Kendinize yazık etmeyin!

Yaşam şartları zorlaşıyor. Buna bağlı gelişen zihin sağlığı ile ilgili olumsuzluklar da var. Endişe olgusunun sosyal ve bireysel yaşamımızda daha yıkıcı ve tahrip edici olmayı yükselerek sürdürdüğünü gözlüyorum. Malum yükselişin ardında ve içinde yaşadığımız olumsuz şartlar var. Bu kavram, insanların sıkıntılı düşünce, kaygı veya korku durumudur. Endişe, insan bedeninin yaşam çevresine uyum sağlama çabalarından sadece biridir. Normal şartlar altında olumsuz bir etkisi olmayan endişe, denetim dışına çıktığında yüksek tansiyon veya yüksek ateş gibi insanı yıpratıcı etki yapmaya başlar. Bir tehdidin oluşmaya başladığı böyle bir durumda önlem almak gerekir. İleri düzeyde endişe halinde bir ruh sağlığı uzmanı yardımı gerekebilir.

Eğer kişi kendini doğru biçimde ‘dinlemeyi’ başarıyorsa, endişeyi ciddi bir sorun olmadan tespit edebilir ve karşı önlemleri geliştirebilir. Endişe sürecinin üstesinden gelmenin vazgeçilmez koşulu, insanın kendi bedeninin ve yaşamının farkına varması ve doğru değeri vermesidir.

Her gün yaşam, karşımıza çözmemiz için sorunlar çıkarıyor. Bunların bazılarının çözümü kolay, kimileri ise zaman ve kaynak gerektiriyor. Ama yaşamda mutluluklar kadar sorunların da olağanlığını kabul etmezsek, problemlerle baş edecek gücü kendimizde bulamayız. Unutmamalıyız ki; siyah ve beyaz, doğru ve yanlış, iyi ve kötü bir arada bulunuyor.

Sorun, bizim onu algıladığımız kadar büyüktür. Dolayısıyla bir sorunu, çözülmesi gereken bir durum olarak algılayıp kendimize “Bunun en kötü sonucu ne olabilir ki?” diye sorarak başlayabiliriz. Olabilecek en kötü durumu benimsedikten sonra şartları iyileştirmek için neler yapabileceğimizi düşünebiliriz. Böylece sorun, ucu bucağı bilinmez bir kara delik olmaktan çıkıp adım adım çözülebilecek –ya da sonucu önceden öngörülebilecek– bir konu olmaya başlar.

İnsanın en değerli varlığı sağlığıdır. Eğer günlük işlerimiz için gereğinden fazla endişe yaşamaya başlarsak, bu durumda en değerli varlığımız olan sağlığımızı harcıyoruz demektir. Kişinin yaşam gücü kaybolduğunda ise ne problemleri çözmesi ne de başka bir şey yapması mümkün olur. Diğer yandan endişenin bedelinin sağlıkla ödeneceği fikri, bizi çözüm yönünde motive eden bir unsur da olabilir.

Endişe nasıl aşılır? Akılcı düşünmeyi başarabilen bir kişi için endişe sorununu aşmak, herhangi bir problem çözmekten farklı değildir. Şöyle ki; ilk adımda endişeye neden olan konuyla ilgili verileri toplayarak başlamak lazım... Bir yandan endişeye yol açan konunun bileşenlerini, diğer yandan da bir bütün olarak olayın kendisini görebilmek gerekir. Bir başka deyişle; hem ağaçları, hem de onların yarattığı ormanın bütünlüğünü görmek gerekir. İkinci adımda çözüme yönelik bir karar vermek, ardından bu kararı yaşama geçirmek için hareket etmek uygun olur.

Endişe ile mücadele, iki rakip sporcunun birbirini yenmek için yaptığı spor yarışması gibidir. Kim akılcı ve sonuç alıcı hamleyi yapar ve bunu sürdürür ise yarışmayı o kazanır. Bu nedenle endişe bizi pes ettirmeden bizim onu yenmek için gerekli mücadele stratejisini hazırlamamız ve harekete geçmemiz gerekir.

Endişe, genel anlamda sorunu –veya olayı- gereğinden fazla abartmak demektir. Bunu hissettiğinizde kendinizi başka konularla meşgul etmeyi deneyebilirsiniz. Böyle yapmak, üzerinizdeki baskıyı azaltacaktır. Bir de; olur olmaz şeylerden ya da takıntı haline getirdiğiniz konulardan şikâyet edip sızlanmaktan vazgeçmenizi öneririm. Son bir şey var ki; “Denize düşen yılana sarılır” misali kimi durumlarda en ‘tuhaf’ görünen çözümlere de uzanabilirsiniz. İşin sonunu düşünerek, yaşamsal ilkelerinizden taviz vermeden, akılcı ve öngörülü davranarak sizi yok etmeye çalışan endişe sorununu kesinlikle aşabilirsiniz. Öncelikle; “Endişenin sizin yaşamınızdaki düzeyinin farkına varın” derim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi