Kentsel Projeyi Kim Öder?

Genelde demokrasi deyince temsili demokrasiyi varsayıyorum ama şu temsili demokrasi bir tuhaf ki, sormayın gitsin… Hadi seçim diyorlar; gidiyoruz sandık başına; o sıra bize ‘şirin görünene’ ya da ‘pek de şirin bulmadığımız gelmesin diye ötekine’ basıyoruz mührü, veriyoruz oyu; bir sonraki seçime kadar ardını arkasını araştırmak aklımıza bile gelmiyor. Bunun da adı demokrasi oluyor.

Bir kişi veya partinin yönetime aday olması, halka “ben senin malını mülkünü senin adına yönetmeye, bu amaçla sana hizmet etmeye adayım” demektir. Bir başka deyişle; yurttaşa “parasını senin ödediğin hizmetleri yerine getireceğim, senin paran ve zamanınla senin için bazı projeler, yatırımlar yapacağım” demektir. Sonuçta, seçtiğimiz insanların bize ait olan kaynakları yönetirken onları izlemememiz, seçilmiş yöneticilerce halkın denetiminin önünün tıkanması çok “ilginç” bir durum…

Genel olarak yerel yönetimlerde durum, yukarıda anlattığımdan pek farklı değil. Bir belediyenin her projesi, yaptığı her hizmet (kaynağı ister merkezden gelsin, ister yerelden tedarik edilsin) parası halk tarafından ödenen bir iştir. Bu nedenle halk kendini temsilen bazı kişileri seçmiş olsa bile, kendi kaynaklarının kullanımı konusunda söz ve hak sahibi olmalıdır. Bu olgunun adı halkın katılımıdır.

Eğer bir kentte yaşayan yurttaşların önemli bir bölümünün etkileneceği bir proje söz konusu ise bu projenin kara sürecine halkın katılımı kaçınılmazdır. Halkın karar süreçlerine katılabilmesi için dünya deneyiminde geliştirilmiş pek çok yaklaşım, yöntem ve teknik var. Mevcut belediye gölgesi kent konseyleri gibi değil de sahici kent meclisleri, kent kurultayları, proje karar kurulları, değişik türde toplumsal konseyler, yerel proje grupları bunlardan sadece birkaçı… Önemle olan bu konuda halkın ilgili, yönetimin niyetli olması…

Halkın yönetime katılması ve yönetimi denetlemesi ile ilgili iki kavram daha var: Mali sorumluluk ve sosyal sorumluluk. Mali sorumluluk anlayışı, yerel yönetimler gibi ekonomik yönü olan birimlerin hak ve yükümlülüklerinin saydamlığı ilkesine dayanır. Sosyal sorumluluk ise ekonomik süreçte yer alan herkesin üretilen mal ve hizmetlerin yararlarından adil biçimde yararlanmasını ifade eder.

Diğer kamu kurum ve kuruluşları yanında yerel yönetimlerin de denetlenebilmesi için bir kamu kurumu görevlendirilmiştir. Kamusal anlamda mali sorumluluğun (mali sayışabilirliğin) denetimi, Sayıştay denen o kamu kurumu tarafından yerine getirilmektedir. Ama bir kent öncelikle orada yaşayan yurttaşlara aittir. Halkın parasıyla yapılan her proje, halk tarafından ödenmekte ve halkı doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle başta belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerin mali olarak denetlenebilmeleri için yeni sivil katılım mekanizmalarına, sivil hakemlik ve denetim modellerine gerek vardır.

Anlaşılan odur ki, her yıl yeni gerçek değerler açıklandığında, yaşadığımız kentte her vatandaşın ödemek zorunda olacağı tutarın çok daha yükselmiş olduğunu göreceğiz. Bu durumu, “hizmet almak isteyen parayı öder” olarak açıklayamayız; çünkü yerel yönetim hizmetlerini çok daha ucuza mal eden yurt içi ve yurt dışı örnekler var.

Özetle; kentli yurttaşların artık “projem var” diyene “kim ve nasıl ödeyecek” diye sormalarının zamanı gelmiştir. Kent projeleri, önümüzdeki dönemlerde “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu” olmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi