1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Dışarıdan Rektörler atanırsa var ya...

Anadolu üniversitesi’ne bu ayın sonuna kadar yeni rektör atanacak…


Zira…


Anadolu üniversitesi’nde Rektör Naci Gündoğan’ın görev süresi 1 Ocak tarihi’nde sona erdi.


Naci Gündoğan o tarihten bu yana görevi vekaleten sürdürüyor.


üniversite Rektörlüğü için 4’ü dışarıdan olmak üzere 13 öğretim üyesinin müracaatı var.


YöK, Anadolu üniversitesi Rektörlüğü için 3 isim belirleyecek, bu 3 isimden biri Cumhurbaşkanı tarafından atanacak.


Bu arada Cumhurbaşkanının, 3 isim haricinde, şartları tutan bir öğretim üyesini de, başvuru yapmamış olsa dahi Rektör olarak atama yetkisi mevcut.


xxx


Osmangazi üniversitesi’nde, yaşanan katliam sonrası Rektör Hasan Gönen görevinden istifa etti.


İstifasının hemen ardından YöK vekaleten Rektör görevlendirmesi yaptı.


Gönen’in istifa ettiği tarihten bu yana üniversite rektörlüğü Prof Dr Şenocak tarafından vekâleten sürdürülüyor.


Bu arada YöK, Osmangazi üniversitesi Rektörlüğü için başvuru ilanına çıktı.


Dışarıdan ve üniversite içinden çok sayıda öğretim üyesi Rektörlük için müracaatta bulundu.


Müracaatlar 18 Mayıs’ta sona erdi ve Rektörlük için başvuruda bulunanlar ile YöK’de mülakatlar yapıldı.


önümüzdeki günlerde YöK 3 isim belirleyip, Cumhurbaşkanına sunacak. Cumhurbaşkanı da bu 3 isimden birini, ya da başka bir ismi Rektörlüğe atayacak.


xxx


Anadolu üniversitesi geçtiğimiz ay bölündü.


üniversiteden ayrılan teknik bölümler ile Eskişehir Teknik üniversitesi kuruldu.


Rektör olarak da vekâleten Anadolu üniversitesi rektörü Naci Gündoğan görevlendirildi.
Bu arada YöK yeni kurulan Eskişehir Teknik üniversitesi Rektörlüğü için ilana çıktı.


Yeni üniversitenin rektörlüğü için başvurular dün sona erdi.


YöK, Eskişehir teknik üniversitesi için müracaat edenlerle mülakatlar yapacak.


Sonra da tıpkı diğerlerinde olduğu gibi 3 ismi Cumhurbaşkanına bildirecek, Cumhurbaşkanı da bu 3 isimden birini ya da başka bir ismi yeni üniversiteye Rektör atayacak…


xxx


 


Sonuç olarak…


Eskişehir’de bulunan her 3 üniversite de önümüzdeki günler içinde yeni rektörlerini bulacak…


üniversite Rektörlüğü kuşkusuz önemli bir görev…


Kurum kadar, şehir için de büyük öneme sahip bir görev Rektörlük…


Sadece bu sebep yüzünden bile her 3 üniversiteye atanacak Rektörün, görev yaptığı üniversite içinden çıkması, tüm dinamikleriyle şehri yakından tanıyor olması, üniversite ile şehir arasında kurulacak köprüleri nasıl inşa edeceğini biliyor olması gerekiyor.


İster “şehir milliyetçiliği yapıyor” deyin, isterse “sağlıklı bir düşünce değil” diye yorumlayın ama bana göre her 3 üniversitenin de Rektörü, bu şehrin üniversitelerinde öğretim üyeliği yapan isimlerden oluşmalı.


Şehri bilen, şehrin dinamik ve hassasiyetlerinin farkında olan, üniversite ile şehir arasında, üniversite ile Eskişehir’in sanayisi, ticareti ve sosyal-kültürel yaşamı arasında köprü vazifesini rahatlıkla yapabilecek kadar Eskişehirli olmuş isimlerden oluşmalı yeni Rektörler.


Aksi takdirde…


Rektör olmanın şartlarını taşıyan bin’i aşkın öğretim üyesi dururken, bu 3 üniversitemize dışarıdan Rektörler atanırsa, bu şehir bu garabetin ne izahını yapabilir, ne de hesabını verebilir…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Anında yargıya götürün meseleyi…


 


 Eskişehir’de sahip olduğu işyerleri isim yapmış bir dostumuz aradı.


Bizim dahi ismini duymadığımız bir gazetenin 590 liralık faturası gelmiş önüne.


Ne olduğunu anlayamadığı için faturadaki telefonu aramış.


-“Bu para neyin nesidir?” diye sormuş.


-“Reklamınızı koyduk gazeteye” cevabı vermiş telefondaki ses.


Dostumuz “İyi de ben size reklam verdiğimi hatırlamıyorum” dediğinde telefondaki ses “Sen bu parayı ödememek için bunu yapıyorsun ama ben icra ile almasını bilirim” diyerek kapatmış telefonu…


Dostumuz resmen tehdit edildiğini söyledi.


Hemen yargı yolu ile gereğini yapacağını da sözlerine ekledi…


O yüzden…
Siz siz olun, bir gün önümüze, amacı sırf seçim öncesi vurgun yapmak olan ve Bölgenin sesi, şehrin soluğu, Eskişehir’in çığlığı gibi saçma sapan isimler taşıyan bir gazetenin faturası gelirse tehdit ve şantaja boyun eğip, para falan ödemeyin…


Anında gidin Adliye’ye…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Mitingler gösterge mi?


 


Eskiden medya bu denli güçlü değilmiş.


İnternet yokmuş.


Siyasetçilerin seçmene ulaşması sınırlı sayıda iletişim aracıyla oluyormuş.


Haliyle…


Mitingler seçimlerin sonuçları hakkında bir ipucu veriyormuş birilerine…


Sonradan mitingleri okuma başlamış.


Ne kadar kadın var?


Ne kadar kasketli var.


Ne kadar heyecan var?


Bunların hepsi veri kabul ediliyormuş…


Günümüzde her şey değişti.


Meydana 10-29 bin kişi toplayıp, bir-iki saat konuşuyor liderler…


öte yandan aynı liderlerin sosyal paylaşım sitesinden yapmış olduğu bir paylaşım, anında yüz binlere hatta milyonlara ulaşıyor…


O yüzden…
Mitingler seçimlerin nasıl sonuçlanacağına ilişkin bir gösterge asla değil…


Nitekim…


Mitingleri dolduran partilerin seçim yarışında geriye kaldıkları, miting alanını dolduramayan partilerin seçimi kazandığına ilişkin çok sayıda örnek var elimizde.


O yüzden…


Seçimlerin bugün için tek işlevi, parti ve adaylara moral vermek, çalışma şevkini arttırmasını sağlamak ve belki de umutlanmaktan ibaret olsa gerek…


***


Savsaklamayın!


 


İnsanlar bir Kasap dükkanının vitrininde asılı bir yazı görürler…


Bu yazı bir anda insanlara, elindeki işi bıraktırma isteği uyandırır.


Yazının tercümesi şudur:


“Bugün aldıklarınızın parasını ödeyeceksiniz ama yarın tüm ürünlerimiz bedava”


Ertesi gün bedava ürünlerden faydalanmak üzere dükkana gelenlere kasap şöyle der:


-“Bakın ne yazıyor orada? Yarın tüm ürünlerimiz bedava, ama bugün değil, yarın. Bugün satın aldığınız ürünlerin parasını ödeyeceksiniz.”


Savsaklama davranışı işte tam olarak böyle bir şey.


Sonra yaparım diye işinizi ertelediğiniz o yarın, daima bir gün ötede. Hiçbir zaman bugün haline gelmiyor.


O yüzden, Yarın değil bugün. Sonra değil, şimdi. Bir ara değil, hemen dememiz ve yapmamız gerekiyor…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM
Adam evlenir, 10 sene geçer çocuğu olmaz. Yurtdışına göreve gider. Hanımından gelen mektupta hamile olduğu yazılıdır.
Yurda döndüğünde ise hanımı doğurmuştur ama çocuk zencidir.
Hanımına sorar: "Hanım ne sizin sülâlede ne de bizim sülâlede zenci değil, esmer bile yok; bu iş nasıl oldu?"Hanım "çocuğu doğurduktan sonra sütüm gelmedi mecburen bir sütannesi tuttuk, onun sütünü emdi.
Sütanne zenciydi herhalde bu yüzden böyle oldu" der.Adam ikna olmuşa benzer ama içinde yine de ufak bir kuşku vardır ve "bunu bilse bilse annem bilir" düşüncesiyle annesine sorar.
Anne "Olmaz olur mu oğlum, tabii ki olur" der.
Seni doğurduğumda benim de sütüm gelmemişti ve inek sütüyle beslemiştim.
Bak boynuzların çıkmaya başlamış bile!"


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi