6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

FETİH SONRASI OLAYLAR

Elli üç günlük kuşatmadan sonra İstanbul 29 Mayıs 1453 Salı günü tanyeri ağarırken feth edildi. Fethi müteakip güneş doğarken Topkapı'dan şehre giren Fatih Sultan doğruca Ayasofya'ya gider. Bu coşkulu yürüyüşte bir kısım halk yaşlı ve sakallı Akşemseddin'e padişah sanarak çiçek demetleri sunarlar. Akşemseddin, Padişah at üzerindeki yağız delikanlıyı işaret ederek "Ona götürün" der.
Fatih Sultan da gelenlere "Padişah benim ama o benim hocamdır. Çiçekler onun hakkıdır ona verin" buyurur. Ne büyük saygı terbiyesi...
Devrin en büyük kilisesi olan Ayasofya'yı seyreden Padişah ulema ve ileri gelenler ibretle Ayasofya'nın ihtişamına bakarken Fatih Sultan'ın fermanı duyulur; " Bu eseri camiye tebdil ederek namaz için Cuma gününe yetiştiriniz!"
1 Haziran 1453 Cuma günü Ayasofya'da, padişah ulema ve fetih askerlerinin iştirakiyle büyük bir cemaat Cuma namazı kılarlar. Padişah ve devlet ricali camiden ayrılırken bir inilti sesi duyulur. Padişah; " Bakınız bu nedir?" emrini verince karşılarına saçı sakallı birbirine karışmış ihtiyar bir keşiş çıka gelir. Keşiş Hıristiyanlıkta önder kişilerden biridir.
Koca keşiş korkudan titriyordu. Fatih Sultan "korkma sakin ol, dedi ve sordu; "Seni niçin hapsettiler?.. keşiş anlattı;
- Ben fal bakar, remil atardım. Birgün imparator Konstantin beni sarayına çağırttı. Bana Konstantin'in Türkler tarafından alınıp alınamayacağını sordu. Ve remil attırdı. Remil (bir nevi fal) Konstantin'in Türkler tarafından alınacağını gösteriyordu. İmparator hoşuna gitmeyen bu neticeden dolayı beni zindana attırdı. Çile ve zorluklar çektim. Şimdi karşınızdayım. Fatih Sultan sordu;
- İstanbul benim elimden çıkacak mı çıkmayacak mı? Bir de buna bak. Fakat doğru söyle seni mükafatlandıracağım, dedi. Keşiş "remilini" attı ve gördüklerini şöyle anlattı;
- İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacaktır. Lakin öyle bir zaman gelecek ki Türklerin ellerindeki emlak ve topraklar azalacak gittikçe Türk malı olmaktan çıkacak!... Neticeden teessüre düşen Fatih Sultan ellerini göklere doğru kaldırarak şu duayı etti;
- İstanbul'da edindiği yerleri yabancılara kafirlere satanlar ve buna izin verenler Yüce Allah'ın gadabına uğrasınlar... Rabbim! Sen bunları en şiddetli azabınla cezalandır!..
Fatih Sultan'ın bir itirafı: Zamanımda büyük yardımını ve desteğini gördüğüm Hocam Akşemseddin'in benim yanımda olmasından meydana gelen sevincim, fethin sevincinden az değildir.
Fatih Sultan Mehmet Han, bir gece Akşemseddin hazretlerinin ziyaretine gider, sohbet sırasında bir ara Akşemseddin'e;
- Hocam! Eshab-ı Kiramın büyüklerinden mihmandar-ı Rasül olan Ebu Eyyüb El Ensari"nin mübarek kabrinin İstanbul surlarına yakın bir yerde olduğunu tarih kitaplarından okumuştum. Yerinin bulunması ve bilinmesini bilhassa rica ederim" dedi. O zaman Akşemseddin Hazretleri; "Şu karşı yakadaki tepenin eteğinde bir nur görüyorum, Orada olmalıdır" cevabını verdi.
Derhal Padişahla beraber oraya gittiler. Akşemseddin Hazretleri oradaki bir çınardan iki dal aldı. Birini bir tarafa diğerini az öteye dikti ve bu iki dal arası Mihmandar-ı Rasülün kabridir" buyurdu.
Sonra kaldıkları yere döndüler. Sultan Fatih Hocasının söylediğine inandıysa da hiç şüphesi kalmasın istiyordu. O gece silahdarına;
- Gidin Akşemseddin'in diktiği çınar dallarının ortasına şu mührümü gömün ve o dalları yirmişer adım güney tarafına çekin" dedi.
Sabah olunca Sultan Fatih Akşemseddin'den Hz.Halid'in (Eyüp Sultan'ın adı) kabrinin yerini tekrar tayin etmesini rica etti. Tekrar oraya gittiler. Akşemseddin dalların dikildiği yere bakmadan doğruca gidip eski işaret ettiği yerde durdu ve;
-Dalların yeri değiştirilmiş, Hz.Halid buradadır" dedi ve sonra silahtar ağasına hitaben; Sultan hazretlerinin mührünü çıkarın ve kendisine teslim edin" dedi. Akşemseddin Hazretleri silahtar ağanın gizlice gömdüğü Padişah mührünün orada olduğunu kerametiyle anlamıştı. Bunun üzerine Sultan Fatih, Akşemseddin'e; "Kalbimde hiç şüphe kalmadı. Ama tam inanmam için bir alamet daha gösterir misiniz?" dediğinde Akşemseddin kabirin baş tarafından bir metre kazılınca üzerinde; "Bu Halid bin Zeyd'in kabridir" anlamına gelen "Haza kabri Halid bin Zeyd" ibaresi yazılı bir taş (mermer) vardır, dedi. Kazdılar Akşemseddin'in dediği gibi çıktı.
Fatih Sultan Mehmed Han, Ebu Eyyübel Ensari'nin kabri şerifinin üzerine bir türbe ve Akşemseddin ile talebelerinin ikametine mahsus odalar bir de cami şerif yaptırdı. Kabirleri nur makamları Cennet olsun. İstanbul'u bizlere hediye edenlerden Allah (c.c) razı olsun (Amin.)
Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi