Oğuz destanında o şöyle tanıtılır: Samur omuzlu, kurt belli bir yiğit. Gözlerinin içi nur, avucunun içi kandı. 40 gün ana sütü emdi. 2-3 yaşında ata bindi. Aklı erer yaşa gelince yakın ormanda türeyen ve komşu şehirlere aman vermeyen canavarla savaştı ve onu yenerek başını kesti.

Koyunlu devletinin başına geçti.. 26 krallığı kendine bağladı. En büyük savaşı çinli’lerle oldu. çin İmparatorluğunu yendi ve vergiye bağladı. Devletin sınırları Japon denizinden Volga ırmağına kadar yayıldı.

Ey benim oğullarım, dinleyin, ben yaşlandım. Ahrete göçmem yaklaştı. Size verecek öğütlerimi ve nasihatlerimi ihlas ile dinleyin, onları kendiniz için baht ve devlet sayıp öylece amel edin. Oğullarınıza, evlatlarınıza, boyunuza ve uruğunuza benim öğütlerimi ve nasihatlerimi ulaştırın. Onlarda bu nasihatlere uysun, dünya döndükçe ve var oldukça evlatlarına ve nesillerine ulaştırsınlar.

Eğer uruglarınız ve boylarınız büyüyüp bu öğütlere uysalar, dünyaya hakim olup hiçbir düşman onlardan üstün olamaz. Dinlerini değiştirip azmazlar. Her zaman din ve dünyaları mamur olur.

Eğer benim öğütlerime ve buyruklarıma uymazlarsa o zaman mutlaka birbirlerine düşer ve düşman onlara üstün gelir. Her bir boy bir iklime düşer.

Sonra altı oğluna ve yirmi dört torununa şöyle dedi:

-Biriniz bir ok verin.

Ok verdiler. Eline alıp kırdı. İki oğluna şöle dedi:

-İki ok verin.

İki ok verdiler. Alıp kırdı. üçünden üç ok alıp, diziyle kırdı. Altısının herbirinden bir ok alıp, diziyle kırmak istedi kıramadı.

On ikisinden on iki ok alıp birbirlerine bağlayıp, ellerine verdi ve şöyle dedi:

Ne kadar güç ve kuvvetiniz varsa deneyin, kırılabilir misiniz?

Onlar şöyle dedi.

-Kırılmaz.

Oğuz Han:

Bu misalden ders alıp, birbirinize destek olun.