6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

Hz. Muhammed mi üstün? Hz. İsa mı üstün?

Peygamberler, Hz. Allah (C.C.) taraffından insanlara gönderilen elçilerdir. Dini terim olarak "Hz. Allah'ın insanlar arasından seçtiği ve vahiy ile şereflendirerek emir ve yasaklarını insanlara ve cinlere duyurmak vee ulaştırmak için görevlendirdiği elçiye "peygamber" denir.
Kur'an-ı Kerim'de Rasül, mürsel ve Nebi kelimeleriyle ifade edilir. Peygaber, kendisine yeni kutsal bir kitap ve şeriat (din) verilen elçiye "Rasül, kendisinden önceki peygamberin şeriatı ve kitabıyla emreden kişiye de "Nebi" denir. Peygamberlik seçimin; mal, mülk, şan, şeref, makam ve kültür etkili değildir. Bu yüce görev, Allah (c.c.) vergisidir. Çalışma, ibadet ve taat elde edilmez.
Hz. Allah (c.c.) peygamberlik yükünü taşıyabilecekleri ve layık olanları bilir ve dilediğini "peygamber" olarak seçer. "Bu Allah4ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir." (Cum'a Suresi, Ayet: 4, Sh:552)
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (a.s.) (ona selam olsun) son peygamber bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.)dir. Bu ikisi arasında 124 bin peygamber gelip geçmiştir. Peygamberlerin gerçek adedini Allah'dan başka kimse bilmez. Müslümanlar için; Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e kadar gönderilen peygamberlerin hepsine, ilk ve son peygamberlere de "iman ettim" demeleri yeterlidir.
Peygamberlik dereceleri: İslam inancına göre bütün peygamberler peygamber olmak açısından eşittirler. Hepsine birden iman etmek farzdır. Ancak aralarında derece farklılığı da bulunabileceği kabul edilir. Hz. Allah'ın (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "tilkerrusülü faddâlna ba'dahum alâba'd ( O peygamberler ki, biz onlardan bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. (Bakara Suresi Ayet: 253) Bu ayetin devamında ayrıca, Rabbimiz: "Bazısının derecesini yükselttik" buyuruyor. Bundan kasıt, Hz. Peygamberimiz Hz. Muhammed a.s.dır. Efendimizin diğer peygamberler arasında üstün bir yeri vardır. Çünkü O, insû-cinne gönderilen son Rasûl'dür. Bu konu, tarihin bir çok devirlerinde tartışma konusu olmuştur.
Kanuni Sultan Süleyman (M.1520-1566) zamanında Molla Kabız isminder biri Hz. İsa'nın, Hz. Muhammed (a.s)dan üstün olduğunu savunur, bu gikirlerini halk arasında yaymağa çalışmaktadır. Bu hali gören bazı gayretli alimlerin şikayetleri üzerine Molla Kabız saraya çağırılmış ve Sadrazam Makbul İbrahim Paşa'nın huzurunda, Rumeli kazaskeri muhyiddin çelebi ve anadolu Kazaskeri, Kadiri Çelebi karşısında fikirlerini ispat etmesi istenmiştir. M. Kabız, fikirlerini büyük bir gayretle savunmuş, kazaskerler Molla'yı ilzam (susturma) edememişlerdi. Çünkü kazaskerler onu ilzam edecek derin dini bilgiye sahip değillerdi. Sadrazam İbrahim Paşa; Bu adamın suçu ne ise onu bulup söyleyin, kafasındaki düğümleri çözün, suçunu ispat ettikten sonra gereğini yerine getirin demiş Molla Kabız'ı serbest bırakmıştır.
Onları adalet kulesinde pencere arkasından izleyen Kanuni Sultan Süleyman oldukça sinirlenmiş ve Sadrazam'a: "Bir sapık divanıma gelir ve Hz. Peygamberimizin yüksek şanına gölge düşürür. Saçma sapan konuşmaya cüret eder. Susturulamadan huzurundan çıkıp gider, buna sebep nedir" diye Sadrazam İbrahim Paşa'ya çıkışır. Sadrazam da "Ne edelim kazaskerlerimiz yeterli dini bilgilere sahip değiller ki sustursunlar" diye cevap verir.
Kanuni bunun üzerine Seyhul-İslâm İbn-i Kemal ve İstanbul Kadısı Sadi Çelebi'nin (V.1538) huzurunda Molla Kabız'ın tekrar dinlenmesini emreder. Şeyhul-İslâm İbn-i Kemâl, M. Kabız'ın iddialarını sorar ve sabırla anlattıklarını dinler. Molla Kabız, ayet ve hadislerler iddiasını ispata çalışır. Şeyhul-İslâm, Molla Kabız'a meseleri yanlış anladığını ilmi metodlarla anlatır ve Hz. Allah Kur'an'daki Bakara suresinin 253 ayetinin mealini söyleyerek "Hz. Allah C.C.'nin "Biz peygamberin bazısını bazısından faziletli kıldık... Bazısının derecesini yükselttik" buyurduğunu hiç görmedin duymadın mı? diyerek Molla Kabızı ilzam eder ve Molla'nın dili tutulur.
Şeyhul-İslâm ibn-i Kemâl "İşte gerçek meydana çıktı. Başka sözün var mıdır. Bu bozuk inançtan döner ve doğruyu kabul eder misin" diye sorar. Fakat Kabız bildiğinden şaşmaz. Bunun üzerine Şeyhul-İslâm: Kadı (Hakim) Sadi Çelebi'ye dönerek "Fetva işi tamam oldu. Şeriate (dine) göre gereğini siz hükmedin der. Sadi Çelebi Molla Kabız'a; "Ehli sünnet vel cemaat üzere doğru inanç yoluna girdin mi? diye sorar. Fakat Kabız, yine sözünden dönmez. Bunun üzerine de, Kadı Sadi Çelib, Molla Kabız'ın idamına karar verir ve hüküm infaz edilir (Peçevi tarihi, sh.95-96)
Günümüzde bile hala Kelime-i Tevhid'in birinci bölümünü "La ilahe illallah" diye söylemek yeterlidir. "Muhammedün Rasülüllah" demek gerekmez diyen din adamı geçinenlerin varlığını, esefle görmekteyiz. imandan, hakikatten "ayağı kayanlar" keşke kendilerine gelseler... ve doğruyu söyleselerdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi