor, dillendiriliyor ama ne yazık ki yapılması gerekenler bir türlü yapılmıyor.

İşin daha kötüsü hiç yapılmaması gerekenler yapılıyor.

Onun içindir ki, Türkiye’de her şiddetli sarsıntı büyük felaket yaratıyor.

6 Şubat 2023’de gün ışımadan meydana gelen şiddetli sarsıntı da ne yazık ki büyük bir felaket yarattı.

Resmi verilere göre enkaz altında kaybedilen canların sayısı 50 Binden çok fazla…

Yıkılan bina sayısı 40 Bini aşıyor.

Ağır hasar gören, bir başka anlatımla da ‘’oturulamaz’’ olan bina sayısı da 200 Binin üzerinde…

Bunlar açıklanan resmi rakamlar…

Gerçeği yansıttıkları söylenemez… Gerçekteki rakamların çok daha fazla olduğu kesin…

Ne yazık ki, ülkemizde ‘’gerçekleri gizlemek’’ gibi yanlış bir anlayış hakim…

Resmi veriler bile felaketin yarattığı tablonun korkunçluğunu ortaya koyuyor.

1999 yılında yaşanan büyük felaketten daha korkunç…

O şiddetli deprem kaçınılmazdı.

Ancak böylesine büyük bir felaketin yaşanması kaçınılmaz değildi.

Felaketin korkunç boyutlara ulaşmasının nedeni belli…

1999 yılındaki depremden sonra ‘’hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ denildi.

Ne yazık ki, denildiğiyle kaldı.

Arka arkaya yasalar çıkartıldı. Çok sayıda yönetmelik hazırlandı.

Hepsi boşuna…

Çıkartılan yasalar ve yönetmeliklerde ‘’öncelik’’ farklı olunca bir işe yaramadılar.

Doğal olarak her şey eskisi gibi kaldı.

Öyle olunca da 6 Şubat 2023 tarihindeki şiddetli sarsıntı yine büyük bir felaketin yaratıcısı oldu.

O korkunç felaketten sonra da çok şey söylendi.

Aradan koca 1 yıl geçti.

Yapılan ne var?

‘’Koca bir hiç’’ dense olur.

Olası depremlere karşı önlemlerin alınması şöyle dursun deprem bölgesinde acilen yapılması gerekenler bile tam anlamıyla yapılmadı.

Açılan derin yaralar olduğu gibi duruyor.

Eskişehir de ‘’deprem riski yüksek’’ bir yerleşim birimi…

Olası bir depreme karşı ‘’önlem’’ olarak yapılan ne var?

Ne yazık ki koskocaman bir hiç…

Oysa acilen yapılması gerekenler oldukça fazla…

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Celal Erayık’ın yaptığı tespit ve uyarılar var.

“Eskişehir merkez ve İnönü gibi birçok yerleşim alanı doğrudan Eskişehir Fay Zonu üzerinde ya da taşıma gücü düşük alüvyon zeminlerin üzerine yerleşmiş iken, son zamanlarda ortaya konulan bilimsel veriler sanayi bölgelerinin de benzer tehdit altında olduğunu göstermektedir. İlgili faylar boyunca en önemli risk, doğrudan yerleşim alanlarını, sanayi ve mühendislik yapılarını kastetmelerinden dolayı, büyük depremler sırasında oluşacak yüzey kırıklarına bağlı gelişecek hasarlardır. Bu anlamda günümüzde halen daha tartışmalı olan fay kollarının imar planlarına esas ölçeklerde yerleri net olarak belirlenmeli, bu fayların deprem davranışları (ne büyüklükte deprem üretecekleri, deprem tekrarlanma periyodları ve bir sonraki depremin gerçekleşme zamanı gibi olası senaryolar) bilimsel yöntemlerle ortaya konulmalıdır.”

“Eskişehir özelinde bir diğer önemli problem ise kent merkezinin üzerinde yerleştiği zayıf zeminin depremler sırasında oluşturacağı yüksek risktir. Yalnızca kent merkezini kateden faylara bağlı değil uzak kaynaklı depremler sırasında da olumsuz davranış sergileme olasılığı oldukça yüksek olan zemin davranışı, net olarak anlaşılmalı ve gerekli zemin iyileştirmeye yönelik önlemler alınarak planlama devam ettirilmelidir. Deprem öncesinde muhasebesi yapılmayan ve/veya yüklü görünen önlemler alınmadığında yaşanacak bu doğa olayının sonuçlarının çok daha uzun bir periyoda yayılacağı unutulmamalıdır.’’

“ İstanbul ve İzmir gibi şehirlerimiz öncelikli olmak üzere Eskişehir, Balıkesir, Denizli gibi içerisinden fay geçen kentlerin de durumun bilincine varması son derece önem taşımakta. Ülkemiz bir deprem kuşağı içerisinde yer almaktadır. Bu sebeple kıymetli madenleri ile, jeotermali ile, verimli ovaları, sulak alanları, yükselen dağları, yaylaları ile cennet gibidir ülkemiz. Yağmurun yağması kadar doğal ve bu coğrafyanın insanına sunulan bir nimet olan bu gerçek ne yazık ki günümüze değin uygulanan yanlışlar ile afete dönüşmektedir. Bilim insanları ülkemizin her karış toprağında bu anlamda bilimsel verilerini üretmeye devam ediyor, tehlikeye dikkat çekiyor. Dünyadaki benzer uygulamalarında olduğu gibi, bu bilimsel bilginin teknik uygulamalara aktarım aşaması, düzenlenecek yasalar ve oluşturulacak bilim kurulları (uzman bilim adamları ve yetkin mühendislerden oluşan) tarafından denetlenmelidir. Böylece, bilimin ışığında gerçekleştirilecek akıl ve teknik uygulamaları afete dönüşmeden bu doğa olayı ile birlikte yaşamayı bize öğretecektir.”

Oda Başkanı Celal Erayık’ın tespit ve uyarıları böyle…

Bu tespit ve uyarılar Eskişehir’deki eksiklikleri somut olarak ortaya koyuyor.

Tartışma götürmez bir gerçek var.

‘’Eskişehir depreme hazır bir kent’’ değil…

Ne yazık ki, acı gerçek bu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Vedat Alp Arşivi