SADECE HASTA HAKLARI, SAĞLIKÇIYA ŞİDDETE DAVETİYEDİR-2

SADECE HASTA HAKLARI, SAĞLIKçIYA ŞİDDETE DAVETİYEDİR-2


Geçen haftadan kaldığım yerden devam ediyorum:


Sağlık-Sen’in 2017 yılında yapmış olduğu araştırmada, “Görevinizi yerine getirirken şiddetle karşı karşıya gelme konusunda herhangi bir endişe yaşıyor musunuz?” sorusunda en yüksek oran Güneydoğu'dan geldi. Güneydoğu Anadolu'da bulunan sağlık çalışanlarının yüzde 92'si her sabah bu endişe ile işe gittiklerini belirtirken, bu oran Doğu Anadolu'da yüzde 86, Akdeniz Bölgesi'nde ise yüzde 85 olarak gerçekleşti. En düşük oran ise yüzde 79 ile yine Karadeniz Bölgesi oldu. Sağlık çalışanlarının son bir yıl içinde hiçbir şekilde şiddete maruz kalmama oranları da araştırıldı. Buna göre en yüksek oran yüzde 30 ile Karadeniz'de çıktı. Ege yüzde 22 ile ikinci sırada yer alırken Güneydoğu'da bu oran yüzde 4 olarak gerçekleşti.


Araştırmaya göre fiziksel şiddet türleri şöyle sıralanıyor: "Ateşli silah ile saldırma (yüzde 4,3), kesici ile saldırma (yüzde 8,2), yumruk, tekme-tokat, ısırma, tükürme, kafa atma, boğazını sıkma, bir cisimle vurma (yüzde 40,5) ve etraftaki nesneleri fırlatma (yüzde 41).


'Şiddet neden meydana geldi?' sorusuna verilen cevaplar: "Şiddeti kendinde hak olarak görme (yüzde 18,9), genel olarak izlenen sağlık politikaları (yüzde 14), hastalık psikolojisi (yüzde 12,6), ihmal edildiğini düşünme (yüzde 11,7), kötü iletişim ve yanlış anlama (yüzde 10,9), tedaviden memnuniyetsizlik (yüzde 9,8), aşırı iş yoğunluğu (yüzde 7,9), uzun bekleme süreleri (yüzde 6,5), alkol-ilaç etkisi (yüzde 4,3) ve kötü haber alma (yüzde 3).


Doktor veya diğer bir sağlıkçıya şiddet %32 oranında hasta tarafından uygulanırken, %57 oranında ise hasta yakını tarafından uygulanmaktadır. Bu oranlar, alınacak önlemlerin hem hastaya, hem de hasta yakınına yönelik olması gerektiğini göstermektedir.


Tüm sağlık ekibi bir hasta ile karşılaştığında sadece hasta ile değil tüm yakınları ile de karşı karşıya kalmakta, dolayısıyla muhatabı birden fazla olmaktadır. Bu nedenle de hasta-hekim iletişimi sırasında genellikle hücum edilen, hırpalanan, bazen de dövülen daima hekim veya hemşire olmaktadır. Yine bu ilişkide hasta alıcı, bir şey bekleyen, hekim ise veren, hastaya fayda sağlayan konumdadır. Veren konumdaki hekim, kendi derdi ve psikolojisi ne olursa olsun hastaya içten yaklaşan, olumlu davranan ve bazen kendisi yardıma muhtaç olsa bile yardımını esirgemeyen kişidir. Fedakâr olması beklenen, yorgunluğu kabul edilmeyen, dertsiz olarak görülmek istenen ve daima gülmesi ve moral vermesi istenendir. Ben 49 yıllık hekimim ve bugüne kadar bana güler yüzle gelen, keyfini anlatıp beni de keyiflendiren, moral veren veya yardım etmek isteyen bir hasta ile karşılaşmadım. çünkü hekim hastalanmaz, yemek-içmek için, eğlenmek için kendine zaman ayıramaz, dinlenmeye ihtiyacı yoktur, hele hele çay içecek zamanı hiç ayıramaz. Hasta, her zaman hekimi sadece kendisini bekler ister, çünkü dünyanın en hasta kişisi kendisidir. Beklentilerinde bir aksama gördüğü anda ya kendisi veya yakınları hemen hakarete hazırdırlar. Şimdiye kadar saldırıya uğrama haberleri hep hekimlere yöneliktir, hastasını döven hekim ancak tarihsel bir olaydır.” diye hekimin durumunu açıklamıştım.


       Hekim, aynı veya farklı cinsiyetteki hastası ile baş başa kalan, istismara en açık ve dolayısıyla tacizin en kolay uygulanabileceği bir mesleği yapmakta, fakat böylesi kolaylıkları olmayan diğer birçok mesleğe göre de taciz girişimine en az kalkışan konumdadır. Mesleğinin tüm güçlüklerine karşılık hekim, böylesi bir konudaki dirayeti ve sadakati nedeniyle kutlanması gerekirken, mesleğin dışındaki kişiler tarafından töhmet altında bırakılması ve suçlanması temeline dayanarak, gerek medyada, gerekse davalarda konu edilmesi, rencide edici olması yanında hekimi potansiyel suçlu konumuna getirmektedir. çünkü sadece biz doktorların başı kel!!!


       Altı yıllık bir üniversite eğitiminden sonra, düz bir işçi ile aynı, üstüne 4-5 yıllık bir ihtisas eğitiminden sonra ise ancak herhangi başka bir üniversiteden mezun bir çalışan ile aynı, bir Tıp Fakültesinde bir öğretim üyesi ise başka bir sağlık kurumunda çalışan kendi öğrencisinin yarısı bir maaşa layık görülürken, biraz itiraz eder ve kısık sesle de olsa hakkını aramaya kalktığında, demagoglar tarafından ve utanmadan, halkın da gözüne baka baka “Paracı, paradan başka bir şey düşünmeyen” ilan edilmektedir.  çünkü sadece biz doktorların başı kel!!!


       Hekime toplumda “Şifa vericiliği yönünden Allah’ın yeryüzündeki halifesi ve bir nevi temsilcisi” gözü ile bakıldığından, düzgün bir kıyafette olması, süfli bir yaşamdan uzak durması, çocuklarının iyi bir okulda eğitim yapması, iyi bir semtte ve evde oturması, toplu taşıma aracı yerine bir araba ile işine gitmesi beklenir. Bu beklentiler karşısında mahcup olmamak için, şu anda hekim arkadaşların çoğu, bekâr da olsa, çoluk çocuğa da kavuşmuş olsa, yine ya anne-babasının takviyesine muhtaç durumdadır veya ek işler yapma durumundadır. Bu zorluğunu vatandaşlar bilmemektedir. çünkü maalesef Sağlık Bakanlığı medya aracılığı ile gerçekleri saptırmakta ve Hekime verilen maaşın netini değil, vergilerin henüz kesilmemiş hali olan brütünü doktor maaşı olarak kamuoyuna bildirmektedir. Bu yanlış bilgiler de hasta ve yakınları tarafında oluşan ön yargılar temelinde saldırılara ve her türlü sağlık işlemlerindeki aksaklıklarda hekimleri suçlu bulmaya yol açmaktadır. Gün geçmiyor ki sağlık çalışanına saldırı haberleri olmasın.  çünkü sadece biz doktorların başı kel!!!


Mesleği nedeniyle kişilerle doğrudan muhatap olma durumunda olup örneğin kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı kararlar veren yargıçlar, ders veren ve verdiği dersin karşılığını beklediği öğrenciye not veren öğretmen, para alışverişi olan bankacılar, mal alış verişi olan tapu veya icra memurları, müteahhitler, esnaf ve tüccarlar ile resmi işleri için her konuda memurlar bulunmaktadır. Kişinin doğrudan hastalanmış olan vücudunu, yani sağlığını ve gerektiğinde sırlarını teslim ettiği tek meslek ise doktor ve diğer sağlık mensupları olmaktadır. Tüm mesleklerin içinde mutlaka kişilik yapısı paralelinde oldukça merhametli olanlar söz konusu olsa da, biz doktor ve diğer sağlıkçılar arasında ise merhametlilik oranının daha fazla olduğunu rahatça iddia edebilirim. çünkü bizler, sağlığı bozulmuş ve bu nedenle dertli bir psikolojiye girmiş insanlarla muhatabız ve bu insanlar bizlerden şifa beklemektedirler. Bizlerin tek kazancımız öncelikle hasta olan bu insanlarımızın iyileştiğini ve mutluluk duymuş olduklarını görmektir. Para konusu çok sonra gelir ve bunu sosyal konumumuza ve Allah’tan sonra görülme imajımıza uygun bir yaşamımız, çocuğumuzu ve geleceğimizin güvencesini sağlayacak belirli bir gelirimiz olsun diye bekleriz. Yine sadece biz doktor ve diğer sağlıkçılar, bir hastamız ile ilk karşılaşmamızda onu anlar, kendimizi onun yerine koyar, acıma duygusu ile karışık hemen merhamet duygumuzla ilgilenmeğe başlarız ve yardım etme içgüdümüzle yaklaşırız. Şüphesiz her meslekte olduğu gibi biz sağlıkçılar arasında da fakat çok daha az bir oranda başka duygu ve beklentileri ön planda olan, merhamet ve yardım etme duygularını arka plana atmış mutlaka uç örneklerimiz bulunmaktadır.


Haftaya devam etmek ümidiyle. İnşallah…..


NOT-1: Şu kitaplarımın gelirleri ile Eskişehir Tıp öğrencilerine burs veriyoruz. Almanızla bize destek olursanız, öğrenci sayımız artacaktır: "DİN VE BEYİN", "TüRKçE KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "İSLÂM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL", "OKU! KONULARINA GöRE KUR'AN AYETLERİ" ve "KUR'AN'IN KULU KöLESİ MEVLANA".


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gazi Özdemir Arşivi