İçeriksiz Siyaset

Son yıllarda siyaset alanında dikkati çeken unsurların başında kalitesizlik, içi boşluk ve vizyonsuzluk geliyor. Siyasetin, genel anlamda güç, erk ve rant arayışı dışında bir anlamı kalmadı. Bu ülkede siyasetin yozlaşmasından, siyasal örgütlerin içeriksizliğinden, siyasal partiler yasasının niteliksizliğinden ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verememesinden daima şikâyet edile geldi.

Ama siyasetin sorunu, kendi başına siyasetin içinde değil. Olumsuzluklar sadece siyaset alanını ile sınırlanmamış. Ankara odaklı siyaset dışında; sivil toplum kuruluşlarına ve meslek odalarına veya yerel yönetimlere baktığınızda, oralarda da şikâyet konusu olabilecek pek çok sosyal sorun vardır.

Türkiye’de siyasetin ve sivil toplumun gereği gibi işlemesini engelleyen unsurlardan biri himayecilik ve kayırmacılıktır. Ülkemizde türü ne olursa olsun sosyal örgütler, iktidara gelenlerin himayelerine aldıkları kişi ve gruplara sadakatleri karşılığında avantaj ve çıkar dağıtmaları üzerine kurulmuş. Himayecilik ve kayırmacılığın farkında olan bazı etnik ve kültürel gruplar da bu avantajları elde edebilmek için iktidar sahiplerinden ve iktidarı elde etmek isteyenlerden bazı taleplerde bulunuyorlar. İşin özeti; bugün için siyasetin rant ve çıkar elde etme dışında başkaca bir anlamı ve hedefi kalmamış gibi…

Bugün siyaset kendine ‘bizimkiler ve ötekiler’ gibi bir bakış açısı belirlemiş. Hemen hemen her siyasi eğilim; etnik köken, kültür, inanç veya bölgecilik gibi bazı unsurlar üzerine kurulmuş. ‘Bizimkilere’ avantaj sağlamaya çalışırken, ‘ötekilere’ rant alanlarında uzak tutarak ‘açlığa mahkum etme’ çabasında. Bu arada yoksul halkın sorunlarını aklına getiren bile olmuyor. Ülkenin ve toplumun bazı sorunları ise kimi sivil toplum kuruluşları tarafından –sesleri cılız da olsa dile getirilmeye çalışılıyor.

Mevcut siyaseti anlamak için rant kollama ve rant arama kavramını doğru anlamak gerekir. Kamuyu soyarak rant elde etme konusunu anlamadan günümüzün siyasetinin odak noktasına erişmek mümkün olmaz. Çünkü siyaset alanında var olmanın temel mantığı, kişilerin ve toplulukların kendilerine avantaj ve çıkar elde etme hevesleridir. Siyasetin zaman zaman hırçınlaşmasının arkasındaki temel mantık budur.

Bugün siyaset, ranta yönelmiş olmasına rağmen tek sorunu bu değil. Önemli sorunlarından bir tanesinin, değişen ve karmaşıklaşan dünya koşullarına rağmen siyasetin ülke çapında bir ‘içeriksizlik hastalığına yakalanması’ olduğunu söyleyebiliriz. Mevcut siyaset, ne yeni söylem üretebiliyor ne de kendisini canlı tutacak yeni kadrolar… Dünyayı daha iyi algılayıp tepki veren sivil toplumun bulgularından ise haberi bile yok. Diğer yandan; güncel siyasetin, kendiyle boğuşmaktan başta kadınlar ve gençler olmak üzere toplumun farklı kesimlerini aklına getirmesi henüz ihtimal dâhilinde değil.

İlginç bir diğer nokta, siyaset alanında veya dışında, herkesin bir başkasından yeni bir ses veya kendisini hareketlendirecek bir işaret bekliyor olması. Ama bu işaret, eskinin güdük tekrarlarını saymazsak, ne büyük şehirlerden ne de Anadolu’dan geliyor. Eski usul ve isimlerle bitpazarına yağması beklenen nurdan ise hayır olmayacağı ortada… İçerikten örgütlenmeye kadar pek çok siyasi fonksiyonda değişim gerekiyor.

Siyaseti yeniden araştırmaya, konuşmaya ve ortak paydayı üretmek üzere tartışmaya başlamak zorundayız. Kış, bahar ve seçim yorgunluğunu üzerimizden atıp yaza ve güze hazırlanmamız gereken bir dinlenme ve hazırlık dönemine giriyoruz. Sonbaharla birlikte siyasi akıl, çalışılmış içerik ve özendirilmiş katılım olarak canlanmış bir ortam görmeyi istiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi