Gün Değişirken

Her şey değişiyor. Şimdilerde güneşli ve sıcak yaz günlerinden sonbahar günlerine doğru ilerliyoruz. Eskiler “Ağustosun yarısı yaz, yarısı kış” deyip özetleyivermiş. Eylülün eli kulağında… Önümüzdeki zaman diliminde azalan gün ışığı, düşen sıcaklık bizi olumsuz etkileyebilir. Şimdi olumlu bir ruh hali için savaşmanın iyi zamanlarından biri…

Tasa, güç bir durumdan kurtulmayı düşünerek yaşadığımız üzüntüdür. Bugünü tasalarımızdan birinden kurtulmak için güzel bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. Nasıl kurtulacağımıza gelince; bu amaçla eski başarılarımızdan yararlanabiliriz. Daha önce böyle bir durumdan nasıl kurtulduğunuzu hatırlamaya çalışın. Eğer kendi yaşamınızdan bir örnek bulamazsanız, yakın çevrenizi araştırmayı deneyebilirsiniz.

Benzetmeler, her zaman iyi ipuçları verirler. Sonuç olarak yakaladığınız deneyimlerden de yararlanarak sizi olumsuz etkileyen tasanızın üzerine yürüyün. Eminim, gerekli kurtuluş yolunu geliştirebileceksiniz. Olumlu olabilmenin, mutlu bir yaşamı yakalamanın birinci şartı kendine, kendi yaşam deneyimine güvenmeye başlamaktır.

Bazen bizi karamsarlığa sürükleyen bir tasamız, sandığımızdan çok daha az önemli olabilir. Belki de ona gereğinden fazla değer vererek yaşamımızı olumsuz etkilemesine neden oluyoruz. Bu durumu doğru anlayabilecek (mümkünse özel) bir insanla konuyu konuşmak çok yararlı olabilir.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, bazen ayağımıza takılanlar sadece küçük taşlardır. Genelde onlara yeterli dikkat ve önemle bakmadığımız için bize ciddi sorunlar olarak görünürler. Mutluluğumuzun önünde engeller oluşturan küçük engelleri incelemek için ayıracağımız birkaç dakika, bize mutlu bir yaşamı geri kazandırabilir.

 “O bunu dedi, şu şunu dedi”... Nasıl da karartıverir ufkumuzu çevremizdeki insanların haksız sözleri. Beynimizden vurulmuşa döneriz. Çoğu zaman doğru olup olmadığını bile sorgulamadan hakkımızda söylenenlerin bizi etkilemesine izin veririz.

Diyelim ki, hakkımızda konuşulduğu doğru olsun. Çevreden gelen seslerin bir radyodan yayılan konuşmalara benzediğini hatırlayın. Eğer dinlemek istemiyorsanız ses düğmesini kısın, olsun bitsin. Kendinizi (zihninizi) doğru motive ederek bunu yapabilirsiniz. Unutmayın; duyup duymamak, dinleyip dinlememek tamamen sizin elinizde…

Eğer sözler kâğıt üzerinde sözcükler ise bu durumda yine yukarıda anlattığım yaklaşımı kullanabilirsiniz. Siz o sözcükleri ne kadar okumak isterseniz yazılar o denli büyürler ve beyninizi oymaya devam ederler. Eğer tüm bunların sizin mutluluğunuzu çaldıklarını fark eder ve bunlara hak ettikleri değeri verirseniz kum taneleri gibi küçülür ve sizin mutluluk rüzgârınızda savrulur giderler.

İnsanın kendisiyle konuşması, hesaplaşması yaşadıklarından dersler çıkarması açısından yararlı olabilir. Ama bunun bir ölçüsü olması gerekir. İç konuşmalar genelde çok hızla büyüme özelliğine sahiptir. Bir hortum bizi içine alabilir. Bu durumda iç ses bize katkı koyacağına olumsuz olarak etkilemeye başlar.

İç konuşmanın ses düğmesini kısmamız gereken zamanlar olabilir. Özetle; iç konuşmalarımızın çokluğunu ve niteliğini düşünmek üzere kendimize birkaç dakika ayırmak yararlı bir davranış olur.

Güzel söylemiş Peyami Safa: “Yaşlanarak değil, yaşayarak kemale erilir. Zaman, insanları değil, armutları olgunlaştırır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi