Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Görünenin ötesi…

Ah sosyal medya sen nelere kâdirsin. İçinde barındırdığın her türlü illüzyonu biliyoruz, farkındayız ama yine de seni bu kadar ciddiye alıyoruz ve sana inatla inanmaya devam ediyoruz. Çünkü hayatımızda yıllardır öyle bir yer edindin ki senden kopmak şöyle dursun, bir kaç gün bile senden maalesef uzaklaşamıyoruz.

İnternet ve sosyal medya hayatımızı tamamen ele geçirdi. Yerinde ve yeterince kullanınca gerçekten güzel, çok eğlenceli hatta öğretici. Ama şunu da unutmamak gerek ki sosyal medya psikoloji de bozuyor. Özellikle de ergenlik çağında olan yada kişiliği oturmamış bireylerde.

Herkes kendini güzel yada yakışıklı görmek, en azından öyle hissetmek istiyor. Takip ettiği kişilerle özellikle de ünlülerle kıyaslıyor kendini. Görünüş olsa sadece neyse ama yaşam tarzlarını, gittikleri mekanları, yediklerini içtiklerini, evlerini arabalarını, giyim kuşamlarını da kendiyle kıyaslayınca adeta bir çıkmaza düşüyor ve psikolojik olarak depresyona giriyor. Çünkü herkes zengin değil, herkes bolluk içinde yaşamıyor, marka giyinip, pahalı mekanlara gidemiyor.

Oysa bilmiyor ki orda şıkır şıkır giyinmiş, yüzünde koca bir gülümsemeyle poz veren o ünlü aslında hiç de mutlu değil. Onun da sorunları var. Orda sevgilisiyle el ele aşk pozu sergileyen arkadaşın belki de etrafa öyle görünmek istiyor ama aslında aldatılıyor ve bunu belki kendisi de biliyor. Makyajıyla pürüzsüz ve oldukça sağlıklı gördüğün o cilt belki de delik deşik ama filtre sayesinde kaymak gibi geliyor sana. O gitmeye çok özendiğin ama cebinde para olmadığı için gidemediğin yeni açılan o mekanın kahveleri belki de hiç de umduğun gibi lezzetli değil ama fotoğraflarda albenili görünüyor.

Herkes her zaman bakımlı ve makyajlı değil, yani herkes her an güzel görünmüyor. En güzel çıktıkları hallerini sosyal medyada paylaşıyorlar, yada filtre kullanıyorlar. Herkes her zaman gülümsemiyor ve mutlu değil, mutluyken ya da gibiyken çekip oraya fotoğraf atıyorlar. Herkesin kahvesi bol köpüklü değil, köpüklü olanın fotoğrafını koyuyorlar. Herkes ilişkisinde her an birbirine aşk dolu bakmıyor, el ele oturmuyor, sadece etrafa karşı o imajı sergilemeye çalışıyorlar. Köpüksüz kahvesini, gözü kapalı resmini, tükenmiş halini, ağlamaktan gözleri şiş çekilmiş resmini, onu ağlatan sevgilisinin kaba saba hallerini sosyal medyada paylaşan yok.

Hani anlayacağınız çok azı gerçek olsa bile orda gördüğünüz çoğu şey sahte. Bir illüzyondan, bir kurgudan ibaret. Onun için doğal olmak en güzeli, gerçek olmak en iyisi. Boşverin sırf fotoğraf paylaşmak için dakikalar harcanıp yazılan sahte senaryoları. İnsanları şok etmeyin. Sosyal medyada kaymak gibi bir ciltle, dolgun dudaklarla, çıkık elmacık kemikleri ve yay gibi kaşlarla gördüğümüz kişiyi gerçekte gördüğümüzde şaşkın şaşkın bakıp yüzüne onun yerine biz rezil oluyoruz düştüğümüz o salak durumdan. Aptal yerine koyuyor sosyal medya bizi. Çünkü orada reklam iyi yapılıyor. Allanıp pullanıp her şey bize çok güzel satılıyor.

Ah sanal dünya, yalan dünya, ah yok mu bu sosyal medya... Diyeceğim o ki bazı şeyler bazen göründüğü gibi olmayabilir. Sen farklı algılayabilirsin. O yüzden hiç keyfini kaçırma, hiç özenme ve kendini boşu boşuna komplekse sokma. Eğlen, oyalan ama orda olan hiç bir şeyi çok da ciddiye alma, kafanı dağıt sadece, bilgi edin, fikir edin, kıyaslama. Şunu unutma kimse kimseye benzemez. Kimse aynı şeyleri yapmak zorunda değil. Hepimiz aynı görünsek dünya çok sıkıcı olmaz mıydı? Unutma sen, sen olduğun için özel, güzel ve biriciksin!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi