İkisi Bir Arada: Büyüme ve İşsizlik

Bir kez daha emek konusundayım. ülkemizde değişik nedenlerle yaşanan ekonomik krizler toplum olarak bizde bir yanılsama kültürü yarattı. Yaşadığımız ekonomik ve sosyal sorunların bu krizlerden kaynaklandığını zanneder olduk. Gerçekten krizler veya kriz görünümleri yaşıyor muyuz? Pazardaki pahalılığın, evdeki geçim sıkıntısının veya yakın çevremizdeki işsizliğin nedenlerini kriz algımıza bağlamak kolayımıza mı geliyor acaba? Gerçekten bugün yaşamakta olduğumuz sıkıntıların nedeni şu veya bu ülkeden kaynaklanan ekonomik veya siyasal krizler midir? Bunlar olmasaydı ülkemizin ekonomisi güllük gülistanlık mı olacaktı? Belki de yapısal bazı sorunlar var ve biz bu gerçeği ‘yanılsamalı ve kısıtlanmış’ bakış açımız nedeniyle göremiyoruz.


 


Büyüme ve İşsizlik


Bilim çevrelerinde zaman zaman ülkemizin ekonomisini ilgilendiren araştırmalar yapılıyor. Bunların bir grubu da ülke ekonomisinin büyümesi ile işsizlik arasındaki ilişkiyi araştırmakla görevlendirmiş kendini. Ekonomik büyüme ile istihdam arasında ilişki araştırıldığında; akla ilk gelen büyüme ile birlikte istihdamın artması ya da bir diğer deyişle büyümeye bağlı olarak işsizliğin azalmasıdır. Ama ne yazık ki; kazın ayağı öyle değil.


 


Genel olarak Türkiye ekonomisi tarihsel süreç içinde incelendiğinde; sürdürülebilir ekonomik büyümenin sağlanamadığı ve işsizlik sorununun umut verir biçimde çözüm yoluna giremediği gözleniyor. Ekonomik büyümenin sürdürülebilir olmamasının ve işsizliğin süreğen bir sorun hale gelmesinin kendi başına –muhtemelen zaman zaman da ilişkili olabilen– nedenleri var.


 


Ekonomik büyüme ile işsizlik oranı arasında ilişkiyi bulmaya yönelik çalışmalar, karşılıklı nedenselliği ortaya koyan sağlıklı bir sonuca ulaşmıyor. Tarihsel süreç içerisinde ekonomik büyüme ile işsizlik oranı arasında –olumlu veya olumsuz– sağlam ve sağlıklı bir ilişki görmek mümkün değil.


 


İlişki Var mı?


Biraz daha detay vermem gerekirse; işsizliğin azaldığı dönemlerde ekonomide de büyüme gözlenirken, ekonominin büyüdüğü her dönemde işsizlik oranının düştüğünü söylemek mümkün değil. Bir başka biçimde söylersek; işsizlik ile ekonomik büyüme arasında bir ilişki bulunabilirken, büyüme ile işsizlik arasında kabul edilebilir bir ilişki gözlenemiyor. Gerçekten 2000’li yıllardaki büyüme ve işsizlik istatistikleri incelendiğinde; yüksek büyüme sağlanan dönemlerde bile son derece yüksek işsizlik oranlarının varlığı gözlenmiştir. Bu durum da büyüme ve işsizlik arasındaki ilişkisizliği açıklayan kanıt olmaktadır.


 


Kendimize büyüme ve işsizlik arasındaki ilişkisizliğin anlamını ve açıklamasını sormak zorundayız. İstatistik olarak gözlenen bu manzara, ülke ekonomisinde uygulanan –başta büyüme olmak üzere– makro ekonomik politikaların yanlışlığına açık biçimde işaret etmektedir. Konuya üretim faktörleri açısından baktığımızda; bu türden bir büyüme tarzının ancak emeğin durumunu dikkate almayan sermaye yoğun yaklaşım olabileceğine işaret ediyor.


 


Bu arada ülkenin üretim yapısında teknoloji kullanımın giderek arttığı ve üreticilerin maliyet düşümünü sağlamak üzere düşük istihdamlı tercihlere yöneldiği gerçeğini de göz önünde tutmalıyız. Adeta bugünkü küresel sert rekabetin tüm yükü ve sorumluluğu iş gücünün sırtına yüklenmektedir. İş gücü de bunun bedelini daha fazla işsiz kalarak ödemektedir.


 


ülkemizde başta sanayi sektörlerinde olmak üzere nitelikli emek sorunu olduğunu kabul etmemek mümkün değil. Ama bu duruma bulunacak çözüm de istihdamsız büyüme olmamalı. Eğitim kurumlarından başlayarak iş ve yaşam alanlarında meslek içi ve yaygın eğitimi dikkate alarak insan sermayesinin kalitesini artırmak durumundayız. Artık kamu ve özel sektör, bir işletmenin en değerli varlığının insan olduğunu ve işsiz ekonomik büyüme olmaması gerektiğini kavramak zorundadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi