ORUÇ HAKKINDA-2

Oruç tutamayacak kadar vücudu yorup zarar verecek ve acıkma duygusuna tahammülü azaltacak bir yolculuk yapmayı bizce şu kadar saat veya kilometre ile kurallaştırmamalı ve uygulamayı kişinin aklına, sorumluluğuna ve seçimine bırakmalıdır. Çünkü bunu kurallaştırmak demek, kişileri bu kurala uymaya zorlar, yani dinde zorlamaya yol açar.
Şeker hastalığı, kanser, kan hastalığı, karaciğer veya böbrek yetmezlikleri, ameliyat olma ve sonrası iyileşme dönemi, doğum veya düşük yapmış olma ve sonraki günler, ileri kansızlık ve aşırı zayıf olma hali, sara hastalığı (aç kalma ve gece uykuyu bölerek sahura kalkma sakıncalı), yüksek ateşli bir hastalık olması, kalp krizi, beyin krizine bağlı felç, migren tipi baş ağrısı, mide veya oniki parmak barsağında ülser olması gibi hastalıklar, kesin olarak oruç tutulmaması gereken hastalıklardır. Bunun dışında kalan ve oruç nedeniyle aç kalma ile vücuda zarar oluşturmayacak birçok hastalıkta (hafif veya orta dereceden tansiyon yüksekliği, bel veya başka kas ağrıları, hafif baş ağrıları, sıkıntı ve hafif stresli durumda olma, damar sertliği, böbreklerin çalışmasını bozmayan idrar yolları iltihabı, tiroit bezi hastalıkları gibi) doktor müsaadesi şartı ile oruç tutulmalıdır. Bu arada vitamin dışında olup alınması gerekli olan ilaçların alınma saati, oruç saati içinde ise, 1-2 yudum su ile alınabilmeli ve bu ilaç alımı beslenme, açlığı veya susuzluğu giderme ve gıda alınması amaçlı olmayacağı için, orucu bozmayan olarak değerlendirilmelidir. Zaten Bakara-184 ncü ayette oruca dayanma kriteri konmuştur. Dolayısıyla açlığa-oruç tutmaya dayanabilecek bedensel sağlılıkta olup ilaç alması da gerekiyorsa, bu kişi oruç saatlerinde alması gerekli olan ilaçlarını almalı ve orucunu aksatmamalıdır. Böylesi bir kabul, Kur'an'ın kolaylaştırıcı prensibine de uygun olacak ve bir taraftan oruç tutanların sayısı artacak, diğer taraftan da insanlar günah işleme korkusundan da kurtulmuş olacaklardır. Çünkü oruçlu iken oruç tutmayı engellemeyen bir hastalık için ilaç içme, beslenme ve gıda almaya yönelik olmayan bir davranıştır ve orucun temel hedeflerinden açlığı gidermeyi-yememeyi ve susamışlığı gidermeyi-içmemeyi ihlal etmemektedir.
Kur'an'ın orucu, ziyafetler orucu değildir. Oruç, en tehlikeli nefsler olan açlık ve şehvet nefslerine yönelik irade terbiyesi amaçlı bir uygulamadır. Dolayısıyla bu ayın, zaten doymuş olanların, daha da doyurulması ve israf sofralarından çıkarılıp, Kur'an'ın özüne uygun olan, fakirin doyurulması şeklinde uygulanması gerekir.
Son 20 yıl öncesinde Ramazan ayı, Hz. Muhammed zamanında olduğu gibi gerçekten uhrevi atmosferin yoğun yaşandığı, israfın olmadığı ve insanların bedenleri ile iradelerine faydalar sağlayan, yardımlaşmanın yoğun olduğu huzur ve barış ayıydı. Hz. Muhammed zamanında akşamları iftar yemeği basit bir kahvaltı ve tatlı olarak da hurma yenmesi şeklindeydi. Esas yemeklerin, tüm yıl boyunca esas yemek bulamayan gerçek fakirlere dağıtılması ve ayette belirtilen oruç tutma mazeretleri olanların da fakire yardımı şeklindeydi. Dolayısıyla Ramazan ayı hem oruç tutabilenler, hem de gerçek fakirler için beklenti ve Allah'ın nimetlerini hayal etme ve bu yönden de irade gösterme ayıydı. Bu hayal etme, fakir için 11 aylık, oruç tutan her kişi için ise sabahtan başlayan, akşam su içme ve açlığını gidermek üzere yemek yiyeceği hayalidir.
Son 20-25 yıldan beri ise her Ramazan ayında maalesef içimi bir hüzün ve insanların oruçlu olmanın öz amaçlarından ayrılmalarına olan üzüntü kaplamaktadır. Çünkü;
• Ayetteki mazeretler daha yoğun bir şekilde göz önünde bulundurulmamakta ve insanlarımız kendilerini zora sokmayı daha çok sevap olarak görmektedirler.
• Ay hali günlerinde olan bayanlarımız, oruç yanında Kur'an'da olmayan eklemelerle namaz ve Kur'an okumaktan da yasaklanmaktadır.
• Oruç tutmadığı belli olup toplumdan soyutlanmasınlar diye kendilerini ifşa etmekten kaçınanların sayısı gittikçe arttığından, ayetteki makul mazeretlerin birer fakiri doyurmak üzere fidye yoluyla yardım şeklinde uygulanması aksamakta ve gerçek ihtiyaç sahipleri bu yardımlardan mahrum kalmaktadırlar.
• Yeme-içmenin miktarca azalması ve Ramazan ayı boyunca normal sofralara olan beklentinin olması gerekirken, tersine insanların orucu bahane ederek daha çok yeme-içmeye yönelmeleri ve kilo aldıkları ay olması ile Kur'an orucuna ters düşülmekte ve gerek evlerde gerekse lüks lokantalarda, Ramazan ayı bir israf ve ziyafetler ayı haline dönüştürülmüştür. Hatta bu ayda, kişilerin bir nevi birbirlerinin zenginliklerini, sofraların bolluk ve çeşitlilikleriyle yarıştırma ayı da olmuştur. Hz. Muhammed, orucunu görkemli iftar sofralarında ve israfa saparak açmazdı, Ramazan ayı da aşırı tüketim ve insanların kilo aldığı ay değildi. Namazın sadece farzları ile kılınmasını öğütlemiş ve sadece bir defa Hac ibadetini yerine getirmiştir. Keşke bizler de O'nun yolunda gidebilsek! Ve Kur'an'ın kesin (muhkem) hükümlerinin canlı uygulayıcısı olarak örnek olduğu gibi olabilsek!
• Beni üzen diğer bir israf, kendi siyasetlerine alet etmek üzere, belediye gibi bazı kamu kurumlarındaki siyasi kökenli seçilmiş yöneticilerinin, masraflarını kendi ceplerinden bizzat karşılamaları yerine, halkın vergilerini iftar sofralarında çarçur etmeleri, gerçekten fakir ve muhtaç durumda olmayan yandaşlarına kullanmalarıdır. Bu uygulamanın, halkın haklarının gaspı olduğu apaçıktır.
• İnsanlarımız Ramazan ayını, Kur'an'ı hatmetme ayı görmekte ve bunu da anlamadıkları Arapça dili ile yapmaktadırlar. Halbuki Kur'an bir Ramazan ayı kitabı değil, ömür boyu yavaş yavaş ve anlaya anlaya okunup, kesin hükümlerine göre yaşanacak bir kitaptır. Kaldı ki bu Arapça Hatim, anlama değil, sadece duygusal etkilenme hatmi olmaktadır.
• Son üzüntüm, ergenlik öncesi gençlerin ve 70 yaş üstü insanların sağlığını olumsuz etkileyecek oruca zorlanmaları olmaktadır.
Kısacası, Allah'ın bizden gerçek istediği, tüm ömür boyunca eline, diline, beline ve nefslerine hakim olabilmeyi başarmak, Ramazan biter bitmez kendini bu konularda serbest görmemektir.
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN"da bulabilirsiniz.
NOT-2: 1 Temmuz Çarşamba günü saat 17-30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde (Kanatlı AVM arkasında eski MİT merkezinde) Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETİ'ne inşallah devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi