Referans Noktası

Ölçmüyorsanız yönetemezsiniz, denir. Burada yönetmek, sadece idare anlamına gelmez. Ölçmenin ilk hedefi, durum hakkında bilgi sahibi olmaktır. Bilgilenme ise doğru kararların verilmesinin doğru adımıdır.

Cetvelin sıfır noktası, o cetvelle yaptığınız ölçümün referans noktasıdır. Her elektrik devresinde toprak adı verilen bir referans noktası olur; devredeki tüm elektriksel gerilimler toprak adı verilen bu noktaya göre ölçülür.

Bir dilde bir sözcüğün doğru yazılıp yazılmadığı, o dilin yazım kılavuzuna göre anlaşılır. Yazım kılavuzu, o dildeki sözcükler için bir referanstır.

Bir iktisatçının, örneğin Keynesci sayılması için görüşlerinin ünlü iktisatçı Keynes ile uyumuna dikkat edilir. Bu durumda Keynes, bir referans noktasıdır.

İnsan ilişkilerinde de referans noktaları vardır. İlişkilerimize, olaylara kendi açımızdan (‘ben’ referans noktasından) veya çevremiz açısından (‘sen’ referans noktasından) bakabiliriz.

Bir duygusal ilişkide neyin referans olarak kullanılacağı oldukça hassas bir konudur. Örneğin sevdiğiniz bir insana alacağınız hediyenin kimin zevkine göre olacağı bir referans noktası sorunudur. Hele ki, karşılıklı tarafların beğenileri çakışmıyorsa ortada ciddi bir durum var demektir.

‘Ben’ olmayı önemseyen insanlar, başkalarının kendi yerlerine ‘düşünmesinden’ pek hoşlanmazlar. Hele bu özellik, toplumumuzda pek yaygın olan ‘fedakarlık’ duygusuyla birleşince tam bir felaket haline dönüşür. “Ben, böyle yapmamın senin için en doğru davranış olduğunu düşünmüştüm” cümlesi pek çok insanı sinirlendirmek için yeterlidir. Ya da “Senin böyle düşüneceğini bildiğim için şöyle yaptım” şeklinde bir düşünce de kızdırıcı veya kırıcıdır.

Bu gibi durumlarda bir referans noktası karmaşası olduğu ortadadır. Bir kişi, bir başkasının referans noktası özgürlüğünü doğru olmayan biçimde kullanmaktadır.

Bir başkasının ne düşündüğü, ne hissettiği konusunda yargılarda bulunmak, genelde kırıcı ve üzücüdür. İlişkileri en çok zedeleyen davranış biçimlerinden biridir.

Bir duygusal ilişkinin altını oyan cümlelerden biri de “Sen, benim seni sevdiğim kadar sevmiyorsun” cümlesidir. Bu cümleyi hatırladığımda aklıma hep “sevginin cetveli mi var ki, ölçmüşler” sorusu geliverir. Her kişinin duygularını ifade biçimi birbirinden farklıdır. Çok değerli hediyeler alan bir kişinin duygularını daha farklı aktaran bir başkasından daha fazla sevdiğini söyleyebilir miyiz?

Başka klasik cümleler de var. “Sen üzülme; ben hallederim” cümlesi örneğin. Ya da daha kabaları: “Senin aklın ermez şimdi; ben yaparım.” Bu tür cümlelerle yargılarda bulunduğumuzda karşımızdaki insanın ruhunu ezmiş sayılırız. Böyle sıradan yargılarla karşımızdaki kişiyi farklılaştıran değerleri yok saymış oluruz. Tüm bunlar bir duygusal ilişkinin altını oyan, ilişkiyi yok etme yönünde etkileri olan davranışlardır.

Varsaymak yerine iletişim kurmak, bence en sağlıklı yoldur. Doğru iletişim ile karşılıklı olarak doğru değer algıları da oluşur. Özetle; “Varsayma, iletişim kur” desek konuyu doğru ifade etmiş oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi