Kentte yaşam kalitesi

Demokrasinin en önemli unsurlarından biri, çoğunluk dışında kalanların hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Ayrımcılık, bu yönüyle demokrasinin düşmanıdır. Sosyal yaşam; kadınların, çocukların, engellilerin, farklı kültürlere sahip olanların veya farklı düşünenlerinin –ve farklılığa sahip her kim varsa onların– hak ve özgürlüklerinin zarar görmemesine özen göstermek durumundadır. Bunu gerçekten sağlıyor muyuz? Ne yazık ki, hayır…

Demokrasiyi başaramadığımız bir yana; kentleri de mimari referans kitaplarında verilmiş ortalama değerlere göre çoğunluk dışında kalanlara dikkat etmeden yapıyoruz. Örneğin engelli vatandaşlar, bu ‘ortalama zihniyetten’ en çok zarar görenler arasında yer alıyor. Şehirlerimiz, başta engelliler diye özetlediğimiz bedenen ve zihnen sorunları olan insanlar başta olmak üzere pek çok vatandaş için bir zindana dönüşüyor. Yüksek kaldırımlar, bozuk yollar, yol üzerinde engeller, özensiz tasarlanmış duraklar, dik merdivenler, uygun olmayan asansörler ve en önemlisi kenti bu hale getiren at gözlüklü kafalar…

Bir şehrin en önemli fonksiyonlarından biri kolay ve rahat ulaşım olmak zorundadır. Kent içinde sıkıntısız seyahat edebilme bir yurttaşlık hakkıdır. Bu nedenle kent, –engelliler de dâhil olmak üzere– kentte yaşayan herkesin herhangi bir noktadan diğerine kolaylıkla seyahat edebilmesine, ulaşabilmesine imkân tanımalıdır. Eğer kentte yurttaşların gelir düzeyine uygun ulaşım olanakları yoksa bu da vatandaşlık hakkının ihlalinin bir örneği sayılır.

Son birkaç yüzyılın en belirgin özelliği, insanın büyük bir hızla doğaya yabancılaşıyor olmasıdır. İnsanın doğa ile mesafesinin büyümesinde kentler, hem neden hem de sonuç olarak yer alıyor. Bunda kentlerin, insanın bazı doğal ihtiyaçlarını karşılamakta sıkıntılara ve sorunlara yol açmasını gösterebiliriz. Örneğin kentler vatandaşların kolayca sağlık hizmetlerine ulaşabilmesine imkân tanımalıdır. Kentler, insanlara sağlıklı içme ve kullanma suyu olanakları ile sorun yaratmayan kanalizasyon sistemi servisi sunabilmelidir. Bu bağlamı; içeride ve dışarıda yeterli güneş ışığı ve doğal yaşama bağlantı kurabilen yeşil çevre sağlanması ile tamamlayabiliriz.

Bu çağı tanımlayan en belirgin özelliklerden biri, eğitimin öneminin artması ve yaşam boyu süren bir nitelik kazanmasıdır. Bu nedenle bir şehrin vatandaşlara erişilebilir eğitim imkânları sunması gerekir. Bir kentte yaşayan insanlar kendilerini sürekli geliştirebilmek için eş başlangıç imkânlarına ve eş fırsatlara sahip olmalıdır. Sürdürülebilir eğitim hakkı, kentli yurttaş olmanın en değerli unsurlarından biridir.

Gelişen iletişim ve medya teknolojileri, hiç kuşkusuz yaşamımıza pek çok olumlu kazanım sağladı. Ama kaybettirdikleri de var. Özellikle görsel medya, kentli vatandaşları tam anlamıyla bir bağımlılığa yöneltti. Bunun en ‘seçkin’ örneklerinden birini spor alanında yaşıyoruz. Fiilen spor yapmak yerine televizyon kanalında spor yarışması izlemek, önemli –bazı insanlar için tek– boş zaman etkinliği haline dönüştü. Hâlbuki bir kentin; vatandaşları, fiilen spor yapmaya özendirmesi ve buna ilişkin sportif imkânları sağlaması gerekir. Spor ile sözünü ettiğim bu bağlamı; her yaş, yetenek ve gelir dilimi için zengin boş zaman etkinliği seçenekleri olarak genişletmemiz gerektiğini ifade etmeliyim.

Yaşadıkları kenti yönetmek, yönetim karar ve süreçlerine fiilen katılmak ve kamusal işleri denetlemek bir kentli yurttaşlık hakkıdır. Kent bütçesinin oluşumuna, işletilmesine ve denetimine katılmak bir vatandaşlık hakkıdır.

Yukarıda özetlediğim özellikler sahip bir kentte yaşıyorsak –yaşadığımız kent bize saydığım bu hak ve özgürlükleri kullanmamıza izin veriyorsa– bu durumda gerçekten özenilecek nitelikte bir kentte yaşadığımızı söyleyebiliriz. Diğer durumlarda sadece kendimizi kandırıyor olabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi