Düne Bakmak, Geleceğe Yürümek

özellikle daha soğuk ayların bazı günlerinde sabahın erken saatlerinde yoğun bir sis olur. Gerginlik ve korku filmlerindeki gibi… Sokakta yürüdüğünde yakın mesafelerde bile kimin, neyin var olduğunu kestirmek kolay olmaz. Muhtemelen böyle bir durumda yanı başımızda tanıdığımız, bildiğimiz ve güvendiğimiz bir kişi ile yol almak bir güven zemini yaratır.

Geleceğe doğru yaptığımız yolculuklarda da güven içinde olmayı isteriz. Güven özünü içeren ilişkiler kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar. Gerçekten türü ne olursa olsun, bir birlikteliğin ilk koşulu karşılıklı güvendir. Güven duygusu olmayan bir birlikteliğin sağlıklı sonuçlar sağlamadığına ilişkin çok sayıda örnek bulabiliriz. Sanki güveni geliştirmiş ve kendi varoluşunun ayrılmaz unsuru haline getirmiş ilişkiler çok daha sağlam ve sağlıklı biçimde yol alıyor.

Karşılıklı güven oluşumu için, önce ilişkinin tarafları olan bireylerin iyi niyetli ve açık olmaları beklenir. Güven zeminini zedeler biçimde saydam olmayan tarzlar, karşımızdaki kişi de belirsizlik yaratır, birtakım cevapsız sorular oluşturur. Hele ki sorular değişik nedenlerle cevapsız kaldığında bir kuşku kemirgeni birlikteliği içten içe çökertmeye başlar. Bir süre için emin olmasak bile bir yapının içten içe kemirildiğinin işaretleri ortaya çıkar.

İki ayrı kişinin bir birliktelik oluşturabilmesi için önce kendi özellikleri açısından sağlıklı ve sağlam olmaları gerekmez mi? Tam bu noktada kişisel korkularımızdan söz edebiliriz. Her birimizin farkında olmadığımız veya bilincinde olduğumuz değişik türde korkularımız olabilir. Ama güvene dayalı sağlıklı bir birlikteliğe doğru yürüyebilmek için önce korkularımızı tespit etmek, sonra da çözmek üzere onların üzerine yürüyebilme cesaretini göstermemiz gerekir.

çözüm cesareti, basit anlamda ‘aklın devre dışı bırakıldığı’ risk alma ile eşdeğer tutulmamalı. Diğer yandan kazanmanın vazgeçilmezi de risk alabilmektir. Bir yanda riskler ve tehditler, diğer yanda bunları ‘başımıza kakan’ korkularımız ve alışkanlıklarımız, bir başka yanda ise şartları doğru kavrayıp riski iyi yönettiğimiz durumda elde edeceğimiz edinim ve kazanımlar var. Bunlara bakış açılarımız ve değişime olan talebimiz ve riski yönetme becerimiz ulaşacağımız başarı derecesini belirliyor.


Her birimizin kendi yaşamında değişik türde amaçları var. Ama bunların hepsini her istediğimizde elde etmemiz de mümkün değil. Bizi engelleyenlerin başında yaşamın, çevre şartlarının ve kendimizin önümüze koyduğu engeller ve kısıtlar gelir. Kimi zaman maddi engellerimiz olur. Bilgi ve deneyim eksikliği önümüzü kesebilir. Bir de; aşamadığımız korkularımız ve yaşanmamış deneyimin ürküntüsü… Var olan kısıtlarla birlikte belli bir amaca ulaşmaya çalışırız. Bazen de kısıtlara takılır kalırız. Adeta çok sayıda kısıt içinde birden fazla amaç içeren bir ‘matematik ifadeyi’ eniyilemeye çalışıyoruz.

Yaşama ait gözlemlerim insanları, ister istemez bazı kriterler ışığında kategorize etmeme yol açıyor. Her ne kadar insanları sınıflara ayırmayı sevmesem de… Bazı kişiler var ki, kendi hareket alanlarını sınırlayan kısıtları fazla dikkate almaksızın amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Bunların sonu, genellikle toplumun dışına düşmek, çaresizleşmek ve yalnızlaşmak anlamında marjinalleşme oluyor. Toplumun dışına düşmüş bir kişinin tekrar sosyal ve ekonomik sisteme entegre olması da pek kolay gerçekleşmiyor.

Bazı örnek kişiler var ki bunlar sadece önemini abarttıkları sınırlara göre davranıp yaşarlar. Bunlara orta yolcular diyebiliriz. Toplumun sınırlarına uğramayan, kendini yeterince sorgulamayan, risk almayı aklına bile getirmeyen düşünsel yapıda insanlardır bu kişiler. Başkaları tarafından ayıplanmamak, açık düşmemek, geleceğin muhtemel sorunlarını akla bile getirmemek başarı elde etmek, yeniyi yakalamaktan çok daha önemlidir bu kişiler için.

“O değil”, “bu değil” deyiverince söylenmesi gerekenin ne olduğunu da belirtmek bir kaçınılmaz görev oluyor. Bir amacımız var ve bu amaca ulaşmamızı sınırlayan kısıtlar seti. Başarılı kişi odur ki, amacına ulaşmaya çalışırken kendi sınırlarını da öteler ve genişletir. Kendini geliştirir kısıtlarını aşmak ve yeni çoklu amaçlar ifadesini oluşturabilmek için…

Yaşam, engin bir dersler kütüphanesidir. Olumlu veya olumsuz bir anı yaşamak kadar, o andan sonrakiler için doğru dersler çıkarmak da önemlidir. Yarın, dünün ve bugünün deneyimleri ile kuruluyor. Başarılması gereken ise geçmişten ve mevcut olandan geleceğe doğru sıçramalı adımı atabilmek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi