Küçük İşletmeler ve Başarısızlık

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik işletmelerin çok büyük bölümü KOBİ olarak tanımlanan küçük ve orta büyüklükte işletmeler kategorisinde yer alıyor. Ne yazık ki, bu işletmeler literatürde söz edilen veya (KOSGEB veya Kalkınma Ajansı gibi kuruluşlarca) desteklenirken hayal edilen dinamizm ve esneklik özelliklerine sahip olmakta zorluk çekiyorlar. Pek çoğu kalıcılık ve sürdürülebilirlik sorunu yaşıyor. ülkemizde KOBİ adı verilen küçük ve orta ölçekli işletmelerle ilgili sağlıklı istatistikler bulmak mümkün değil. Bulunabilen sayısal değerlere baktığımızda KOBİ olarak kabul edilebilecek imalat işletmelerinin yüzde 90’ının sadece iş sahibinden oluştuğunu veya en çok 9 çalışanı olduğunu görüyoruz. Bunlar ulusal ekonomik göstergelerin önemli bir bölümünü yaratmakla birlikte risklere ve tehditlere en açık olan büyük dilimi de oluşturuyor. Bu nedenle küçük işletmelerin başarısızlık nedenlerinin incelenmesi ve önlemler alınması iş dünyasının sağlığı ve sürdürülebilirliği açısından önem taşıyor.


 


Küçük işletmeler sadece sorunlara ülkemizde açık değil; girişimciliğin nitelik olarak daha gelişkin olduğu ülkelerde de benzer sorunlar yaşanıyor. örneğin ABD’de Küçük İşletmeler İdaresi, her 5 yıl sonunda yeni açılan işletmelerin yüzde 50’sinin kapandığını raporlarında belirtiyor. Başka kaynaklarda ifade edildiğine göre 10 yıl sonunda açılan işletmelerin sadece yüzde 4’ü ayakta kalabiliyor.


 


Başarısızlık Neden?


Yapılan araştırmalar küçük işletmelerin yok olmasına yol açan nedenlerin başında iş-işletme yaşamına ilişkin deneyim eksikliğinin yer aldığını gösteriyor. İş deneyimi, bir yandan iş kurulan alanla ilgili bilgi ve deneyim eksikliği olabilmekle birlikte iş kültürü konusundaki zafiyeti de içeriyor. örneğin meslek okullarında veya mühendislik eğitimi veren üniversitelerde gençlere teknik bilgiler verilmekle birlikte iş kültürü ve girişimcilikle ilgili dersler müfredata dâhil edilmiyor. Kendi işini kurmak isteyen genç ‘teknik elemanlar’ bir süre sonra ciddi hatalar yapabiliyorlar.


 


Kendi işini kurma niyetinde olan pek çok kişi, işletmenin gerektirdiği makine, donanım veya mobilya gibi yatırımları yapınca işin gereklerini yerine getireceğini düşünür. Hâlbuki bir iş kurma için gerekli olan sermaye sabit kısım ve işletme sermayesi olmak üzere iki bölümden oluşur. İşin yürütülmesi için ihtiyaç duyulan işletme sermayesine hesaba katmayan ve bu konuda gerekli önlemleri almayan kişiler, bir süre sonra sermaye (nakit) sıkıntısı içine düşerler. özetle; bir işe girişirken ihtiyaç olanın, yatırım ve işletme sermayesi toplamından oluştuğunu iyi bilmek ve buna göre hazırlanmak gerekir.


 


Yatırım sermayesi, işletmenin ilk gününde işe başlama anahtarını çevirinceye kadar gerekli olan finansal varlıktır. Bunun yanında işçilerin ücretlerini ödemek, hammadde almak ve işletmenin günlük ihtiyaçlarını karşılamak gibi konular için işletme sermayesine ihtiyaç duyulur. Eğer işletme ihtiyaçları için gerekli finansman baştan hesaplanıp ayrılmadıysa bu durumda borca girilmesi gerekir. Borç almanın birinci seçeneği ise karşılığında faiz ödenen banka kredisidir. Bu da maliyetlerin faiz kadar artması, dolayısıyla işletme için piyasada rekabet şartlarının zorlaşması anlamına gelir.


 


Finansman Yanlışları


Küçük işletmeler, dar finansman imkânları nedeniyle işletme sermayesini doğru kullanmak zorundalar. Bunların tedarik ve satışta uyguladıkları politikalar –daha doğrusu günlük uygulamalar– finansman darlığına düşmelerinde ilk sırada rol oynuyor. örneğin peşin ödedikleri işgücü ve en çok 30-90 güne kadar vadeli aldıkları hammaddeyi kullanarak ürettikleri mal veya hizmetleri 120-180 gün vade ile satarak işletme sermayesinin dışarı kaçmasına neden oluyorlar. Kısaca; küçük işletme, kendi boyunu aşan bir işe kalkışarak piyasayı finanse ediyor durumuna düşüyor. Sonuçta; biteviye işletme sermayesi yaratmak gibi yeni ve sürekliliği olan bir problem oluşuyor. Uygulaması kolay olmamakla birlikte küçük işletmeler, ortalamada tedarik ve satış vadelerini birbirine uyumlu hale getirmek zorundalar. Bu konuda basit kural şu olabilir: “Nasıl alıyorsan öyle sat!”


 


Yarınki yazıda KOBİ yaşamına ilişkin sorunlarla ve görüşlerle devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi