Önce Covid-19, Sonra Meritokrasi

Önce Covid-19, Sonra Meritokrasi” derken bu iki konuyu birbirine eklemlemek gibi bir niyetim yok. Sadece bu ikisine ayrı ayrı değinmek istediğimden böyle bir başlık attım.


Yayılmaya Devam Eden Covid-19


Covid-19 salgınının önlenmesi konusunda bir kez daha ilk akla gelen önlemlerden biri, 65 yaş üstü ve 20 yaş altı vatandaşları kısıtlamak oldu. Ayrıca hafta sonu dışarı çıkma yasağı da var. Bu kararın alınması ile aklıma takılan ilk soru, “Eğer hastalık yayılmaya devam ederse, bu kararın doğruluğu sorgulanır mı?” oldu. Gerçekten malum yaş dilimlerine kısıtlama geldiği halde salgın yüksek hızda yayılmaya devam ediyor. Bundan ne sonuç çıkaracağız? Birincisi; bu önlem işe yaramadı; sadece acele ile alınmış bir karardı. İkincisi; salgın bir patlama yaşıyor; bu tür önlemlerle önünün alınması mümkün değil.


Herhangi bir önemli olabilecek konuda bir faaliyet veya eylem yaparsınız. Ama iş bu kadarla kalmaz. Belirlediğiniz zaman veya süreç oluştuktan sonra yaptığınız faaliyet veya eylemin sonuçlarını test edersiniz. Buna etki analizi denir. Buradan elde edeceğiniz sonuçlar aldığınız kararın doğruluğunu veya neleri değiştirmeniz gerektiğini ortaya koyar. Bu sonuçlara göre stratejinizde, faaliyetinizde veya eylemlerinizde farklılaştırmaya gidersiniz.


Yaş dilimi kısıtlamaları sonrasında hastalık hızla yayılmaya devam ettiğine göre bunun farklı nedenleri ve açıklamaları olması gerekir. Aynen alınan ilk önlemlerin sonuçlarının ölçülmesi gerektiği gibi yayılmaya yol açan yeni nedenlerin de ölçülmesi ve anlaşılması gerekir. Eğer böyle bir kavrayış olmadan yeni önlemlerle devam edilmeye çalışılırsa, salgın kendi bildiği yolda yükselmeye devam edecektir.


Aklımda birkaç soru var. Yaş dilimi yasakları bir yana virüsün yayılmasına kimler (toplumun hangi kesimleri) yol açıyor? Virüs hangi ortamlarda yayılmaya devam ediyor? Yayılma hâlâ ‘dünü yaşama’ çabasında olanların eseri midir? Salgının ilerlemesini denetlemek için alınan önlemler yeterli güç ve enerjiye sahip değil mi? Salgının bölgesel ve yerel yayılma nedenleri konusunda yeterli çalışma ve araştırma yapılıyor mu? Muhtemelen önlemler konusunda kayıtsız, ilgisiz ve sorumsuz olanlar dışında pek çok vatandaş bunlara benzer soruları soruyor ve cevap bulmaya çalışıyordur.


Meritokrasi Konusu


Gelelim ikinci konumuza… Batı dilleri kökenli bir sözcük var: Meritokrasi… Türediği “merit” sözcüğü İngilizcede yararlık, değer, yetenek veya erdem anlamına geliyor. Meritokrasi kavramı, daha çok siyaset ve yönetim alanlarında kullanılıyor. Ülkenin (veya bir kuruluşun) yönetim kademe ve anlayışında ilerlemenin koşulunun yararlık, yetenek ve erdem ölçütüne bağlı olmasını işaret ediyor.


İlk bakışta insana çok çekici geliyor. Yönetim kademelerine seçilen insanların yüksek nitelikli olması, gerçekten işlerin yolunda gitmesi için önemli bir adım olabilir. Bu kadar güzel bir anlayış acaba neden seçim veya atama süreçlerine egemen olmuyor? Neden nitelikli insanlarla çok daha yüksek başarı ve verim düzeyleri elde edilebilecekken başka kriterlere göre seçim yapılıyor?


Eğer toplum içinde gerçek anlamda kalite anlayışı gelişmemizse kalitelinin tercih edilmesini beklemek, Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibidir. Bu nedenle meritokrasinin (nitelikli olanın seçilmesinin) bir ölçüt olması için toplumun buna uygun birikim ve hazırlıkta olması gerekir.


Geleneksel yönetim sistemimizde üst düzey yöneticiler, kendi altlarında kendilerinden daha becerikli kişilerin bulunmasını istemezler. Çünkü bu, üst düzey yöneticinin makamını tehdit anlamına gelir. Geleneksel anlayışa göre ‘akıllı’ bir üst düzey yönetici, kendi altında daha düşük yetenek ve beceri düzeyinde kişileri tercih etmelidir. Böylece ciddi rakipler yaratmazken ipleri de kendi elinde tutabilecektir.


Yine geleneksel anlayışa göre alt düzey yöneticilerin de ‘dikkat etmeleri’ gereken bazı yaşamsal davranış modelleri vardır. Bunlardan birincisi, kuruluş içinde yaşanan sorunları asla üst düzeye yansıtmamak, herşeyi güllü gülistanlık göstermektir. Böylece sorunlar nedeniyle üst düzey yöneticinin koltuğu tehdit edilmemiş olur. Sözünü ettiğim bu yönetim anlayışında kuruluşun gerçek fonksiyonlarının yerine getirilmesinden daha çok herkesin kendi makamını korumaya devam etmesi daha önemli bulunur. 


Meritokrasi karşıtlığında bir başka dayanak daha var. Ülkenin veya söz konusu kuruluşun kaynaklarına erişmenin en kolay yolu, yönetim kademelerinde bulunmaktan geçer. Bu nedenle siyasi yandaşlara, hısım akrabaya, tanıdıklara rant dağıtmayı kolaylaştırmak yönetimde bulunmaktan geçer. ‘En hızlı’, ‘en iyi’ rant dağıtabilen yönetici, en çok tercih edilen yöneticidir. Eh; arada sırada ‘işe yarar’ bir şeyler yapıp bunu gazete manşetlerine taşırsa, bu da makamın korunması adına yeterlidir.


Son sözüm, alt düzey yöneticilerine... Gerçekten ülke veya kuruluş için çok yararlı işler yapıyor olabilirsiniz. Birikiminiz ve çalışkanlığınız, üst düzey yönetici olmanıza yetecek düzeyde olabilir. Ama bu niteliklerinizle üst taraftakileri rahatsız etmeye başlarsanız, ‘infaz edilen’ siz olursunuz. ‘Efendinizi’ tehdit ederken hangi riskleri aldığınızı hatırlayın. Ne yaptığınızı biliyorsanız, yolunuz açık olsun.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi