İnsan, Bilgi ve Anlam

 


 


Doğaya ve yaşam şartlarına baktığımızda insanın diğer canlılara oranla bazı farklılıkları olduğunu görüyoruz. örneğin insan doğayı kendi kullanımı için değiştirebilme becerisine sahip… Zihinsel nitelikleri diğer canlı türlerinden daha fazla gelişmiş. Başka özellikler de bulup bunlara ekleyebiliriz. Kendisini ve yaşam çevresindeki diğer unsurları anlamlandırma becerisi ve gücünün bunların en önemlilerinden birisi olduğu kanaatindeyim. Anlam verme ve anlam yükleme özelliğimiz sayesinde yaşamımızı daha zengin ve farklı hale getirebiliyoruz.


 


Bir yerden bir başka yere yürüyerek giderken, zihnimi meşgul eden bir şeyler yoksa çevreye dikkat etmeye çalışırım. Kimi zaman akıl gözüm, kendi içime dönmüş olur; böyle bir durumda içe yoğunlaştığımdan dünya yıkılsa çevremi hissetmeyebilirim. Ama üzerime giyindiğim çözülesi bir problem olmadığında çevremi izlemekten gerçek bir haz alırım. Sokakların, caddelerin veya yapıların o zaman kadar dikkat etmediğim özelliklerini keşfetmek hoşuma gider.


 


İyi bir ruh halinde iken sokağımızda yaşayan insanları, bir kez daha keşfetmek ne büyük bir keyiftir. Sokağın kedisi oralarda bir yerdedir. O ürkek gözlerle bana bakarken ben sevgisiz kişiler gibi onu zararlı bir yaratık olarak görüp kovalamayı isteyebilirim. Yaşama değer veren bir kişi olarak onu sokağımıza renk ve canlılık veren bir canlı olarak görüp sevgiyle anlamlandırabilirim. Her zaman o ve orada olanı, olumlu ve olumsuz olarak değerleme duygu ve düşüncesi bana aittir. Sevgi dediğimiz duygunun kendisi de bu anlamlandırmadan kaynaklanıyor.


 


Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü ve empatiyi yaratan anlamlandırma yetimizin dara düştüğü zamanlar var. özellikle bir sorunu, terleten bir yorgan gibi üstümüze büründüğümüzde; bir insan olarak bizi farklılaştıran anlamlandırma yetkinliğimizi de yitirmiş gibi oluyoruz. Günlük yaşamın hercümerci içinde problemlere gereğinden fazla yoğunlaşarak yaşamımızı ve çevremizi anlamlandırma fırsatını da kaçırıyoruz.


 


Aynen, zihnimi didikleyen bir sorun varken burnumun ucunu bile görmediğim gibi; sorunları abartıp aşırı önemsediğimizde yaşama yeni anlamlar katıp zenginleştirme yaratıcılığını da yitiriyoruz. Sorunların cenderesine girmiş bir duygu ve düşünce dünyası, her alanda çok daha az yaratıcı oluyor. Bu daralma ile başlayan sarmal, yaşamı olumsuzluklar, çatışmalar ve sevgisizlikler yönünde körüklüyor.


 


Yaşamı anlamlandırmadaki yaratıcılık zafiyeti, sadece sorunlara bağlı olarak oluşmuyor. Kimi zaman güncel ve sıradan şartlara fazlaca uyum göstermemiz, üstün yaratıcılık becerilerimizi köreltmemize yol açıyor. örneğin çok fazla TV’ye yapışık bir yaşam, bunun ilk elde aklıma gelen örneklerinden birisi… Benzer şekilde doğru anlaşılmadığında bilgisayarın ve İnternetin ‘başarıyla’ yaşamımıza şırınga ettiği sığlık ve dezenformasyon da benzer etkiler yaratıyor. önemli nokta, bu teknolojinin henüz insan yaşamını kapasitesi ve gücü oranında zenginleştirecek biçimde kullanılmayışıdır. Hiç kuşkusuz sosyal ve kişisel yaşamı değiştiriyor; ama çeşitlendirip zenginleştirdiği veya anlamlandırıp yalınlaştırdığı konuları için olumlu öne sürmek için çok erken…


 


Bilgili olmak önemlidir. Ama insanın bilgi birikiminin yüksek olması, yaşamı doğru anlamlandırma yetkinliğine işaret etmez. Sadece biriktirilen ama özümsenmeyen bilgi, kimi zaman insanın anlamlandırma yaratıcılığının körelmesine neden olur. Sadece bilgi depolayarak yaşamın gizemini yakalamaya ve kendi anlamlılığını oluşturmaya çalışan kişi, giderek kopyacı, taklitçi ve ezberci olma bataklığına düşer.


 


Bilgi, insanın yaşam ve davranış modelini geliştirmesine etki yapmalı. Bunu başarmada yararlı olmayan bilginin ezber olmaktan öte anlamı yoktur. Bilmediklerimizin üzerine basıp yükselebilseydik başımız göğe ererdi.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi