6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

Camilerimiz, mabetlerimiz

İnsanlık alemine şöyle bir göz atıldığında gerek Allah’a inanan semavi din mensuplarının gerekse batıl din mensuplarının hemen hepsinin kutsal kabul ettikleri mekanlarının mevcud olduğu görülür. Mabet geleneğinin kökeni ilk insana kadar dayandırılmaktadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de insanlar için inşa edilen ilk mabedin “Kabe” olduğu bildirilmektedir. (Ali İmran, Ayet 96, Sh:61) Onun ilk bahisinin Hz.Adem peygamber olduğu rivayeti esas alınırsa mabet geleneğinin ilk insanla başlamış olduğu ifade edilebiir. (TDV İslam Ansk.Cami Maddesi)
Cami, Asr-ı Saâdetten başlayarak 14 asır, bütün İslam diyarlarında, Müslümanların ibadet, ilim ve meşveret durağı olmuştur. İbadet için toplanan cemaat, din ilmini orada öğrenir, dünya işlerini de orada görür çözümlerdi. Ancak dünya işleri çoğalıp çeşitlendikçe cami sadece ibadet ve ilim merkezi olarak kalmış ve bu durum günümüze kadar böylece devam edegelmiştir.
Müslümanlar camilerini kendileri yaparlar. Bu faaliyetlerini Kur’anda öğülmüş “Kurtuluşa erecekleri ümid edilenlerin onlar olduğu” vurgulanmıştır. (Tevbe Suresi, Ayet 18, Sh:188) Yüce Rabbimiz bu Ayetin başında “Allahın mescidlerini ancak Allah’a ve Ahiret gününe iman eden ve Allah’tan başkasından korkmayan, namaz kılan ve zekat veren kimseler imar ederler” buyuruyor.
Camileri imar ettikten sonra onlara bakmak, tamir etmek, temiz tutmak yine Müslümanların görevidir. Camileri, mescidleri yıkmak, harap olmalarına seyirci kalmak Kur’anı Kerim’de “en zalim” olmakla suçlanmıştır.
“Allah’ın mescidlerinde Allah’ın adının anılmasına engel olan ve onların (mescidlerin) harap olmasına çalışandan daha zalim mi vardır? (...)
Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Başka türlü girmeye hakları yoktur. Bunlar için dünyada bir rezillik ahirette de büyük bir azap vardır” (Bakara Suresi Ayet 114, sh 17, Elmalılı Tefsiri)
Gönüllerin huzur bulduğu morallerin yerine geldiği camilerimizde insan, dua ve ibadetleri, mevlaya yalvarış ve yakarışlarıyla günahlardan arınır. Tövbeleri kabul olur, rahata erer. Bu şuna benzer, kalbe  toplardamar kirli kan getirir. Kalpte temizlenen kan, atardamar vasıtasıyle tekrar vücuda kanalize edilir.
İşte camiye ibadet için gelen insan dışarıda her ne kadar kötü davranış veya duygulara sahip olursa olsun bu kutsal mekanlardan temizlenerek topluna döner/dönmelidir. İbadet neticesi camiden çıkan cemaat, kalpten vücuda pompalanan taze kan misali topluma günahlardan arınmış kalbi huzura ermiş olarak evine işine döner.
Hz. Peygamberimiz (a.s) mü’minleri daima cemaate davet etmiş hatta cemaate gelmeyenleri kınamıştır. (Buhari ezan, 29-30-32-34)
Bir Hadis’i şerifte; “Cemaatle kılınan bir namazın yalnız başına kılınan namazdan 27 derece üstün, faziletli olduğu” bildirilmiştir. (Müslim, “Mesâcid”, 245)
Camilerde saf düzeniyle zengin, fakir, köle, efendi arasındaki fark ortadan kalkar. Herkes bir safta Allah’ın huzurunda rükü’a varır, secdeye kapanır. Bütün bu hareketler tekbir komutla “Allahü ekber: En büyük Allah’tır” nidasıyla /tekbiriyle gerçekleşir. Bu komutun cemaat üzerindeki yansıması sosyolojik açıdan birçok yoruma tabi tutulabilir.
İnsanlarda birlikte hareket etme duygusu, toplumdan kopmama, toplumun uyum ve düzenini bozmama, idareciyi  dinleme bütün insanların Allah katında eşit olduğu mesajları çıkarılabilir.
Cenab-ı Hak hepimizi camiye gidenlerden onu sevenlerden eylesin. Amin
Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi